15//Bahar Çiçekleri

1.1K 169 171
                                    

İyi akşamlar👋🏻👋🏻👋🏻

Geciktim biraz, üzgünüm😭😭😭

Jeongguk'umun neden ağladığını öğreniyoruz bu bölüm, her şey kusursuz olsun istedim.

Mükemmel olmasa da tatmin etti beni, sizi de eder umarım.

İyi okumalar ve yorumlar dilerim~~~

...

    Jeongguk'u gördüğüm ilk gün, onun sokağımdan geçtiği o ilk gece başlamıştı hikayemiz. Yalnızca benim yazıp çizdiğim bir hikayeydi. Merkezinde o vardı. Bu hikayede sözde ana karakter olan ben onun karşısında bir figürana bile yetişemezdim. Varımı yoğumu adadığım varlığı, yalnızca birkaç ayda bütün hayatım olmuştu. Hayali bir güneş sisteminde güneşimdi o benim. Bense sistemine girip çıkan silik, küçük bir gezegenden ibarettim. Bir cüce gezegen. Plüton'un ta kendisi. Işığının yanında küçücüktüm, bir nokta kadar ancak vardım.

Ben kendi hikayemi değil, onun hikayesini anlatırdım. Dudaklarımdan çıkan her kelimede onu düşünür, gözlerimi kapattığımda onu görürdüm. Yatağımda uzanırdım, hayalini kurardım. Gözlerine bakar, gözlerinin içinde bendeki yansımasını görürdüm. Dağınık saçlarını okşar, onları o nasıl isteyecekse o hale getiren bir stilist olurdum. Tenine dokunurdum, kendimin nasıl hissettiğine değil de onun nasıl hissettiğine bakardım.

Ben tanrı şahit her daim onu gözler, onu kollardım. 

O varlığımın yapı taşıydı. Hayatıma girmediği günleri hatırladığımda renkler bile silik gelirdi. Her şey siyah beyazdı. O olmadan dünyam grinin tonlarından ibaretti. Bir milat misali, ondan önce yaşadığım hayatım ayrıştırılırdı şu anki anılarımdan. Onu düşünmediğim, tanımadığım zamanlara benim deme küstahlığını gösteremezdim. 

Birine bu kadar bağlanmak, korkunçtur belki. Her aşık olan böyle hisseder mi bilinmez. Bu kadar abartır mı bilinmez. Üzerine yüzyıllardır yazılıp çizilen tüm bu hisler, gerçekten de hep bu kadar yoğun muydu? Nasıl katlandı insanoğlu buna? Sonu buruk biten milyonlarca aşk öyküsü vardı. Nasıl dayandılar yokluğuna?

Yalnızca birkaç haftalık ayrılıp bile yüreğimi dağlarken nasıl başardılar yollarını sonsuzluğa ayırmayı? Sahi, teninde soluklanmanın, kirpiklerinden öpmenin, kalp atışlarını duymanın hayallerinden nasıl sıyırdılar kendilerini? Nasıl döndüler gerçek hayata? Rüyayla gerçeği bile ayıramıyordum ben bir haftanın sonunda tanrı aşkına! 

Nasıl katlanılırdı bu ağrıya? Kalbimde bir sızı vardı. Gözlerimi açıp da yatağımda doğrulduğum her sabah, tek kişilik yatağımın ayakucunda oturan siluetin çarpıyor gözlerime. Bir an orada oluyorsun, öteki an kitaplığımın önüne gidiyorsun. Tozlanmış raflarımda temiz kalan yerden aldığın tavşanımın yokluğuna takılıyor gözlerim. Masamın üzerine koyduğun kupayı görür gibi oluyorum. Sesini, kıkırtını duyuyor, delirecek gibi hissediyorum.

Sen geri dönene kadar kapatsam kendimi bembeyaz hastane odalarına, varlığına dair bütün izler silinse gözümün önünden daha iyi hisseder miydim? Merak ediyorum. 

Büyük ihtimalle hissetmezdim. İlk defa geçtiğim sokaklarda bile seninle yürüdüğüm anların hatıralarına sahipmiş gibi hisseder, dört aylık tanışıklığımıza yılların anılarını sıkıştırmaya çalışırken beyaz bir odada iyi hissedebilir miyim gerçekten? 

Çocukluğunu görüyor gibi oluyorum bazen. Bana evine döndüğünde attığın aile albümünden bir fotoğraftaydı. Hindistan cevizi saçlarını ve kocaman gülümsemeni görüyorum. Bir dişin çoktan düştüğü için eksik, yine de kocaman gülümsüyorsun. O halin gözümün önünden gitmiyor. İkimizi bir oyun parkında hayal ediyorum. 

sweet summer nightsWhere stories live. Discover now