Aras'tan...(+18)
Heyecanını anlayayabiliyordum Eylülün ama yavaş yavaş güzel gözlerine oturmaya başlayan korku içimde bir yeryerleri oynatmıştı. Belli ki daha önce tanınadığı biriyle ilişki yaşamamıştı. Yüzünden de okunuyordu zaten mutfakta kahve yaparken kaçamak bakışlarla izliyordum onu. Hiç bir kadına karşı acımasız olmamıştım bu hayatta ama nu kızı adeta içime sokup kendimden bile koruma isteğiyle dolup taşıyordum. Hızlıca kahveleri yapıp yanına gittiğimde onun bu korkusuna bir son vermek istedim. Yüzüne dokunduğumda avcumun içinde çiçekler açmış gibi hissetmem normal miydi peki? Ona gitmek isteyip istemediğini sorarken içimden gelen gitme çığlığını duyacakmış gibi hissettim bir an. Ama söylemeye çalıtığı şeyi anladığımda şaşkınlıktan dilim tutuldu. Peki neden gelmişti benimle o zaman. Niye ilk gecesini tanımadığı bir adamla geçirmek ister ki bu güzel kadın. Belki kaba davranıyorum şuan belki böyle sormamam gerekiyor ama kendimi tutamayıp
-Tamam sakin ol sadece eğer sende istiyorsan izin ver sana bilmediğin duyguları yaşatayım. Diyiverdim haddim olmadan. Ve bana cevap verene kadar geçen süre bin asır gibi geldi. Kendime sinirlenmemi sağlıyordu bu içimdeki bencil istek ama engel de olamıyordum. Sonunda bana güzel gözleriyle onay verdi bir kez daha. Yesil hangi tonuydu ki gözleri? Bu renk bu kadar güzel miydi her zaman? Düşüncelerimle birlikte gördüğümden beri öpmek istediğim güzel dudaklarına bastırdım dudaklarımı yavaşça. Çok korkuyordum onu incitmekten. Dudaklarım onun dudaklarını bulur bulmaz kapandı gözlerim. İçimde şimşekler çaktı, ben ilk kez bir kadını öpüyordum. Öpüşmeyi bu kadar saçma bulurken bu hissettiklerim beni dehşete düşürüyordu şimdi. Dudaklarının verdiği his gerçek mi, peki onunla birleşince ne hissedeceğim? Bu his bile beni sendeletirken kendime nasıl hakim olabilirim?Kollarımla ince belini sıkıca sardım ve kendine yasladım onu. Kokusu çok güzeldi, ince uzun kollarını boynuma sarması çok güzeldi, kendini tamamen bana bırakması çok güzeldi, saçlarımın arasında gezinen inecik parmakları çok güzeldi... Ne kadar öptüm onu salonda bilmiyorum ama bana karşılık verdiğinde kendini çok zor dizginledim. Bu sırada ellerim toplanmış saarına gitti ve yavaşça çözdüm önce örüp sonra topladığı uzun ipeksi saçlarını. Uzun süredir birliktelik yaşamadığım için miydi bu tutku yoksa tamamen kollarımdaki kadınla mı ilgili bilmiyorum ama şuan tek odaklanmak istediğim o..
Nefes alabilmesi için yavaşça geri çekildim ve güzel yüzüne baktım, yanakları kızarmıştı ve gözleri utanmasına rağmen koyulaşmıştı.
Ahh onun da bende etkilenmesi çok güzeldi...
Acaba bu kadında güzel olmayan bir şey var mı diye merak ettim bir an.
Daha fazla uzak kalmaya dayanamayıp onu belinden tutuk kucagıma kaldırdım, bacaklarını belime dolamasını sağlayıp tekrar yumuşak, dolgun dudaklarını esatet altına aldım. Yürürken birkaç defa mobilyalara çarpsak da yatak odasına gelmiştik. Kapısında durup onu kapıya yasladım ve onu öpmeye devam ettim. Nihayet kapıyı açıp içeri girdiğimde onu yatağın önde yere bırakıp tekrar dudaklarından ayrıldım. Yatağın başındaki loş ışığı açtığımda tekrar yanaklarındaki hoş kırmızılığı gördüm. Şu an gözüme nasıl bu kadar sevimli gelebilir ki...Elimi gür saçlarının arasına daldırıp gözlerine tekrar baktım. Emin olmam gerekiyordu. İncitmek istemiyordum.
-Emin misin Eylül?
Bir an gözleri titreşti ve yakamdan tutarak bu defa o beni öpmeye başladı.
Sanırım dünyanın en güzel cevabıydı bu. Ellerimi belinden çekip kıravatımdan kurtuldum sonra o güzel ellerini gömleğimin düğmesine koydum. Ne demek istediğimi anlayıp titreyen elleriyle düğmelerimi açmaya başladığında elim sırtındaki fermuara gitti ve yavaşça indirdim. Elimi pürüzsüz sırtına koyduğumda bedeninden geçen şiddetli titremeyi hissedip alışması için elimi sabit tuttum. Ellerim teninde dolaşmak için yanıyordu.Sonunda düğmelerimi açıp bitirdiğinde narin elleri çıplak tenime dokundu yavaşça. Kalbim daha kaç kere tekleyebilir acaba? Tekrar dudaklarından ayrıldım ve gömleğimi çıkardım önce daha sonra elim onun narin omuzlarına gitti. Onu bir tanrıça gibi gösteren kırmızı mini elbiseyi çıkardım yavaşça üzerinden. Ama bana alışabilmesi için gözlerimi gözlerinde çekmedim. Şuan karşımda sadece kilotla duruyordu ve ben infilak etmek üzereydim. Yavaşça belinden tutup yatağa uzanmasını sağladım. Ağırlığımı koluma vererek üzerine uzandığımda
Tekrar dudaklarını öptüm ve yavaşça gözlerimi göğüslerine çevirdim. İstemsizce bir inleme kaçtı dudaklarımdan,
-Ahh çok güzelsin.
Söylediklerim karşısında bir ton daha kızarırken gözleri de iyice buğulanmıştı. Sadece adımı söyledi ve bu bardağı taşıran son damla oldu.
-Atahan..
Önce kısaca dudaklarını öptüm, sonra dudaklarım beni benden alan ince boynunu keşfe çıktı. Eylül iyice kıpırdanmaya başladığında bir elim yuvarlak ve dolgun memesini buldu. Tam elime göreydi, ince beline göre dolgun ve diri olam memeleri aklımı başımdan almıştı. Zevkten sertleşen meme ucunu aniden ağzıma aldığımda beli kavislenip yukarıya kalktı. Saki leşnesini bekledikten sonra iyice ilgilendim iki göğsüyle de. Artık önündeki sertlik dayanılmaz boyuta gelmişti. Yavaşça kendimi ona sürttüğümde ikimizde aynı anda inledik. Üzerinden doğrulup iki dizimin üstüne kalktığımda ellerim pantolonumun kemerine gitti utancından inleyip ellerini gözüne kapatırken tekrar ilk ismimi zikretti
-Atahan!
Kendimi tutamayıp biraz hızla ellerini yüzüneden çektim ve dudaklarına kapandım. O güzel ağzı her açıldığında ben daha da deliriyordum.
Dudaklarını rahat bıraktıktan sonra gece lambasını kapattım ve kulağına fısıldadım:
-Şimdi bana izin verir misin?
Yavaşça başını salladığında tekrar konuştum,
-Sesini duymak istiyorum gül güzeli..
Bu hitap nereden çıkmıştı bilmiyorum ama ona çok yakışmıştı. Utanınca beyaz teninde güller açıyordu, hele de yanakları...
-Evet diye çatallaşmış sesiyle fıldafığında yavaşça kalkıp üzerimdekilerden kurtuldum. Artık ikimizde çırılçıplaktık. Tekrar ellerim ellerini buldu ve şaha kalkmış erkekliğimle buluşturdum elini. Bu inanılmaz bir histi. Benimle birlikte onun da nefesinin teklediğini hissettim. Elini ateşe değmiş gibi çektiğinde istemsiz bir kahkaha kaçtı boğazımdan. Tekrar üzerine eğildim ve bir kez daha dudaklarından öpmeye başladım onu. Dudaklarım tadını ala ala iç ça maşırının bitişne geldiğinde kalbin daha hızlı çarpmaya başladı. Sıkıca kapattığı bacaklarına giden elim baldırını yavaş yavaş okşarken sesim yalvarı gibi çıkmıştı,
-Seni hissetmeme izin ver gül güzeli.
Sesimdeki ihtiyaçtan mı bilmem itiraz etmeden açtı bacaklarını. Önce burnumu mabedine dayayıp kokusunu aldım. O kadar yoğundu ki.. Vakit kaybetmeden indirdim çamaşrını. Elimi ona dokunduğumda yerinden sıçradı birden. Kendine geldikten sonra beni delirten kokusuyla kadınlığını emmeye başladım. Eylülün ağzından çıkan inlemeler beni nerdeyse sona getirmek üzereydi. Yavaşça yüzünün hizasına çıkarak tekrar lambayı açtım ve gözlerinin odağını bulmasını bekledim birkaç saniye. Koyu yeşil gözleri iyice koyulaşmış beni içne çekiyordu. Zaten koyu kırmızı olan dudakları daha iyice kızarmış ve şişmişti. Yatağıma dağılan gür saçlarıyla bir tanrıça gibi görünüyordu. Elimi yanağına getirip okşarken tekrar sordum,
-Emin misin Eylül?
Konuşmaya mecali olmadığından gözleriyle onay verdi. Ahh gözleri ne güzel konuşuyordu benimle...
Aldığım onayla kendimi kadınlığının ağzına konumlayıp gözlerine baktım. Canını yakmak istemiyordum oyüzden kendimi tutuyordum, şu an içimdeki canavarın tüm duvarları yılmıştı. Bir volkan gibi kaynıyordu. Daha fazla uzatmadan tek seferde kendimi içine ittim. Ağzından kaçan küçük inlemeyle birlikte elleri kolumu daha fazla sıkmaya başlamıştı. İçimden gelen bir dürtüyle dudaklarım alnını buldu. Bana işkence gibi gelen bir süre öylece bekledim alışması için. O kadar dar ve sıcaktı ki, şuan boşalabilirdim içine...
Eylül kıpırdanmaya başlayınca dudaklarım dudaklarını buldu ve yavaş bir ritimle hareket etmeye başladım. Daha sonra kendi ritmimizi bulduk ve sonrası cennetti, bu kadın cennet gibiydi...İçinden çıktığımda onu da kolaarımın arasında göğsümün üzerine çektim. İkimizde nefes nefeseydik ve bedenimde kemik yokmuş gibi hissediyordum. İlk kez böyle bir duygu yaşıyordum. İlk kez sevişirken bu kadar yoğun bir zevk almıştım. Ben asla bir kadını evime getirmemiştim bu güne kadar. Ve asla göğsüme çekip onunla uyamamıştım. Şimdi bu kollarımda küçücük kalan kadın kollarınmın arasından çıkarsa boşlauğa düşeceğimi hissetmem nedendi peki? Bunları düşünmeyi bıkaıp o kucağımdayken lambayı kapatıp tekrar vücutlarımızı birleştirdim ve dudaklarım tekrar alnını buldu. İtiraz etmemesi beni rahatlatırken onun da benim kadar düşünceli ve yorgun olduğunu biliyordum. İkimizin de uykuya ihtiyacı vardı. Bakalım bu küçük kadınla aynı yatakta uyanmak nasıl bir histi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci İlkbahar
RomanceKarşısında yaklaşık bir saat önce tanıştığı uzun boylu, esmer ve oldukça yakışıklı adama bakarken bu adamın evinde ne yaptığını sorguluyordu Eylül. Hayatın ona yaşattığı büyük kalp acısı en sonunda delirmesine yol açmış olmalıydı çünkü bu saçmalığın...