12

721 57 22
                                    

(Lalisa)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Lalisa)

Yorgundum. Daha önce hiç hissetmediğim kadar yorgun hissediyordum. Ve korumasız. Herhangi bir silah ya da zırh kuşanmadan savaş alanının ortasına atlamışım hissi uyandıracak kadar korumasızdım. Hem kalbim korumasızdı hem aklım. Çok fazla insanla iletişim kurmuş biri değilim, ikili ilişkilerde hep çuvalladım. Arkadaş seçimlerinde de berbattım, kördüm, hayatıma gözlerim kapalı birilerini sokabilecek kadar da saftım. Bunlar ve bunlar gibi daha bir çok duyguya ev sahipliği yapan bedenim haliyle yorgun düşmüş ve git gide acınası bir hale sürüklenmişti. Hiçbir şey yapmak istemiyordum, fakülteye bile zar zor gidiyor, bazense hiç gitmiyordum. Dinlenmeye, kendimi toparlamaya, kendimle kalmaya çalışsam da Jeon Jungkook bir türlü bana fırsat vermiyordu. Onu yok etmek istesem de hep ondan bir şey çıkıp geliyordu. Hoş o gelmese bile aklım susmuyordu ki.

İkiye bölünmüştüm, iki savaşa. Ne yazık ki bu iki savaş da bana aitti. Bir yanım üzgündü ve diğer yanım çok öfkeliydi. Üzgün tarafım daha çok Jungkook'a merhamet etmem gerektiği hakkında öğütler verip, belli noktalarda aklıma kabul edilebilir fikirler yerleştirse de öfkenin ateşi hepsini yakıp kül edebiliyordu. Kendimi öylesine ikiye bölmüştüm ki kendimi bile anlayamıyordum. Tek bildiğim ben hep sevgisiz bir kızdım. Ve bana bu zamana kadar verilmeyen sevginin kat ve kat fazlasının verildiğine inanmış, kandırılmıştım.

Annemi hiç tanımadım ve babam hayallerimdeki adam değildi. Hiç kahramanım olmamıştı. Beni hiç sevmemişti, lafını dinlemediğimde el kaldırmaktan geri durmazdı, başından savar, odama kilitler ve hiçbir zaman uzun süreli evimizde kalmama izin vermezdi. Yatılı yaz okullarına gidiyordum, kendi okullarım ise hep fazla çalışma gerektiren yerler olmuştu. Akşam vakti okuldan eve döner, biraz okuyabilirsem manga okur ve uyurdum. Günlerim böyle tekrarlanırdı. Az uyur, çok çalışır ve çok ağlardım. Eğer bana, bunları yapıp en sonunda babanın taktirini ve sevgisini kazanacaksın deselerdi Tanrı şahidim olsun ki hiçbirini yaparken gocunmazdım, şikayet etmezdim ya da üzülmez; babamla yaşadığım anıları —hepsi sadece bana acı vermiştir— silip atardım ama bu asla gerçekleşmemişti.

Beni sevmemişti.

Sonra bir gün, gitmeyi çoğu zaman tercih etmediğim ama farklı bir şeylere ihtiyaç duyduğum gün fakültede herkesin gittiğini duyduğum bir gece klübüne yolumu çevirmiştim. Yine herkesten uzaktım ve yine kimsenin dikkatini çekmiyordum ta ki yanımdaki boş sandalye dolana; Jeon Jungkook bana gelene dek. O gece ilgi açlığı yaşayan biri olarak yanıma gelip oturması ve selam vermesi bile beni öylesine mutlu etmişti ki onun gerçekte kim olabileceğini, ne istediğini düşünmemiştim bile. Sonunda birisi beni fark etti diyerek kim olduğunu merak bile etmeden, öylece kendimi teslim etmiştim; beni sevdiğini söylediğinde mutluluktan sabaha kadar ağlamıştım, ona babama vermek için iliklerime dek biriktirdiğim küçük kızın sevgisini adamıştım. Sonsuz bir sadakat, bağlılık sunmuştum ona. Sadece küçük bir sevgi kırıntısı uğruna.

ily | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin