Felix büyük bir mutluluk ve heyecanla yaptığı esere, uzun saçlının heykeline baktı. İşte bu dedi kendi kendine. İşte sonunda başardım. Şimdi ise oturmuş heykelin her bir parçasını son yarım saattir izlediği gibi izliyordu. Kollarına eklediği hafif damatları, gözünün altında ki beni, her iki yana dağılan, ensesine gelen saçları ve diğer ayrıntıları sanki bilmiyormuşçasına inceliyordu.
Oturduğu tabureden kalkıp heykelin tam önünde durdu. Heykeli kendisinden biraz uzun yapmıştı. Elini heykelin kolunda, boynunda ve en son yüzünde gezdirdi. Yanaklarını baş parmağıyla okşadı. Burnunun üst kısmını parmağını aşşağıya doğru sürttü. Bu sefer sol yanağını okşadı, çenesini ve en son dudaklarına geldi. Dolgun dudaklara. Onları rüyasında tatmış olsa da hâlâ hatırlıyordu o sıcaklığı ve yumuşaklığı.
Biraz daha yaklaşıp yutkundu. Parmak uclarına yükselip heykeli dudağından öpüp geri çekildi. İstediği yumuşaklığı ve sıcaklığı hissedememişti. Ayakta biraz daha heykeli incelerken atölyesine girişine asılmış perdenin hafiften oynadığını fark etti. Rüzgar olamazdı, çünkü kapıyı kapatmıştı.
Başını tekrar heykele çevirecekken 2 çocuğun perdenin arkasında kendisini gülerek izlediklerini fark etti. Kaşlarını çatıp çocukların kaçmasına fırsat beklemeden ikiliyi yakaladı. Çocuklar endişeyle birbirine bakınca Felix kaşlarını çattı.
"Ne zamandır burdasınız?"
Çocuklar cevap vermeyince bu sefer daha sesli bir şekilde sordu.
"2 dakika olmamıştır." dedi kısa siyah saçlı.
Felix biran uzun saçlının eski günlerde ki gibi perdenin arkasında onu izlediğini düşünmüştü. Yine elinde bir içecekle rahatsız etmemek için sessizce, gülümseyerek kendisini izlediğini düşünmüştü Felix. Ama o değildi. Sadece yaramaz iki çocuktu.
Aklına dolan anılarla çocukları atölyeden hızla kovdu. Çocuklar atölyeyi terk edip kapıyı kapatırken, Felix tabureye oturmuş başını ovuyordu. Uzun saçlının, Daphne'nin ya da gerçek adı Hyunjin'in olanın istediği gibi olmuştu. Felix hatırlıyordu. Her gece verdiği iyi geceler öpücüğü, sürekli getirdiği papatyaları, buldukları salıncakta sallanmalarını ve birçok anısını hatırlıyordu.
Ve en önemlisi odasında ki gizli bölmeyi ve içerisinde ki Hyunjin'e ait resimleri hatırlıyordu.
Tekrar ayağa kalkıp odasına koştu. O gizli bölmeyi hemen açıp içerisinde ki kutuyu aldı ve sırtını yatağına yaslayarak tahta kutuyu açtı. İçerisinde hep Hyunjin'in, uzun saçlının resimleri vardı. Hatta bir de yüzük. Aklına geldi. O yüzüğü ona vermişti. Ama bir gün Hyunjin ortadan aniden kaybolup yüzüğü bırakmıştı.
İnanamıyordu. Onunla öyle bir geçmişi olduğuna inanamıyordu. Neden bir anda ortadan kaybolduğunu sormayı istiyordu. Bir yandan da onu sıkmak istemiyordu, geçmişi geçmişte bırakmak, onu tekrar bulup eskisi gibi olmak istiyordu.
Onu bulmak istiyordu.
Ama nasıl olacağını bilmiyordu.
Bitmesine az bölüm kaldı haberiniz olsun
Bu arada daha önce dedim mi bilmiyorum ama kitaplatınızın, ya da sevdiğiniz herhangi bir kitabın reklamını yapabilirsiniz
Neyse
Hadi eyw
Tam ekran fotoğrafı yapılmalık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙈𝙚𝙧𝙪𝙚𝙢 Hyunlix
FanfictionTamamlandı. Sonsuz bir yalınlığın içinden Adını sesleniyorum Bana cevap verecek Nerede olursa "Benim güzel Meruem'im." Yine işsiz gibi fic yazdım amk