4 - Hestên Cuda

147 22 33
                                    

"Farklı Hisler"

Temmuz 2002

"Hüseyin hadi ama hızlı ol. Gelmiyorsan gidiyoruz."

Kavurucu güneş altında dereye gitmek için Hüseyin'i bekliyorduk. Yanımda Muhammet vardı. Rohat yukarı evden koşarak geldi yanımıza.

"Bu salak gelmediyse gidiyorum ben, yandım lan." dedi Rohat nefes nefese. Yandan bakış attım.

"Sen de şansa yetiştin bize. Zorlama istersen, biz seni bırakır gideriz he ona göre." dedim.
Yüzümü izleyip güldü bıyık altından. Gerçekten bıyık altından çünkü yüzü kıllanmaya başladığından beri kesmiyordu. Bizler büyüklere olan saygımızdan ve biraz utançtan keserdik çıktığı gibi. Benim çok çıkmazdı malum sebepten. O olaydan sonra da çok erkeksi bir yanım kalmamıştı zaten.

2 yıl önce o lanetli gün olan şey tüm hayatımı etkilemişti. Her ay penisimden kanlar sızıyordu, kıllarım çok çıkmazdı, göğüslerim bir erkekte olmaması gereken şekilde büyümüştü. Neyse ki anormalliği fark edilmeyecek boyuttaydı. Yoksa bu korkunç insanlar içinde ne yapardım bilmiyorum.

O günden 2 ay sonra yine aynısı olunca bu olayı anneme anlattım. Başta çok korktum beni suçlar diye ama çok endişelenmişti ve babamla birlikte bir doktora görünmek için Amed'in merkezine gitmiştik.

Doktor bunun nadir de olsa genetik bozukluktan ortaya çıkan fiziksel bir hastalık olduğundan bahsetti. Hermafrodit yani çift cinsiyetliymişim. Rahmim varmış tıpkı kadınlarda olduğu gibi fakat doğum gibi olaylar ihtimal dışıydı. Sonuçta sadece erkek cinsel organına sahiptim. Yine de kadınlardaki gibi her ay adet görüyordum. Bu olay beni çok zorluyordu çünkü canım çok acıyordu. İşemek kadar basit bir eylemi bile gerçekleştiremiyordum ama katlanıyordum. Çünkü bununla yaşamak dışında yapabileceğim bir şey yoktu.

Yine de beni en rahatlan konu bunun bir ceza olmayışıydı. Çok inandırmıştım kendimi ve çok korkutmuştum ama yaradılışımdan gelen bir şeymiş. Ne yapabilirim ki? Rahmim ve onunla gelen hormonlarla kendimi bu bedene ait hissetmemem çok normalmiş. Doktor yaşım küçük olduğu için bu durumu kavramam adına belli aralıklarla psikiyatra yönlendirmişti beni. İlk gittiğim doktor bu sanki benim suçum ve tercihimmiş gibi beni aşağılayarak konuşmalar gerçekleştirmişti.

Daha sonra gitmeyi bıraktığımda yeni gelen bir doktora yönlendirilmiştim. Çok iyi biriydi. Beni asla üzmeden yardımcı oluyordu. Hatta küçükken kendi bedenimi sorgulamamın da çok normal olduğunu söylemişti. İsmi Sedat'tı ve bana bir abi gibi arkadaş gibi yaklaşmıştı. Annemler de Sedat doktorun bana daha iyi geldiğini gördüğü için onu yemeğe davet ediyorlardı ara sıra. Şehirden köye gelmek oldukça zordu ama hiç kırmayıp geliyordu.

Annem, babam ve Lorin dışında bu hastalığımı sadece Rohat biliyordu. İlk başta çok korkmuştum benden nefret eder diye ama aksine Rohat durumumu merak edip anlamaya çalışmıştı. Hep yanımda oluyordu.

"Heja!"

Muhammet bana seslenince döndüm ona. Etrafıma bakınca dereye neredeyse yaklaştığımızı gördüm. O kadar kendi içime dalmıştım ki yürüdüğümü bile fark etmemiştim. Başımı salladım, ne oldu, der gibi.

"Daldın yine gejo." dedi gülerek. Akıl mı kalmıştı bende.

"Bilmiyorum, gitmiş aklım." diye yanıtladım onu. Onaylar şekilde salladı kafasını.

Dereye vardığımızda bir ağacın altındaki gölgeliğe geçtik. Dicle nehrinin bir kolu olan, köyler boyunca uzanan bir dereydi. Biz hep 'çem' derdik, nehir anlamına geliyordu Kürtçe'de. İçtiğimiz su, bahçeye verdiğimiz, yıkandığımız ve lazım olabilecek her şeyde bu su kaynağı bizim için velinimetti. Yazları da küçük bir piknik eşliğinde derede yüzmek enfesti.

Değişmek ZamanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin