pt 10

112 10 2
                                    

yeniden geldik. oy verip satır aralarına bol yorum yaparak beni musmutlu edebilirsiniz. iyi okumalar 🖤

"aybike ne yapıyorsun sen?"

öfkeyle yanında biten kızıl adam, gördüklerine inanamayarak daha doğrusu inanmamayı tercih ederek hayata tutunmasının tek sebebine bir şey olabileceği korkusuyla pakedi alıp attı.

"berk... bırak."

"ne yapıyorsun dedim sana!"

berk'in ilk kez ona sert konuşuyor olmasıyla bilinçsizce gözleri dolarken ayağa kalktı tekrar. küçük bir kız çocuğu gibi ağlamaktan nefret ederdi.

"berk bırak nolursun. ihtiyacım var ona."

berk kadının uyuşturucuya ulaşmasına engel olarak omuzlarından tutup ona baktığında gözlerini kaçırıyordu kadın, bakamıyordu.

kendine çekip sıkıca sarıldığında ise aybike şaşkınlıkla kalmıştı. bunu hiç beklemiyordu çünkü kızmıştı adam ona. kendini kızılına, yuvasına bırakıp göğsüne başını yasladığında hıçkırıklarını tutamamıştı.

"aybike." cümlenin devamını getiremediği için yutkunup sözlerini toparlayan adamın ses tonundan onun da ağladığını fark etmişti. "yapma bunu kendine. bir daha asla. lütfen. bunu yapmaman için ne gerekiyorsa yaparım, yalvarıyorum sana. lütfen."

genç kadın bir müddet daha göğsünde ağladıktan sonra geri çekildi.

"berk anlamıyorsun. iyi geliyor bana, bırakamam. yapamam."

"aybike yapmak zorundasın. kimse için değil, benim için de değil. kendin için."

"kendim için olduğu için umurumda değil ya zaten berk. senin için olsa umurumda olurdu ama uyuşturucu bana zarar vermiş vermemiş ne fark eder kimin umurunda? parayla erkeklerin altında yatan bir-"

"sakın." genç kadının ağzını eliyle kapattığında sanki yüzündeki en belirgin detay olan ela gözleri daha da yoğun bir ton almıştı. "devamını getirme aybike. değilsin çünkü. sen bu değilsin. sadece buna mecbur bırakılmış, çok değerli bir kadınsın."

yüzünden ayırdığı elleri artık inciteceğini düşünmediğinden kıvırcık saçlara gidip özenle dokunduğunda daha da şiddetli akıyordu kadının gözyaşları. onu değerli bulması ve bu şekilde tanımlamasıydı belki de canını yakan.

"aybike bak bana. hadi bana bak güzelim."

kırgın bakışlarını gözlerine kazanabildiğinde yüzünü avuçladı, gamze çukurunun olduğu yerleri sevdi.

"başaracaksın tamam mı? beraber atlatacağız bunu."

güçsüzce başını salladı kadın. berk'in sıcak elleri yüzünden ayrıldığında da konuşmaya başladı.

"atlatsam ne olacak berk? tutunmak istediğim mükemmel hayatımı mı kazanırım geri? tutunacak neyim var ki benim?"

"ben varım aybike." kadının bakışları yeniden masum küçük bir kızın bakışlarına dönmüştü. "ben yok muyum senin hayatında? benim için kalmayı seçemez misin?"

kızıl adamın sesi titreyip yeniden gözleri dolduğunda eş zamanlı aybike'nin de yaşları yeniden akmaya başlamıştı. berk'in ağlamasına dayanamazdı.

"senin yerin tabi ki var. hatta sadece sen varsın o yerde. ama berk ben... of, bilmiyorum."

"ne kadar zamandır kullanıyorsun?"

yerdeki korkunç beyazlıkta zehirli pakete tiksinerek bakarak söylediğiyle gözlerini kaçırdı aybike.

"üçüncü olacaktı, gelmeseydin yani eğer. ikincisi yarım yamalaktı gerçi ama yine de üç sayılır."

"yeni yani."

"evet."

"neden peki güzelim, neden ya?"

"nedeni belli değil mi berk? baksana ya şu halime! patronum beni telefonla arayıp kimin altında yatıyorsun diye soruyor bana. böyle bir hayatı neden yaşamak isteyeyim ben?"

"gideceğiz buradan."

"ne?"

tek solukta söylediğiyle afallattığı kızın başının döndüğünü fark ettiğinde ilerletip yatağının ucuna oturttu. o da önünde diz çöküp ellerini elleri içine aldığında yukarıdaki ela gözlerinin içine bakıyordu ay tenlisinin.

"bu hayattan nefret ettiğinin farkındayım. o pislikten de. uzaklaşmak istiyorsun ama yapamıyorsun çünkü korkuyorsun. en azından yeni kullanmaya başladığın için bağımlısın diyemeyiz, önce bu iğrenç şeyden kurtulacağız. sonra da bu şehirden, ülkeden. çok başka bir yerde yeni bir hayat kuracağız, sadece ikimiz."

"berk, bulurlar beni."

"bulmayacaklar. bana güveniyor musun?"

"güvendiğim tek kişisin berk sen benim."

"bulmayacaklar seni. sadece ikimizin olduğu bir hayata başlayacağız, sana kimsenin sana senin istemediğin bir şey yapamayacağı, canının yanmayacağı ve nefret etmeyeceğin bir hayat. şiirlerimizle, çiçek kokusuyla, seninle ve benimle dolu bir hayat."

sadece hayali bile o kadar güzel geliyordu ki aybike'ye. birkaç saniyeliğine sadece düşündüğünde de kapıldı hayaline, ne emir'in ne tolga'nın ne de başka erkeklerin olmadığı, sadece berk'in yanında olduğu ve beraber ilerlettikleri bir hayat, başka bir ülke, başka bir şehir. çok güzeldi.

bir cevap beklerken önünde oturan kızılın boynuna kollarını sarıp sıkı sıkı sarıldı ona. kokusunu çekti içine derince. berk olmalıydı sadece hayatında, berk'le olmalıydı. kızıl adam da ona sarılan kadının omzunu sevip saçlarını öptüğünde fısıldadı.

"seni çok seviyorum, beyaz çiçeğim."

ay tenli kadın | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin