1

956 49 3
                                    

Buruktu bu gece, en az benim kadar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Buruktu bu gece, en az benim kadar.
Ve ıssız, en az kalbim kadar. Soğuk, ellerim kadar.

"Son sözlerini seç..."

Senden nefret ediyorum.

"Bu son anımız."

Nereye gidiyorsun?

Kollarımı korkuluklara bırakıp başımı üzerlerine yasladım. Telefonumdan çalan müziğin sesine, parmaklarımın arasındaki sigaradan tüten, bulutsuz karanlığa doğru uyumla adeta dans edercesine yükselen; Ay'ın silik ışığı altında kendini gösteren dumana. Gözlerimi ağaçlık alandaki ıssızlığa ve sınır kulelerine diktim. Emindim, çok uzun süre yoktu buraların sessizliğinin bozulmasına.

"Çünkü sen ve ben..." diye fısıldadım şarkıyla birlikte. "Ölmek için doğduk."

Seni öldürdüm ama sen de beni.

Başımı kaldırıp sigarayı yeniden çektim içime. Dumanı dudaklarımın arasından serbest bıraktım. Ardından dayanamamak mı denir bilmiyorum ama boştaki elim onu aradı, yıllardır aradığı gibi. Sonra parmak uçlarım değdi kuşe kağıdın pürüzlenmiş yüzeyine. Yavaşça kağıdı kavrayıp kaldırdım ve basılmış fotoğrafa baktım. O karenin içinde bende vardım bir zamanlar, birlikte tek bir fotoğrafa sığıyorduk. Şimdi benim onun hayatının içinde değil bir fotoğraf karesinde olmak, yolda yanından geçen insanlara kadar hiçbir yerim yoktu.

"Gel ve tehlikeli bir yerde çık benimle yürüyüşe."

Kendi kendime resmine bakarak tebessüm ettim. Artık eskisi gibi bakmıyordum bu fotoğrafa. Hala, bütün dünyaya rağmen tıpkı bu fotoğraftaki gibi gülümseyebildiğine emindim. Bazen duyuyordum neler yapıp nelerle ilgilendiğini. Bensiz daha iyi, daha mutlu olduğunu. O yüzden daha gençken ki hislerimin aynısını hissetmiyordum. Evet, acı hala vardı, pişmanlıklar, keşkeler hala vardı. Geriye dönüp durmalar, elimden kayıp gittiğini izlemeler... devam ediyorlardı hala. Tek bir farkla yalnızca; kabulleniş.

"Bazen yollar zor ve aşk yetersiz..."

Ayrılığın her kademesini çok derin yaşadığımı söyleyebilirdim. İtirazlarım öylesine uzun sürmüştü ki, ikimizde yıpranmıştık. Hem birbirimizi hem kendimizi yormuştuk. Artık kimseyi yıpratmıyordum, alıp veremediğim her şey kendimleydi. Diğerleri önemliydi, ordum, halk, güvenlik. O önemliydi. Benim koruduğum milyonların arasında var olduğunu ve en az benim kadar direndiğini bilmek önemliydi.

Baş parmağımı fotoğraftaki yüzüne değdirdim. Benden dinlemeyi severdi Lana'yı. Ben de artık ona söyleyemesem de aynı gökyüzünün altında olduğumuzu bilerek mırıldanıyordum bazı gecelerde. Hatta şu anki halim çok nadir olurdu, nöbetleri kontrol ederdim, gelecek sağlık personellerinin dosyalarına bakmam gerekirdi ya da stajdakileri kontrol geçmek gerekirdi. Albay Kim Seokjin ile daha görüşmelerim vardı, vardı da vardı ve ben sorumsuz bir asker gibi oturmuş geçmişi yad ediyordum. Korktuğumda oluyordu bu çoğu zaman. Korku kanıma karışıp damarlarımdan geçip bedenime nüksettiğinde onunla ilgili şeylere sığınıyordum. Bu gece belki sondur diye düşünerek yapıyordum bunu.

Tutunmama izin ver ya da öldür.

"Görebiliyorum ama bir zamanlar kördüm."

Görebiliyorum ama bir zamanlar kördüm.

Bir zamanlar...

Oy ve yorum zamanı

ily | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin