pt 7

155 11 0
                                    

selamlar! pisliğe haddini bildirdiğimize göre çiçek kızımıza ve bebek oğluşumuza dönebiliriz. yıldıza basmayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen 🤍

"berk?"

eve olabildiğince sessiz adımlarla giren adam aybike'nin uyuduğunu düşünerek hareket ediyordu. uykusunun bölünmesine bile kıyamazdı ki, pisliğin, pisliklerin böyle kıyabilmesi aklına geldikçe ise dindiğini sandığı öfkesi yeniden gün yüzüne çıkıyor ve delirecek gibi oluyordu.

"uyandın mı güzelim? ben, uyuyorsundur diye düşündüm de."

"yok hayır, uyuyamadım." mutsuz bir ses vardı kızda sanki. ya da ona öyle gelmişti. yeniden yumruklarını sıktı berk, o herifi nasıl öldürmediğine şaşırıyordu. "uyku tutmadı. duş aldım zaten çok uzun bir süre, saçlarımı kuruttum. sen geldin zaten."

"keyfine bak canım, içinden ne geliyorsa onu yap. kendini mutlu hissedecek şeyler yap, asla istemediğin bir şeyi yapma, olur mu tatlım?"

genç kız arkası dönük, motor kaskını yerine koyan adamın sırtına sarıldığında duraksadı berk, karnında birleşmiş kollarını sevdi ardından kızın. ne o genç kızın gözyaşlarını görebiliyordu ne de kız onun patlamış kaşını ve dudağının kenarını. arkasını dönüp kızı göğsüne çektiğinde sardı büsbütün, sımsıkı. saçlarını sevdiğinde sarılmış olmak çok iyi gelmişti ikisine de.

"teşekkür ederim. iyi ki varsın."

"sen de iyi ki varsın ay tenli kadın."

genç kadın, motor eldivenlerini henüz çıkarmamış adamın elini sevdiğinde berk acıyan eliyle yüzünü buruşturdu ama inlemedi. aybike'yi endişelendirmek istemezdi. aybike sarılmayı sonlandırdığında yüzünü yana çevirdi berk, yaraları görmesini istemiyordu. ne yolla olursa olsun aybike'yi üzecek hiçbir şeye sebep olmak istemiyordu.

"berk, dön bana."

çenesini tutup kendine çevirdiği adamın tam kaşının üstü ve dudağının kenarındaki kanamış yaraları gördüğünde dehşete düşmüştü.

"berk! yüzüne ne oldu?"

gözleri dolmuştu işte çiçeğinin hemen, sesinden de belliydi. beyaz çiçeğinin üzülmesinden daha kötü bir şey varsa o da ağlamasıydı. asla dayanamıyordu buna.

"şşş, ağlamak yok bebeğim. lütfen dökme gözyaşlarını iyiyim ben."

genç kadını bir nebze de olsun sakinleştirdiğinde saçlarını düzeltip yüzünü sevdi.

"berk ne oldu sana? kimseye bir şey söylemesek bile, söyleyemesek bile birbirimize her şeyi söyleyecektik hatırlıyor musun konuşmamızı? ne oldu, söyle bana. dürüst ol nolur."

yüzünü dikkatle seven aybike'ye yalan söylemek istemiyordu. onu hayal kırıklığına uğratmayı ise asla. elalarını gözlerinin derinlerine dikmiş kadının kollarını sevdi.

"tolga..." nefret eder bir öfkeyle söylediğiyle bakışları bile değişmişti. "onunla kavga ettim. daha doğrusu hak ettiğini yaptım piçe."

"berk! benim yüzümden oldu değil mi? neden bulaştın?"

oflayan kadın, bir bebeği andırırken çenesini sevdi berk.

"saçmalama senin yüzünden falan değil. o pisliğin yüzünden. senin suçun değil. bulaşacağımı da söylemiştim sana. bir şey olmadı, iyiyim ben korkma."

genç kadın dolu gözlerini tutup kendini sıkarken de derin bir nefes verdi. gözleri kızılda gezinmekteydi.

"ellerini cebinden çıkarır mısın?"

"efendim?"

"hani eldivenlerini çıkardığından beri cebinde duran ellerin, çıkarır mısın?"

karşısındaki kadının bu kadar zeki oluşu bu defa onu gülümsetmemişti. nefes verip ellerini yavaşça çıkardığında neredeyse elinin üzerinin tamamını kaplayan açık yara ile ağzını kapatmıştı aybike. yatağın ucuna oturup yüzünü elleri arasına alarak ağlamaya başlamıştı.

"ağlama çiçeğim, lütfen ağlama. dayanamıyorum, yapma nolur."

kadının yanına oturup yüzüne götürdüğü ellerinden tekini elleri arasına aldığında ona döndü yavaşça ela yorgun gözleri. göz altlarında halka halka morluklar oluşmuştu. berk bir anlığına daha önce bunun olmadığını düşünse de bir günde oluşmuş olması çok saçmaydı. belli ki ay tenli kadın, kapatıcıyla kapatıyordu devamlı. sürekli halde olan yorgunluğunun habercisiydi bu morluklar.

"berk ellerine baksana. yüzüne... ne yapmış o pislik!"

"bana yaptığı önemli değil aybike." kelimelerini seçerek konuşmaya çalışması zorluyordu onu. söyleyeceği çoğu şeyi kadını incitmemek ve üzmemek için elemek zorunda kalıyordu. "ayrıca çok klişe bir tabir olacak ama, sen bir de onun halini gör."

kadın hafifçe güldüğünde gülümsedi onunla berk. çok güzel gülüyordu yine. bu kadar zorluğun arasında onu gülümsetebilmeyi seviyordu. yüzüne gelen kıvırcık tutamı yavaşça düzeltip geriye attığında gözyaşlarını sildi berk.

"bana iyi gelmek istiyor musun?"

adeta fısıldarca sorduğuyla başını aşağı yukarı salladı aybike. berk'in tek eli kadının kolunu severken o da adamın diğer elini tutuyordu, ondan destek alırca.

"o zaman bir daha gözyaşların kaplamasın güzel gözlerini. öbür türlü canım çok yanıyor."

genç kadın az öncenin aksine gülümsememişti. başını hafifçe adamın üst koluna yaslayıp ona sarıldığında birkaç saniye kalakaldı berk. ardından kolunu kızın omzundan geçirip daha rahat edebilmesini sağlamak adına göğsüne sardı onu. sırtını sevdi yavaş yavaş. çok hafifti dokunuşu. birkaç saniye yapıp yapmamak arasında gelgit yaşasa da saçlarını öptü yavaşça. ay tenli kadın ise bunun karşısında göğsüne daha da gömülmüştü.

"gel hadi. pansuman yapalım şu yaralarına." yerinde doğrulup ayağa kalkarak adamın sızlayan elini tuttu yavaşça. onun da canı acıyordu berk'i böyle görünce. "elin morarmış bile. adi pislik ya."

"pansumana gerek yok ki. gülümsesen de olur, hemen geçer acılarım." genç kadın kıkırdayıp gülümsemesini büyüttüğünde memnun olmuştu berk. "hah, bak. geçti ağrı sızı gördün mü?"

kıvırcık kadın, gülümsemesini büyütürken adamı kaldırmaya çalışıyordu sağlam olan elini çekiştirerek.

"tamam, gel hadi. önce tıbbi yollarla iyileştirelim yaralarını sonra gülümseme yolunu da seçeriz."

berk'in beline sarılarak içeriye götürmüştü onu, farklıydı o. çok özel bir adamdı. bu iğrenç hayatta aşk diye bir şey gerçekten varsa aşık olunacak tek kişiydi.

ay tenli kadın | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin