9

231 30 6
                                    

Felix eliyle yastığı pohpohlayıp çekiştirerek düzeltti. Hyunjin ile yaşamaya başlayalı neredeyse 2 hafta oluyordu. Hyunjin'in rahat etmesi için ne gerekiyorsa yapan Felix'in yanında, Felix daha verimli çalışabilsin diye ona sürekli içecek yapan ve öpücük veren Hyunjin vardı. Tabi bu öpücükler verimli çalışmasından daha çok aklını karıştırıyordu Felix'in.

Kendisinin birkaç gündür uğraştığı salıncak yatağa bakıp beğenmişcesine dudaklarını büzdü. Hyunjin'in yanında uyanmayı çok sevse de, Hyunjin'in daha rahat bir yerde uyuması gerektiğini düşünüyordu. Kendisi, sanki yatak çift kişilikmişçesine oldukça rahattı yine de onu düşünüyordu, o rahat edemiyor olabilirdi.

Yaptığı yatak güzel bir keresteden yapılmıştı. Dört tarafından asılmış ve salıncak gibi olmuştu. Üstelik yatak oldukça yumuşaktı; hiç satmayacağı heykelini satmış ve pahalı kuş tüylerinden satın almıştı. Yatak o kadar yumuşak ve hoş görünüyordu ki Hyunjin'in beğeneceğine emindi.

Bu yatağı odasına taşırken oldukça zorlanmıştı, sonuçta tek başına koca şeyi taşıyordu. Hyunjin'in görmemesi için onu dışarıya yollamıştı bir süreliğine. Şimdi ise geri çağırma zamanıydı, yatak tam takım hazırdı. Yine de ilk kendisi oturup sağlamlığını test etti. Hyunjin'in yaralanmasını istemezdi. Odasından çıkmadan bozduğu yeri tekrar düzeltip çıktı.

Dışarıya çıktığında etrafa bakınıp Hyunjin'i aradı. Ama ortalıkta yoktu. Oysa ona buralarda takılmasını söylemişti. Kaşlarını çatarak evin ettafını dolaştı. Yoktu. Evin biraz ilerisine gitti ve gördüğü ilk kişiyi durdurdu. 40 lı yaşlarında ki adam Felix'i görüp kocaman gülümsedi. Felix bulunduğu her yerde sevilen bir heykeltraştı.

"Buyur genç adam!"

"Buralarda şu boylarda" diyerek başının birkaç santim üzerini gösterdi "Uzun kahverengi saçlı, zayıf, zarif meleğe benzer birini gördünüz mü?"

Adam ilk kaşlarını çatmış sonra gülerek Felix'in omzunu sıkmıştı.

"Şu Min Yeong'un kızını mı diyorsun? İyi seçimmiş valla ama onu görmedim."

Felix ilk omzunda ki ele daha sonra adama baktı.

"Hayır, o değil." rahatsız olduğunu belli etmekten çekinmeyerek omzunda ki elden kurtuldu. Kendisine sadece Hyunjin'in dokunmasını istiyordu.

"O kişiyi daha da aç ki anlayabileyim."

Felix Hyunjin'in her özelliğini de anlatmak istemiyordu o yüzden en üstün körü biçimde anlattı.

"Uzun kahverengi saçlı, ensesine kadar geliyor saçı. Kahverengi çekik gözlü. Ve, o bir erkek."

Adam kaşlarını çattı.

"Bu bölgede öyle birisi hiç görülmedi. Uzun saçlı bir erkek? Yabancı bir misafirin mi?"

Felix ilk biraz duraksamış, daha sonra başıyla onaylamıştı.

"Görürsem aradığını ona söylerim."

Felix başını onaylayıp oradan uzaklaştı. Zaten evden fazla uzakta değildi. Ağaçlığın içerisine girip etrafa bakındı. Burada birçok meyve ağacı vardı.

Duyduğu hışırtılarla sesi bulmaya çalıştı. Ses gittikçe yaklaştı. En son ses kesildi ve ayaklarına bir şey deydi. Korkuyla aşşağı, ne olduğuna baktı. Bir köpekti. Eğilip köpeği sevdikten sonra arkasından sarılan kolla sarılan kişiye baktı. Hyunjin'di.
Hızla ayağa kalkıp kollarını kendinden ayırdı, ardından omzularından tutup bir hasarın olup olmadığına baktı. Görünürde hiçbir hasarı çiziği yoktu. Hızla kendine çekip sarıldı.

"Seni kaybettim diye çok korktum." Hyunjin'in boynunu öpüp kokusunu içine çekti. "Evin önünden ayrılmamalıydın." ona kızamıyordu da.

"Özür dilerim seni endişelendirdiğim için. Sadece köpeği takip ettim." Felix Hyunjin'i kendinden ayırıp yüzünü tekrar inceledi, ardından yanaklarını ve dudağını öpüp gülümsedi.

"Tamam sorun yok. Hadi gel sana bir süprizim var."

"Öyle mi?"

"Evet."

Hyunjin işaret parmağını büzmüş olduğu dudağına bastırdı. "Önce öp."

Felix sırıtıp göz kırptu. "Memnuniyetle."



𝙈𝙚𝙧𝙪𝙚𝙢  HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin