2

76 17 102
                                    


Annemin canı acıyor olmalı ki karnını tutuyor ve oturduğu yerde eğik duruyordu. Ağzından kaçırdığı inleme nidaları ise bu tezimi doğruluyordu.

Ayaklarımı yere süre süre yürümüş ve annemin yanına gelmiştim.

Annecim karnın mı ağrıyor?

Yüzündeki teri silmiş ve bana şefkatle bakmıştı. Sağ elini kaldırmış ve yanağımı okşamıştı.

Geçecek canım, geçecek.

Ambulansın sirenini duyduğumda ise içime bir ürperti girmişti. Babam yatak odasından koşarak çıkmış ve elindeki bavulu koltuk altına sıkıştırıp annemi kaldırmıştı.

Kapıyı açar mısın Kuusuke?

Kafamı sallamış ve hızla kapıyı açmıştım. Giymeleri için de ayakkabılarını ayakkabılıktan çıkarmış ve düzgünce yere koymuştum.

Sanırım kardeşimin geleceği zamandı. Sabırsızlanıyordum açıkçası. Sonuçta o benim kardeşimdi ve ona yol gösterecek ağabey de bendim.

Babam, anneme ayakkabısını giymekte yardım etmiş ve onu ambulans hekimine teslim etmişti. Sonra ise bana dönmüştü.

Biz bir kaç saat içinde gelmiş olacağız. Yaramazlık yapma tamam mı? Hem birazdan anneannenler de burada olur. Kim o diyip kapıyı açmayı da unutma.

Demiş ve kapıyı kapatmıştı. Evde tek de kalabilirdim. Sonuç olarak zeki bir çocuktum ve büyümüştüm. Kimseye ihtiyacım da yoktu. Her işi yapabilirdim.Neredeyse her işi...

Salona geçmiş ve koltuğa oturmuştum. Yarım kalan ödevlerimi yapacaktım. Ancak kendimi hayal kurmaktan alıkoyamamıştım.

Acaba kardeşim nasıl gözükecekti? Ya da saç rengi ne olacaktı? Kahverengi, koyu kahverengi ya da siyah? Ya da belki benim gibi melez olup sarı saçları olurdu.

Acaba nasıl bir kişiliği olurdu? Benim gibi dışa dönük ve korkusuz mu? Yoksa mülayim ve içe kapanık mı?

Her ne olursa olsun severdim yine de. Sonuçta kardeşim olacaktı. Ondan büyük ve örnek alacağı birisi olmak onur vericiydi.

Belki benim kadar zeki olamazdı ama yine de ödevlerini yapmakta yardım ederdim.

Belki teşekkür bile zor alırdı? Gerçi benim kardeşim ise zeki olmalıydı. Diğer insanlar gibi aptal olamazdı. Benim kardeşim di o!

Farketmeden elimdeki kurşun kalemi kırmıştım. Ne zaman ve nasıl kırdığımı hatırlamaya çalışırken kapı zili çalmıştı. Kırık kalem parçalarını koltuğa bırakmış ve yerimden kalkmıştım.

Kim o?

Yavrum benim, anneannen.

Anneannemin gelmesi ile sevinmiş ve hemen kapıyı açmıştım. Anneannem bana sarılmış ve içeriye geçmişti. Annemlerin telaşından ev dağılmıştı. Evin hâlini görünce sinirlenmiş taklidi yapmıştı. Ve " Bu evin hâli de ne böyle? Tch tch tch. Olmaz ki böyle." Gibisinden şeyler söylemişti.

Ellerini yıkamış ve yanıma geri gelmişti.

Torunum nasılmış bakalım?

İyiyim. Sen nasılsın anneanne?

Bana sarılmış ve iyi olduğunu söylemişti. Geri ayrıldığında ise benim odama gitmemi ve onun da etrafı toplayacağını söylemişti. Onu onaylamış ve koltuktan kırık kalem parçalarını, kitaplarımı ve defterlerimi alıp odama gitmiştim.

Ödevlerimi yapmış ve kitap okumaya başlamıştım. Zaman çabucak geçmiş ve akşam olmuştu. Hâlâ annemler gelmemişti. Anneannem ise ara sıra geliyor ve bir şeye ihtiyacım olup olmadığını soruyordu. İhtiyacım olsa zaten kendim alabilirdim.

Ne diye beni küçük görüyorlardı ki? Onlardan daha zeki olduğum aşikârdı. Ama neticede insan aptal veya cahil olduğunu asla kabul etmezdi. Bu bir kanun gibiydi.

~Bir Hafta Sonra~

Baksanıza ne kadar tatlı. Annesi kadar tatlı.

Çok tatlı! Babası kadar tatlı.

Hayır. En çok annesi kadar tatlı.

Hayır babası daha tatlı.

Onlar birbirleri ile atışırken ince bir ses duymuştum. Sanki birisi içinden konuşuyor gibiydi. Afallamıştım. Bebekten gelemeyeceğine göre kimden gelmişti o ses.

Ben... İkinci sırada mıyım?

Bebek konuşuyordu. Kusuo konuşmuştu. Dehşet içinde kardeşime bakmaya devam ediyordum. Kılımı kıpırdatamıyordum.

Acıktım sanki.

Annemin eteğinden tutmuş ve çekiştirmeye başlamıştım. İkisi de kavga ediyordu. Gören de birbirlerini sevmiyorlar sanır.

Anne?

Bir dakika Kuusuke.

Evet Kuusuke. Aramıza girme. Şuan en çok kim kimi seviyor diye tartışıyoruz.

Ben seni daha çok seviyorum ve en iyi ebeveyn sensin.

HAYIR BEN SENİ DAHA COK SEVİYORUM.

BAĞIRMA BANA ULAAN!

Annem, babamı kolundan tutmuş ve çevik bir hareketle yere düşürmüştü. Onların bu kavgasını izlerken de Kusuo telepati yolu ile bize ulaşmaya çalışıyordu.

Sen kimsin?

Arkamı dönmüş ve kardeşime bakmıştım. Sonuçta o kardeşimdi. Korkmamam gerekirdi. Gülümsemeye çalışmış ve beşiğin korkuluklarını tutmuş ve eğilmiştim.

Ben senin ağabeyininim. İsmim Kuusuke. Senin ismin ise Kusuo.

Ağabey? Whoahh uykum geldi.

Bayağı bir esnedikten sonra uyuya kalmıştı. Annemlerin içinde bulunduğu büyük savaş Kusuo'nun uyuması ile son bulmuştu.

Ondan korkmamam gerektiğini ve daha fazla ilgi göstermem gerektiğini anlamıştım. Sonuçta o bu güçlerle doğmuştu. Yapacak bir şey yoktu.

•••

Bölüm Sonu

İkinci bölümü yazmak zordu lan

Nasıl bitirsem diye karar verememiştim.

Büyük ihtimalle bu da en fazla 10 bölüm olur.

Acaba hepsini birden mi yayınlasam?

Ya da iki bölüm iki bölüm mü?

Neyse

Vote verirseniz ve yorum yaparsanız çok sevinirim

Kendinize iyi bakınnn

LOSER/WİNNERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin