Athanasia Reiss
Aynadaki yansımamı izliyordum. Sarı uzun saçlarım omzumdan dökülüyordu. Üstümdeki bornoz kollarıma uzun geliyordu. Küçük adımlarla banyodan çıkıp giyinme odama girdim.
Bugün önemliydi. Bugün son Işık Büyüsü için eğitimimi alacak ve büyüye tamamen hükmedecektim. Hâlâ manamı kontrol sorunları yaşıyordum fakat eskiye göre çok daha iyiydim.
Dolapları kurcalamaya başladım. Bugün son eğitimdi ve güzel görünmek istiyordum.
Üstümü kuruladım. Saçlarımı rastgele tepeden topuz yaptım. Ufak saçlarım topuzdan kaçmış beni gıdıklıyordu.
İç çamaşırlarımı giyip korsemi belime geçirdim. Elimden geldiği kadar sıkı bağladım. "Savaşmak ya da eğitim görmek, güzelliğini etkilemesin kızım." Derdi annem. Bugün tüm güçlerimi gösterecek ve eğitimimi bitirecektim. Geriye sadece manamı kontrol etmek kaldı.
Üstüme ayak bileğime kadar uzanan, kolunda yırtma deseni olan, boğazlı sarı bir elbise giydim. Dolabın alt kısmından hafif topuklu siyah babetimi çıkardım. Ayağıma ten rengi çorabımı giydim ve ayakkabıları babetleri geçirdim.
Saçlarımı açtım ve aynanın karşısındaki küçük pufa oturdum. Önümde duran masadan at kuyruğundan yapılan tarağımı aldım ve saçlarımı büyük bir özenle taradım. Yapabildiğim kadarıyla tekli bir örgü yaptım.
Artık son eğitim için hazırdım. Koşar adımlarla 2. kata indim. Yemeklerle görevli Bayan Nase, bana en sevdiğim vişneli turta yapmış ve bol şans dilemişti. Yemeğimi hızlı ama ölmeden bitirebilmiştim.
Lavaboda ellerimi yıkayıp zemin kata indim. Kral Ace yani babam, uzun masanın başında, tek başına oturmuş keyif çayını içiyordu.
Usulca yanına gittim. Bana bakıp gülümsedi. Elbisenin uçlarından tutup eğildim. Eliyle yanındaki sandalyeyi gösterdi ve "Oturun bakalım prenses hanım" dedi. Doğruldum. Yavaşça sandalyeyi çektim, oturdum ve hafifçe gülümsedim.
"Günaydın kralım" diye mırıldandım. "Günaydın prensesim, büyük güne hazır mısın?" diye sordu her zamanki resmi ama babacan sesiyle. "Heyecanlıyım ama korkuyorum da. Sadece siz olacaksınız biliyorum ama yine de korkuyorum." diye mırıldandım.
Babam ciddileşmişti. "Hâlâ mananı kontrol edemiyor musun?" diye sordu. Böyle soylu bir aileden gelip üstüne Işık büyüsünün tek varisiydim ama hâlâ manamı kontrol edemiyorum. Dışarıdan ne kadar aşağılık göründüğünü tahmin bile edemiyorum.
"Hayır ama üstünde çalışıyorum kralım" diyebildim sadece. Süslü fincanı dudaklarına yasladı ve büyük bir yudum aldı. O sırada binbaşı Dave gelmiş ve eğilmişti. Babam, fincanı masaya bırakıp binbaşına baktı. İki parmağıyla gelmesini işaret etti.
Binbaşı askeri adımlarla masanın yanına geldi ve bir süre bana bakıp duraksadı. "Söyleyebilirsin, sıkıntı yok." dedi babam.
Galiba yine saraydan birinden şüpheleniyorlardı ve bu kişilerden biri de bendim. Binbaşı parmağını şıklattı ve masanın üstünde bir dosya belirdi. Babam, dosyaya baktı ve kaşları çatıldı.
Dosyaya bakmamam gerektiğini biliyordum ama göz ucuyla bakmaya çalışıyordum. Babamın kaşları daha çok çatıldı ve dudakları aralandı. Babam arkasına yaslandı ve bakışları binbaşına döndü.
Kağıda daha dikkatli baktım, bir fotoğraf vardı. Siyah beyazdı fakat birinin yerde yattığını görebiliyordum. Üstten yazan, şok edici yazıya baktım.
"Dün gece Rose Sokağında Karanlık Büyü ile öldürülmüş bir genç bulundu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamoz Işığı
FantasíaAydınlık ve Karanlık'ın şehveti. Büyü dolu bir evren. Macera dolu bir aşk hikayesi. "Tek sorun güçlerimiz mi? Tek sorun senin gücünün bana zarar vermesi mi sanıyorsun. Yanılıyorsunuz Bay Harvey! Asıl sorun senin kalpsiz oluşun." Bu serüvene seni de...