İyi öğlenler👋🏻👋🏻
Kitap okurken unutmuşum bölümü atmayı xkdmxkdmkx
İyi okumalar ve yorumlar dilerim~~
...
Liseyi okuduktan sonra rastgele bir işe girmeyip üniversiteye devam etmeye karar verdiğimde aklımda tek bir hedef vardı. Bağımsız, kendi ayakları üzerinde durabilen bir birey olmak.
Kabul ediyordum, ağzımda gümüş kaşıkla doğmamıştım. En basitinden, Jimin'in aksine, üniversiteye geçer geçmez oğullarını Seoul'de rahatça yaşayabilmesi için bir daire satın alan, sınırı yokmuş gibi görünen birden çok kredi kartının sahibi olarak beni atayan bir aileye sahip değildim. Ailem Busan'ın en büyük emlak şirketlerinden birinin sahibi olan onun ailesinin yanında oldukça basit, hatta alt tabaka kalıyordu.
Onun gibi geleceğim hakkında tedirgin olmaksızın kafamın estiği bölümü yazma özgürlüğüne sahip değildim, günlerimi yeni insanlarla tanışıp eğlenerek geçiremezdim. Partiden partiye, buluşmadan buluşmaya ve konserlere koşamazdım. Henüz üçüncü sınıfta olmama rağmen çoktan staj yaptığım şirkette yarı zamanlı çalışmaya başlamıştım. Ayın belli bir dönemi bu yüzden meşgul oluyordum. Derslerim onunkilerin aksine çok daha ağırlardı keza hayatım da öyleydi.
Onu kıskanmıyordum. Gerçekten. Kıskanma kısmını birinci sınıfa geçtiğimde ve onunla tanışıp takılmaya başladığımızda geride bırakmıştım. Başta içten içe kinlendiğim adam şimdi en yakın arkadaşımdı ve o, iyi biriydi. Cidden öyleydi. Kibirli, cimri biri hiç olmamıştı. Aksine herkesin yardımına koşardı. Farklı bölümlerden çok fazla arkadaşı vardı ve hepsiyle de müthiş bir ilişki tutturmayı başarıyordu. Seçiciydi, gerçekten yakın davrandığı kişiler söz konusu olduğunda fazlasıyla tutucu davranıyordu. Bu yüzden onunla arkadaş olduğunuzda ondan hoşlanmamanız mümkün değildi.
Çünkü sizi izler, kafa yapılarınızın uyuştuğundan emin olur, öyle yanınıza yaklaşırdı. Bu konuda garip bir altıncı hisse bile sahipti.
Kısacası, Jimin kendimi kıyaslayabileceğim biri değildi. Onun yerine, ulaşmak istediğim biriydi. Ulaşmak istediğim onun kendisi bile değildi, ailesinin ona sunduğu hayattı. Tek fark, benim bu hayata kendi çabalarımla ulaşmaya çalışıyor olmamdı.
Ailem hiçbir zaman orta seviyeden üste çıkamamıştı. Küçüklüğümde, annem de babam da çalışır, bana babaannem bakardı. Para hep tartışmalara vesile olurdu. Hatta annem ve babamın ilişkilerini bitirmelerinin yegane sebebi de oydu. İkisi de kazandıkları parayı bir araya getirmek konusunda fazlasıyla tutuktu. Bir aile olmayı becerebildikleri söylenemezdi. Biri ötekinden para istediğinde evde haftalarca konusu dönerdi.
Birbirlerine hayatı cehennem ederlerdi. Boşandıklarında henüz on iki yaşımda olmama rağmen doğru kararı verdiklerini net bir şekilde görebiliyordum. Ayrılmalarının ardından ikisinin de hayatlarının düzlüğe çıkmasının başka bir açıklaması da zaten olamazdı. Velayetimi alan annem, para akışını tam kontrolü altına alabildiğinde bambaşka bir kadına dönüşmüştü. Öncekinden daha yoğun çalışıyor olmasına rağmen bana gereken ilgiyi verebilecek, yeni birine. Dışarıdan bakıldığında, dilediği her şeyi elde eden bağımsız, bekar bir anneydi. Eleştirildiği kadar imrenilirdi.
Yine de, para ve bağımsız olma konusundaki ufak takıntımın kaynağı olmaktan kaçamamıştı. On iki yaşımdan beri onunla iki kişilik bir aileydik. Babam çoğunlukla dışarıda kalırdı, görüşüp buluşsak da ilişkimiz hiçbir zaman çok fazla sıkı fıkı olmamıştı. Aile olarak görebildiğim tek kişi annemdi ve her ne kadar mükemmel bir anne olsa da, yirmi bir yaşında aklı başında bir genç olarak onu eleştirmediğim gün yoktu.
YOU ARE READING
sweet summer nights
FanfictionJeongguk sosyal bir oğlandı. Hoş geldin partisinde yasak olmasına rağmen direklere tırmanır, tezahüratlar ve ıslıklar altında bedenini kıvırarak insanların aklını alırdı. Saat gece yarısını geçtikten sonra ise elinde bir soju şişesi, boğazında hıçk...