pt 5

183 11 14
                                    

işte geldik! ay tenli kadın'ın yıl dönümü bugün. tolga berk fight çok yakın mı desek ne desek? bölümü oylayıp bolca yorum yapmayı unutmayın lütfen, keyifli okumalar dilerim 🤍

"kahve?"

büyük ellerindeki iki kupayla gelen adam kadına uzattığında kupanın tekini, gözyaşları dinmiş kadın burukça gülümseyerek almıştı. ağlaması durmuştu ama arada uğrayan iç çekişleri hala yerli yerindeydi, berk ise ağlamamak için zor duruyordu sevdiği kadının karşısında. henüz hislerini bile bilmiyordu, arkadaş gibilerdi ama değillerdi de. çok daha ötesiydiler, daha güzeli. daha özel bir bağla bağlanmışlardı. aybike de farkındaydı bunun.

"teşekkür ederim."

sesi güçsüzlüğün de ötesinde bir kısıklıkta çıkmıştı kadının. yeniden elinde olmadan hıçkırdığında kızarmış gözlerine baktı kızıl adam. o güzel gözlerine ela yakışıyordu sadece, kırmızı değil.

deri uzun koltuğunda kadının yanına otururken aralarına oldukça fazla bir mesafe koydu, her zaman yaptığı gibi. diğer pisliklere istemeden benzemeyi, çiçeğini incitmeyi ve farkında bile olmadan rahatsız etmeyi asla istemiyordu. hep dikkat ederdi buna.

kadına gitti gözleri yeniden. kahvesinden büyük bir yudum alan ay tenli kadın sıcak kahveyle dilini yaksa da umursamamıştı bunu. elindeki turuncu kupayı sehpanın üzerine bıraktığında onu inceleyen berk'e gitti gözleri. ardından da gülümsedi adama. diğerleri olarak tanımladığı erkekler aybike'nin gözlerine bakmazlardı bile, bacakları olurdu her seferinde tek odak noktaları. berk'i ise bir kere bile bacaklarına bakarken gördüğünü hatırlamıyordu, hep gözlerinin içine bakıyordu. ya da kıvırcık saçlarına.

bakışlarında ise çok farklı bir şey vardı, yine diğerleri kapsamına girenlerin haricinde bir şey. aybike ilk kez güzel bakan bir erkekle tanışmıştı ve mutluydu bundan. hayatında yolunda giden tek şeydi berk.

adamın neden uzağında oturduğunu biliyordu. farkındaydı sebebinin, onu rahatsız etmemek içindi. bazı şeyler söylenmese bile fark ediliyordu çünkü. ikisi arasındaki birbirini anlama durumu da aynen böyleydi.

iki dakikadır birbirlerinin gözlerine bakmaktan başka bir şey yapmadığı adamın yanına yaklaştı kendini koltukta kaydırarak. bu ikisinin arasındaki dilde senden rahatsız olmuyorum anlamına geliyordu. kollarını beline dolayarak başını göğsüne yasladı, sarıldı ona. adamın kalp atışlarını duyabiliyordu, bu sefer fazla hızlanmamıştı. sinirliydi çünkü. o tolga'nın canını almayı çok istiyordu. psikopatça şeyler düşünüyordu ve bunu düşünmekten alıkoymuyordu kendini, pezevenk herif hak etmişti çünkü.

onu sarmasını isterce kollarıyla adamı sıkıp daha da göğsüne gömülen kadının omzuna kolunu dolayıp saçlarını sevdiğinde diğer eli kadının buz gibi olmuş omzunu ısıtıyordu.

"üşüyor musun güzelim? hırka getireyim mi sana? şömineyi de yakabiliriz hatta. istersen-"

"berk." e harfini uzatarak mızmızlanmıştı kadın uykulu çıkan sesiyle. adamın konuşup durmasını susturmak istemişti belli ki. "istemiyorum hiçbir şey. üşüyorum evet. o yüzden... sar beni."

kolunu omzundan geçirip diğer omzuna dolayarak tüm koluyla sarmıştı kızı. diğer kolu karnından dolanıp bel çevresini sararken de yeniden sıkı sıkı sarılmıştı ona genç kadın. saçlarının kokusunu ciğerlerine hapsediyor, derin öpücükler bırakıyordu o yumuşak saçlara. aybike'de de durum berk'in kokusu için geçerliydi, büyülüyordu kokusu.

ne kadar olduğundan bile emin olamadığı bir süre boyunca öylece sardı onu, sevdi kollarını omzunu. saçlarını öptü ve kokladı. bu konumdalarken kırk dakika geçtiğinden emindi.

"aybike'm?"

hafifçe seslenişi ve ufacık dokunuşuyla bir tepki vermeyen kızın yüzüne baktı eğilip yavaşça. uyuyordu uyuyan güzeli. uyurkenki tatlı görüntüsüyle gülümsemesine engel olamazken çenesini hafifçe sevip kalktı yavaşça. uyandırmaktan oldukça korkuyordu, kucağına aldı kadını.

kendi odasına getirip yatağına bıraktığında ayakkabılarını çıkardı, üzerini örttü. yüzündeki saçlarını rahatsız etmemesi için çekerken de gamzesini sevdi.

"güzelim benim, bitanem. nasıl kıyıyorlar sana?"

zaten kısık çıkan sesinin çatallaşmasına engel olamadığında gelen gözyaşlarını durdurmayı başarmıştı. ağlamayacaktı, bugün güçlü durmak zorundaydı. güçlü gözükmek. duygusuz biri gibi görünmeliydi, bugün.

saçlarını sevdiği kadın da uykusunda hıçkırmıştı. çok ağlanılan zamanlardan sonra bu hıçkırıklar uzun bir süre durmazdı.

"berk?"

"buradayım canım." gözleri belli belirsiz açılıp kapanan kadının elini tuttu.

"korkuyorum. tolga yeniden gelir mi? dokunmasın bana istemiyorum."

"korkma çiçeğim, korkma." uykulu konuşan ve hala yarı uyuklayan kadının saçlarını sevip rahatlattı onu.

"çok korkuyorum berk, sen yanımdasın değil mi?"

"yanındayım tabi ki bebeğim, yanındayım. bırakmam ben seni." saçlarına yeniden öpücük kondurduğu kadının tekrar uyuyakalışıyla kalktı yerinden. gözlerinde intikam vardı sadece. beyaz çiçeğini korkutana hak ettiği dersi verecekti. hem de hemen.

ay tenli kadın | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin