Tünaydın👋🏻👋🏻
Vizeleri olduğu ve çalışması gerektiği halde hâlâ ısrarla bölüm yazan deli kimdir?
Tahmin etmesi o kadar da zor olmasa gerek😁👍🏻
İyi okumalar ve yorumlar dilerim~~
..
Dışarıda yağmurun olağanca gücüyle yağdığı sıradan bir hafta içinde, günlerden ders açısından en yoğun olduğum gündeyken bölüm kafeteryasındaydım. İki dersim arasına konulmuş bir saatlik arayı buradaki plastik masalardan birinde oturup konu tekrarı yaparken geçirmeye karar vermiştim. Önümde bilgisayarım açıktı. Kablosunu bilgisayara taktığım kulaklığım da kulağımdaydı.
Oturduğum masa kafeteryanın ücra bir köşesindeydi. Kalabalıktan sıyrılabilmek için burayı seçmiştim ve başarılı olduğumu da düşünüyordum. Masada ben oturduğum için yanıma başka kimse oturmamıştı ve bu işime de geliyordu. Ayrıca, bulunduğum masada dikkatli bakılmadığı sürece fark edilmeyecek bir konumdaydım. Bunda hem bilgisayarımın arkasına sığınmamın hem de üzerimde olan kıyafetlerin etkisi vardı.
Havalar soğuktu. Kışlık montumu hafta sonu kuzenlerimi parka oynamaları için götürdüğüm ve gecesinde resmi olarak hasta olduğum gün çıkarmıştım. Şu anda da onu giyiyordum. Şişme montun varlığı bedenimi olduğundan daha büyük gösteriyordu. Kapüşonunu da başıma kapatmıştım. O da saçlarımı gizliyordu. Bunun dışında hâlâ tam olarak iyileşemediğim için taktığım bir maskeye ve normalde takmakla uğraşmadığım gözlüğüme sahiptim.
Kısacası, pek kendimde sayılmazdım. Buraya geleceğimi bizimkilerden kimseye de söylememiştim çünkü söylersem yanıma geleceklerini biliyordum ve bunu istemiyordum. Bu ders arasını konu tekrarı yapmak için kullanacağıma dair yeminler etmiştim kendi kendime.
Bilgisayarımı biraz geri ittirerek açtığım boşluğa yerleştirdiğim defterime önümde açılı olan slayttan küçük notlar alırken burnumu çektim. O kadar soğuk algınlığı ilacı almış olmama rağmen hâlâ ısrarla akmayı sürdürüyordu. Silmekle bitmediğini fark ettiğimde görmezden gelmeye karar vermiştim. Zor durumda kalmadıkça cebime sıkıştırdığım peçeteye elimi atmıyordum.
Kısık sesli sözsüz bir melodinin çaldığı kulaklığımdan bile kulağıma ulaşan gürültülü bir kahkaha silsilesi dikkatimi dağıttığında, başımı kaldırmaksızın gözlüklerimin üzerinden çevreme bakındım. Bulunduğum köşeden net bir şekilde görebildiğim kafeteryaya giren altı kişilik gruptan geliyordu sesler. Gülüşerek içeri girmişlerdi ve şimdi de kahve makinasına doğru ilerliyorlardı.
Onları tek tek incelemekle uğraşmazken kafeteryada gözlerimi gezdirdim. Kenarda büyük boş bir masa vardı. Kendi kendime bir küfür savurdum. Kesin oraya oturacak, dikkatimi dağıtma görevlerini büyük bir özveriyle yerine getireceklerdi. Uzanıp klavyedeki tuşa basarak arka planda çalan müziğin sesini biraz arttırdım. En azından o bilindik bir melodiydi. Sesi yükseldiğinde odağımı sağlamamı gülüşmelerden daha az zorlaştırırdı.
Müziğin sesini arttırmak yalnızca kısa bir süreliğine işime yaramıştı. Onlar kahvelerini alana kadar ders çalışmaya devam edebilmiş, kahvelerini almalarının ardından tam karşımda kalan boş masaya yerleştiklerinde ise her şey yeniden berbat bir hal almıştı. Kirpiklerimin altından gürültüyle yerleştikleri masaya baktım. Bu sırada kendi kendime birinci sınıflardan olduklarını söylüyordum. Başka türlüsü olamazdı. Çok heyecanlı ve canlı görünüyorlardı.
Yağan yağmurun kasveti bile onları etkilemiyor gibiydi.
Başımı bilgisayarıma doğru eğip bir başka slayda geçtim. Sonraki on dakika boyunca olağanca gücümle onları görmezden gelmeye çalıştım. Başımı eğdikçe eğiyor, defterime notlar almaya devam ediyordum. Kulaklığımı sesi artık kulağımı rahatsız edecek seviyenin bir tık altındaydı. Yine de sesleri bastırmakta başarısızdı ve ben bu işin böyle gitmeyeceğini defterime aldığım notların arasında öfkeli bir 'Kesin sesinizi!!' cümlesi gördüğümde fark etmiştim.
YOU ARE READING
sweet summer nights
FanficJeongguk sosyal bir oğlandı. Hoş geldin partisinde yasak olmasına rağmen direklere tırmanır, tezahüratlar ve ıslıklar altında bedenini kıvırarak insanların aklını alırdı. Saat gece yarısını geçtikten sonra ise elinde bir soju şişesi, boğazında hıçk...