İyi akşamlar👋🏻👋🏻👋🏻
İyi okumalar ve yorumlar dilerim çünkü biliyorsunuz ben merak ederim düşüncelerinizi??
.........
Yeni bir dönemin başlangıcı. Mevsimin sonbahara döndüğü ekim ayının başları. Ara sıra bulutlarla donansa da hâlâ çoğunlukla açık olmayı sürdüren gökyüzü ve küresel ısınma sağ olsun asla düşmeyecekmiş gibi görünen sıcaklıklar. Ülkenin en prestijli üniversitelerinden biri olan Seoul Ulusal Üniversitesinde yeni bir dönemin başlangıcını ve üniversiteye henüz başlayan dönem öğrencilerinin gelişini kutlamak için düzenlenen geniş çaplı parti. Parti için gereken giriş ücretini benim yerime ödeyen ve gelmem için başımın etini yiyen en yakın arkadaşlarım. Serin, yıldızların ortalıklarda olmadığı bir gece ve müzik.
Hazırlık sürecine en yakın arkadaşlarımdan birinin de katıldığı bu parti güzel sayılabilirdi. Kış gelmeden ve dersler yoğunlaşmadan önce kafa dağıtmak için iyi bir fırsattı. Büyük çapta bir organizasyondu. İçeri giriş paralı olduğu için belli bir nezihliği de vardı ve yalnızca etrafta dolanan afişlerinden bile sabırsızlık uyandırıyordu.
Tüm bu olumlu özellikler benim için geçerli değildi.
Neden olduğundan emin değildim. Yaz döneminin geride bıraktığı uyuşukluktan mıdır bilinmez, kendimi herhangi bir partiye katılabilmek için gereken psikolojiye sahipmiş gibi hissetmiyordum. Neredeyse üç ay süren ara boyunca sanki otuz yıl yaşlanmıştım. Başım gürültülü ortamları hiç kaldırmıyordu. Bunda bütün yaz bakıcılık yapmak zorunda kaldığım küçük kuzenlerimin de etkisi olabilirdi. Gerçi, bulunduğum durumda sebepler değil de daha çok sonuç önemliydi. O da daha bara girer girmez ağrımaya başlayan başımdı işte.
Bıkkın sayılabilecek düşük bakışlarım geniş alanda gezindi. Güzel mekan bulmuşlardı açıkçası. Şehrin merkezinde, üniversitenin kampüsünden çok da uzak olmayan bir bölgedeydi. Bir geceliğine kiralamışlardı ve mekanın dizaynına bakıldığında bile girişin neden ücretli olduğu anlaşılıyordu. İçeride yüksek sesli bir müziğin varlığı seçiliydi. Bar tezgahının çevresindeki taburelerde oturanların yanında duvar kenarlarındaki masalarda da oturan insanlar vardı. Geri kalan kalabalık ise ayakta, dans pistindeydi.
Küçük bir iç dudaklarımdan çıktığı anda yüksek ses sebebiyle silinip gitti. Gözlerim kenarlardaki masalarda ve deri koltuklarda gezindi. Bizimkiler orada olacaklarını söyledikleri için tüm bu insan kalabalığında gözlerimi gezdiriyordum. Ancak ne büyük kayıp ki, gözlerim yalnızca girişin yakınındaki masaları seçebiliyordu ve onları orada bulamamıştım.
"Tanrı aşkına." Sinirli sayılabilecek söylenme cümlesi bütün hissettiklerimi yansıtıyordu. Giriş biletini benim için aldıkları ve ısrar ettikleri için buradaydım ama gerçekten, burada olmak istemiyordum. Parti oldukça kalabalıktı. Yalnızca göz ucuyla baktığımda bile yeni dönem öğrencilerini seçebiliyordum. Art arda bardakları götürüp deli gibi dans etmek tam olarak onlara yakışırdı. Büyük ihtimalle ilk partileriydi. Lisedeyken partiden partiye koşmak ülkemiz sınırlarında pek olası sayılmazdı. Bu yüzden heyecanlanmalarını anlıyordum. Yalnızca, komik göründükleri fikrini zihnimden atamıyordum.
Fazla kalabalık olan geniş orta alandan uzak durmak için ekstra bir özen gösterirken kenardan kenardan yürüyerek masalara bakındım. Bir ara telefonumu açıp mesajlarımı da kontrol etmiş, yerlerini sorduğum çok değerli arkadaşlarımdan herhangi bir cevap geldiğini göremediğimde gözlerimi devirmiştim. İş başa düşmüştü. Sonraki dakikalar boyunca havasız sayılabilecek ortamda onları aramaktan başka bir şansım yoktu.
En sonunda onları buldum. Kenarda bulunan masaların bile en sonundalardı. Uzaktan Hoseok'un henüz boyattığı kırmızı saçlarının renkli ışıklar altındaki parlaklığı dikkatimi çekmişti ve onlara ulaşmamı sağlamıştı. İki basamak yukarıda olan masaya çıkıp kendimi karşısında oturan Seokjin ile sohbet eden Jimin'in yanına bıraktığımda yanaklarımı sıkıntılı bir nefesle şişirmiştim. Zaten gelişimi bekleyen arkadaşlarımın dikkati de böylece bana dönmüştü.
YOU ARE READING
sweet summer nights
FanfictionJeongguk sosyal bir oğlandı. Hoş geldin partisinde yasak olmasına rağmen direklere tırmanır, tezahüratlar ve ıslıklar altında bedenini kıvırarak insanların aklını alırdı. Saat gece yarısını geçtikten sonra ise elinde bir soju şişesi, boğazında hıçk...