Ne kadar da masumsun...

219 10 3
                                    

Kath'in Anlatımı

Gülümsüyordu. Yüzündeki ifadeleri okuyamıyordum. İfadeleri ve hisleri yok olmuştu sanki. Garip bir kokusu vardı. Bu koku hoş bir kokuydu. Yada bu iğrenç kokunun içinde sadece onun kokusuna varabildiğim için bana öyle geliyordu. Yüz hatları gerçekten çok sertti. Bunu bir kez daha fark etmiştim. Bana doğru yaklaştı. Dudağını bazı ergen genç kızların yaptığı gibi büzdü " Ne kadarda masum görünüyorsun. Annenle alakan yok. Yada babanla. Halana mi benziyorsun yoksa? Peki ya teyzene??" sözlerinin içinden seçtiğim sadece iki kelime vardı. 'Annen ve baban' derken neden kastediyordu. Cümlelerini anımsamaya çalıştım. Masumsun.. Anne baba... Onlara hiç benzemiyorsun... Ne demek istiyordu bu adam! Ona boş bir ifadeyle baktığımı anlamış olmalı ki ardından büyük bir kahkaha attı. "Bana bilmediğini söyleme" dedi şaşkınlığımı bozarken. "Olay düşündüğümden daha kötü." dedi ve bir şeyler anlatmak için ağzını açtı : " Annen ve baban seni çok severlerdi. Biliyorsun ki senin için her şeyi göze alıyorlar. Bir gün evinizde sıcak kahvenizi yudumlarken kapınız çaldı. Baban kapıya yöneldi. Fakat kapı o kadar hızlı çalıyordu ki baban açmaya cesaret edemiyordu. Sen ağlamaya başladın. Annen sana sımsıkı sarılıyordu. Baban en sonunda kapıyı açtı. İçeriye siyahi adamlar girdi. Bu adamların teniyle kıyafeti bir örnekti. Siyaha dönük tenleri ve siyah takım elbiseleriyle bir çete oldukları belliydi. İçeri girdiler. Baban korkuyordu. Senin ve annenin yanına geldi. Size sarıldı. Daha sonra adamların ne yaptıklarına baktı. Evdeki tüm paraları ve manevi değeri olan her şeyi çalıyordu. Tabiki buna altınlarınız da dahildi. Baban karşı koymaya çalıştı. Fakat adamlar babana silah yöneltip babanı tehdit etti. Ya ölecekti yada paraları verecekti. Baban paraları vermeyi tercih etti. Fakat evinizde yeterli miktarda para yoktu. Daha sonra seni gördüler. O kadar güzel ve alımlıydın ki seni kullanarak para kazanabileceklerini tahmin ettiler. Seni çaldılar. Tabiki baban buna müsaade etmezdi. Ama anneni de babanı da bayılttılar. Ve seni sokaklarda dilenci yaptılar. O kadar tatlı, şirin, alımlı, güzeldin ki herkes sana para veriyordu. 1 aylık gelirinizi 10 katına çıkarmayı başarmıştın. Her gün eve en az 100 lira ile geliyordun. Bir gün tekrar sokakta dilencilik yaparken kendi afiş ilanını gördün. Okuman yazman yoktu sadece resmini görebilmiştin. Oradan geçen birine afişi okuttun. KAYIP ilanıydı bu. O adam senin çok şaşırmış olduğunu söylemişti. Daha sonra ise sevinç çığlıkları atmışsın. Adama ona yardım edip edemeyeceğini sorduğunda ise adam oradaki numarayı arayıp senin o adamın yanında olduğunu söyledi. Ve sende ailene kavuştun. Gördüğün gibi burada 3 tane başrol var. Birincisi seni kaçıran adam ikincisi seni bulan adam ve üçüncüsü ise sen. Seni kaçıran adamın kim olduğunu bilmiyorum. Fakat daha sonra hapislerde çürüdüğünü gazetelerde okumuştum. Fakat seni bulan adamı o kadar iyi tanıyorum ki. 'O 'adam bendim ufaklık. Sana yardım etmeye çalışırken ölümden döndüm. Artık hikayenin sonuç bölümüne geliyoruz. Baban seni almaya geldi. Teşekkür etmesini beklerken karnıma gelen sert bir darbe ile yere yapıştım. Baban seni kaçıran adamın ben olduğunu sanıyordu. Hayatı boyunca benden intikam alacağına orada bana yemin etmişti. Fakat babanın hayatı çok uzun sürmedi. Seni kaçıran adamlar babanı vurdular. Mermi tam göğsüne isabet etmişti baban o kadar acı çekmedi ve öldü. Fakat onlar bunu istemiyordu. Babanın acı çekmesini istiyorlardı. Acemi vurucu yani babanı vuran vurucuyu ölüme mahkum ettiler. Fakat seni hala elde edememişlerdi. Para kazançları git gide düşüyordu. Baş siyahi artık sana benzettiği herkesi öldürüyordu. Binlerce kadın öldürdü ve hapise girdi. Cezasını çektiğini düşündükleri için sadece 10 yıl hapiste yattı. Tabiki biraz para yardımıyla oldu bu olay. Siyahi adamın şimdiki hedefi BENDİM. Adam tüm hapiste yattığı günler boyunca beni öldürmenin planını düşünmüştü. Fakat ben ona cazip bir teklifte bulununca planları iptal oldu. Teklifim SENSİN ufaklık. Sana karşı hayatım. Tabiki hayatımı tercih ettim. Şimdi o adam yolda. Sana ne yapacağını bilmiyorum. Tanrı'ya dua et ki acı çekmeden öl. Tıpkı baban gibi." Bu hikaye benim aklımı çok fazla karıştırmıştı. Ağlamayı kesmiş, düşünüyordum. Birazdan ölecektim babamı öldüren adamlar tarafından. Belki aynı silah, hatta belki aynı kurşunla. Karşımda duran adamın bana ufaklık demesi iyice sinirimi bozmuştu. Düşünebileceğim başka bir şey kalmadığından farklı şeyleri düşünmeyi çalışıyordum. Daha doğrusu düşünmek isteyeceğim hiç bir şey kalmamıştı. Sadece Jack'i düşünüyordum. Gelmesini ve beni kurtarmasını düşünüyordum. Fakat o beni sevmiyordu neden gelsin ki. Kapı açıldı. Başımı kaldırmaya cesaretim yoktu. Tetiği çekme sesi geldi. Gözlerimi sımsıkı yummuş, annemin bana küçükken söylediği bir şarkıyı anımsıyordum. Sinead O'Connor - Red Football. Şarkıyı içimden mırıldanıyordum. Ve silah sesi tüm odada yankılandı. Sımsıkı sıkmış olduğum gözlerimi açtım. Ölmemiştim. Canım da acımıyordu. Peki ya kurşun nereye isabet etmişti??



Merhaba arkadaşlar bir hafta önce yazmıştım yazamadım yorumlar artış gösteriyor. Çok sevindim. Yorum yapan herkese çooooook teşekkürler. Yorumlarınız bizler için çok önemli sizi seviyorum <3

İPEK ŞEVVAL ERSEVEN

Ablam Ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin