7

925 67 45
                                    

Boka basmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Boka basmıştım. Her şeyimi kaybetmiş, öylece balkonda oturuyordum. Dışarıdan gelen araba sesleri bulunduğum alandan ters tepiyordu keza yakınlardaki çocuk parkından gelen sesleri de öyleydi. Hepsi vardı ama yoktu da. Sokaktan insanlar geçiyor, bense dediğim gibi öylece oturmuş aşkımı bekliyorum. Akıp giden hayatı seyredemiyorum zira seyredilecek bir hayat kalmamıştı benim için. Kimse ilgi çekici değildi, kimsenin sesi bana ulaşmıyordu ya da varlıklarını görmüyordum. Bir zamanlar umursadığım kimse umurumda değildi şimdi.

Bir tek Lalisa umurumdaydı.

Onun sesi her yerdeydi. Kokusu özellikle duvarlara, çarşaflara sinmiş çıkmıyordu ki çıkmasını isteyen yoktu. Bazen delirmiş gibi hissediyordum. Sabah uyandığımda dersime geç kalmayayım diye beni uyandırmaya çalışması, kaybettiği bir şeyi salondan seslenerek sorması, gece yatmadan önce şarkı söylemesi ya da sütü sadece çikolatalı içtiğinde midesinin bulanmaması... bir de çamaşır sepetinin kapağını kapatmadığım için kızması. Böyle size bir dolu şey daha sayabilirim. Parktaki, sokaktaki, çeşitli mekanlardaki anılarımızı; gözümün önündeki her şeyi tek tek anlatabilirim.

Bu, biraz delirmiş gibi hissettiriyordu. Hayalimdeki silüete dokunabilecek gibi yani.

Sözgelimi, onun her şeyi burada. Evimizde ve zihnimde. Lisa'ya da söylediğim gibi evin içi hayaletleriyle dolu. Her köşede bir tanesi farklı bir işle uğralıyor. Mesela salondaki koltukta kıvrılmış uyuyor, diğeri televizyonun önüne çökmüş mısır gevreği ve elektiriklenmiş saçları ile çizgi film izliyor, diğeri banyoda, başka biri mutfakta; tavana yapıştırdığımız krepin kafama düştüğü gün gibi kahkahalar atıyor. Onun hiç gülmemiş dudaklarını unutamıyorum, çıkmayan mürekkeple zihnimin duvarlarına resmini çizdiğimden ötürü. Ona bakmak cennet gibi. Gülüşü kimseye benzemiyor. Dudaklarına en çok gülmek yakışıyor. Onu güldürdüğüm ilk gün sanki ilk defa insan görüyormuşum gibi baktığıma eminim, yine ve yine diyeceğim-hep diyeceğim gibi; o kimseye benzemiyor. Kimsenin gözlerinin derinliği onun gibi değil, uzun ve narin parmakları, saçları, yürüyüşü; tanrım! Nefes alışı bile kendine has. Lalisa tandığım en farklı ve şimdiye dek aşık olduğum tek kadın.

Yaralı olduğunu biliyorum. Onun her şeyini biliyorum. Birbirimizi bulana dek -bu her ne kadar kötü bir amaca sahip olduğumdan ötürü gerçekleşse de- hiç yüreğinden gelerek gülmediğini, hiç heyecanla mutlu olmadığını, hiç derinden nefes almadığını biliyorum. Çok iyi biliyorum hem de.

Bile bile...

Düşündükçe boğazımdan geçen iğnelerin hepsi kalbime batıyor. Kafamı sikeyim ki ona verdiklerimi resmen elinden almıştım, tek tek şahit olmama rağmen belki de ona her kızın 'kahramanım' diye bahsettiği ama Lisa'nın hiçbir zaman 'kahramanı' olmayan adam gibi, elinden almıştım her şeyini. Bir daha hiç mutlu olmayacağı düşüncesi kimsenin hayal edemeyeceği bir acı. Gülümsemenin böylesine yakıştığı bir insanın bir daha gülmeyeceği düşüncesi... kendimden tiksiniyordum. Her şeyi avuçlarımdaydı ve benim varlığım onun ayakları altına çoktan serilmişti. Elimdekileri geri vermek istiyordum, Lalisa'ya Lalisa'yı geri vermek, onu geri kazanmak istiyordum.

ily | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin