Almira
Jason gittikten sonra bende ne yaptığımı bilmeden dolanıp durduğum eğitim solanundan ceketimi alıp çıktım. Saraya doğru ilerlerken kulağımda duyduğum fısıltıyla irkildim. Etrafıma baktığımda kimse yoktu. Bugün ne olduğunu anlayamıyordum. Tekrar saraya doğru yürümeye başladığımda biri koluma dokunuyormuş gibi bir ürperti hissettim.
'Gerçekten bu nasıl bir gün. Ne oluyor anlamıyorum ki.'
'Neyi anlamıyorsun?'
'Ne?' Sesin geldiği sol tarafa dönüp baktığımda Elsa'yla karşılaştım.
'Elsa.'
'Almira, sen kiminle konuşuyordun?' Ben de bilmiyorum ki sana anlatayım Elsa.
'Kimseyle'
'İyi misin?' İyi miyim?
'Evet iyiyim. Senin işlerin bitti mi?'
'Konuyu değiştirme.'
'Değiştirmiyorum.' Elsa, bana inanmayan bakışlarını üzerimden çekmeden benimle saraya doğru yürümeye başladı. Soruma da henüz cevap vermemişti.
'Elsa sana diyorum. İşlerin bitti mi?'
'Hayır prenses işlerim bitmedi.'
'Prenses mi? Elsa yapma lütfen.'
'Prenses Amanda iki saat sonra elemental dersiniz olduğunu ve derslikte hazır beklemeniz gerektiğini söylememi istedi. İzninizle.' Elsa selamını verip gidecekken kolundan tutup onu durdurdum. Karşımda duruyordu ama yüzüme bakmıyordu.
'Elsa sana iyiyim dedim. Sadece bugün biraz dalgınım o kadar.'
'Neden dalgınsınız Prenses.' Elsa'nın kolunu bırakıp gözlerimi kaçırdım. Anlayamadığım garip sesler duyduğumu söylesem çok endişelenir ve beni hemen Charles'ın yanına götürürdü. Bir rüya gördüm onu düşünüyordum desem yine Charles'a götürecekti. Ve ben artık bir şeyleri bastırmak için değişik karışımlar kullanmak istemiyordum ki kullanınca işe de yaramıyordu zaten.
'Söyleyeceğiniz bir şey olmadığına göre ben işime dönmeliyim Prenses, izninizle.'
'Elsa... Elsa!' Elsa bana kırgın bir şekilde hızla yanımdan ayrılıp gözden kaybolduğunda bende daha fazla can sıkıntısıyla saraya girdim. Odama gelip kendimi yatağa attım. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Sadece uyumak ve bugünü bitirmek istiyordum. Uyku yavaş yavaş beni kendine çekerken kapı açıldı.
'Prenses? Üzgünüm, ben odada olduğunuzu bilmiyordum. Hemen çıkıyorum.'
'Ellie dur lütfen.' Ben yataktan kalkıp makyaj masasına oturduğumda Ellie kapıyı kapattı. Masanın üzerindeki saate baktım. Saat sekiz buçuktu.
'Ben banyo yapıp biraz dinlenmek istiyorum. Uyumuş olursam beni saat on da uyandırabilir misin?'
'Tabi ki prenses. Hemen banyoyu ve kıyafetlerinizi hazırlayayım. Ne giymek istersiniz.'
'Teşekkür ederim Ellie hiç gerek yok. Ben halledebilirim.'
'Siz yorulmayın prenses.'
'Teşekkür ederim Ellie.' Ellie'nin tatlı haline sıcacık gülümsedim. O da bana gülümseyip mahçup bir şekilde baktığında kalkıp yanına gittim. Ellerini tutup ufacık yüzüne baktım.
'Hadi git, sende dinlen.'
'Ne yapıyorum ki dinleneyim prenses. Benden hiç bir şey istemiyorsunuz. Yapamam diye düşünüyorsanız, lütfen öyle düşünmeyin. Ben her şeyi yapabilirim. Yeter ki benden isteyin.' Elli'yi kendime çekip sarıldığımda her zamanki gibi şaşırmış olmalı ki bir kaç saniye hiç bir tepki vermedi. Sonra çekinerek kollarını belime sardığında saçlarını okşadım. Henüz sekiz yaşındaydı ama çok güzel bir kalbe sahipti. Aynı annesi Amy gibiydi. Amy, annem kraliçe olduğunda yardımcılığını yapmıştı. Kalbi güzel olan nadir insanlardandı. Kısa zamanda annemin yardımcısı değil dostu, benimde arkadaşım olmuştu. Eşi Abel askeriyede yüzbaşıydı. Ormanda kontrolsüz dolaşan aslanların virüs kaptığı dönemde, krallığa girmemeleri için kontrol sağlamak adına bir grup askerle ormana girmiş ve aslanların saldırısından dolayı ölmüştü. Eşinin kaybı Amy'i perişan etmişti. Hiç bir şey yemiyor, içmiyor, Ellie ile ilgilenmiyordu. Eşiyle birlikte ruhu da ölmüştü. Biz onu toparlamaya çalışırken tek dostu olan annemin beklenmedik ölümü Amy'i tamamen yok etmişti. Ellie henüz iki yaşındayken kimsesiz kalmıştı. Bizim gibi. Amanda'nın aksine Ellie'yle ben ilgilenmiştim. Onunla ilgililenmek dışarıya karşı beni güçlü biri gibi göstermişti. Herkes üzüntümü gösterebileceğimi, güçlü durmak zorunda olmadığımı söylerken ben kendimi, en azından gece odama çıkana kadar daha fazla dirayetli olmaya zorluyordum. Annemi kaybettiğim günden bu yana uyuyamadığımı, eskiden daha sık olan ama şimdi ara sıra nükseden ataklarımı sadece hep etrafımda olan ve güvendiğim insanlar arasından Charles, Elsa ve Ellie biliyordu. Ellie benim küçük kardeşim gibiydi. Ona verdiğim değer çok başkaydı. O benim güç kaynağımdı.
'Prenses teşekkür ederim.' Ellie ile sarılmamıza son verip yüzünü ellerimin arasına aldım.
'Hadi bakalım yardımcı Ellie dediklerimi itiraz etmeden yerine getirme zamanı.' Ellie gülümsediğinde onu anlından öpüp uzaklaştım. O da bana selamını verip odadan çıktı. Ben de kafam rahatlamış bir şekilde banyoya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMETRİN
FantasyDaha küçük bir çocukken 'paterna cor' kimi seçerse onun kraliçe olacağını biliyorduk. Tarihimizi ve güçlerimizi kullanmayı öğreniyorduk. Bize masal gibi anlatılan geçmişimiz, büyüleyici görünüyordu. Ama büyüdük. Artık masalsı görünün o geçmişin büyü...