Emily Dickinson 1830 yılında Amherst, Massachusetts'te doğdu. Hayatını babasının evinde geçirdi ve hayatının sonuna kadar odasından nadiren çıktı. Bir çok anonim mısra dışında yazdıkları yayımlanmadı. Öldüğünde şiirleri keşfedildi. Yazılmış en güçlü, en etkileyici şiirlerden bazıları. Neredeseyse 2000 şiiri bir hizmetçinin sandığında gizli kalmıştı.
(Dickinson)Emily kelimeleri duyulsun isterken, başta babası olmak üzere o dönemin eril yönetimine denk gelmiş, 19. yüzyıl Amerikası'nın iğrenç cinsiyet ayrımı ile karşılaşmıştır. Yine de varlıklı bir aileye sahip olduğundan sanat üzerine oldukça iyi eğitimler almış ve geçim sıkıntısı çekmemiştir.
Belki kendi dünyasında, dışarıdaki hayatla bağlantı kurmadan yaşamıştı; ama yazılarında her şeyin yerli yerinde olduğu bir dünya vardı. Yaratıcılığı ve yüksek imge gücü ile dikkat çeken bir edebiyatçı oldu. Şiir yazmaya başladığında pek eğitim almamıştı ve genelde yayımlanan kadın yazarlarla ilgileniyordu. Henüz Shakespeare ile de tanışmamıştı.
Hayatı boyunca hiç evlenmedi fakat platonik kaldığı bir ya da iki ilişkisi vardı. Bunlardan biri ise yakın arkadaşı Susan Gilbert. Şiirlerinde ve hayatında bir takım özellikler göz önüne alınarak pek çok feminist, lezbiyen, homoerotik gibi okumalar yapılmış.
Aslında Emily ile kendimi oldukça benzetiyorum. Hiç ortak yönümüzün olmadığı gibi o kadar çokta var ki. Onun kelimelerini, ruhunu, sevgisini hissettim kendimde. Emily bana, benimle beni gösterdi. Benden iki yüzyıl önce yaşamış bir şair fakat bunca yıla rağmen bir şekilde kendi halinde yazılar yazan bana ulaştı.
"200 yıl sonra hakkında konuştukları tek Dickinson olacaksın." Onun istediği de buydu okunmak, duyulmak, görünmek ve işte 200 yıl sonra ben, onun kelimelerini okumak için can atıyorum. Bazen okuyorum ama yetmiyor ona daha fazla ulaşmak isterken kendime ulaşıyorum.
Bu zaman kadar yazarlar ve şairler Emily'nin şiirlerini sıkça eleştirmişler çünkü yazımı ve imgeleri çok rastlanan tarzlarda değilmiş. Yani anlayacağınız o dönemde dahi değişik isen delisin, sıradan isen normalsin anlayışı varmış her dönemde olduğu gibi. Kendi kasabasında bile sıkça; ucube, deli ve cadı gibi hakaretler duymuş Emily.
Ve ben şimdi, 21. Yüzyıl da yaşayan hala acemi bir şair olarak bana en çok ilham veren, kendimi bulmamı sağlayan bu kadının belki diğer insanlar için küçük fakat ben için oldukça büyük eserlerini sizler ile de paylaşmak istiyorum. Umarım bir şekilde bana verdiği gibi size de ilham verir. Şimdiden keyifli okumalar <3
-s
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Nobody! Who are you?
PuisiYou gave us the bumble bee who has a soul, The everlasting traveler among the hollyhocks, And how God plays around a back yard garden. Sen bize bir ruhu olan yabanarısını verdin, Gülhatmiler arasındaki o kalıcı gezgini, Ve Tanrı'nın bir arka bahçede...