Yaz akşamının serinliğinde Felix ve Changbin bahçede örtünün üzerinde oturmuş armut ağacı ve armutlar hakkında hararetli bir tartışma başlatmışlardı.
"Anlamıyorsun Changbin-ah. Olgunlaşmamış sert armut her zaman ağızda daha güzel bir tat bırakıyor." Felix armut yiyormuş gibi suratına gülümseme yaydı ve iki elini ağzına doğru yaklaştırarak, "Böyle ısıracaksın, azı dişlerinin armutu deldiğini hissedeceksin. Anlıyor musun?" Diye açıkladı.
"O zaman meyve yemenin anlamı ne ki? Yumuşak ve sulu olmayacaksa meyve yemenin anlamı ne?" Changbin bu konuda oldukça kararlı gözüküyordu. Üstlerindeki armut ağacından az önce kafasına düşen olgunlaşmamış sert armutun argümanı üzerinde hiçbir etkisi yoktu! "Yumuşak olmalı. Böylece o sulu tadı hissetmelisin! Ama armutta değil, armutları sikeyim!"
Felix bunun üzerine kıkırdadı. Oturdukları örtünün üzerinde emekleyip Changbin'in boyun girintisine yaslandı. Kafasını oynatıp sarı uzun saçlarıyla Changbin'in kıkırdamasını sağlayınca geri çekildi. "Tamamdır, geçti mi öfken, hmm?"
"Öfkeli değilim." Changbin'in parmakları Felix'in saçlarına dolandı ve omzundan ayrılmaması için ona yaslandı. "Hadi gezintiye çıkalım." Diye bir öneride bulunurken yanağını çilli çocuğun saçlarına yasladı.
"Bebeğim beni böyle sıkıca tutarak nereyi gezdirmeyi planlıyorsun?" Felix'in gözlerinde haylaz bir parıltı parladı ve anında eli Changbin'in göğsünün üzerine yerleşti. "Yoksa bu arazi üzerinde bir gezintiden mi bahsediyorsun?" Cilveli bir tonda konuşup kirpiklerinin altında Changbin'e gülümsedi.
"Hiçbir anı kaçırmıyorsun değil mi?"
"Elimden geleni yapıyorum diyelim." Felix kocaman sırıtıp ayağa zıpladı ve Changbin'in elini tutup onu da kaldırdı. "Armut ağacını tekmeleyelim mi?"
"Neden?"
Felix ağacın köküne sahte bir tekme savurdu. "Bir daha benim adamıma bulaşırsın bu kadar sakin kalmayacağım!" Boks pozisyonu aldı ve yerinde zıplarken havaya birkaç yumruk savurdu. "Tamam hyung bu onun gözünü korkutmaya yeter." Changbin'e hemen ardından bir başparmak verdi.
Changbin gözlerini yumup burnunu kırıştırırken yüzünde saçma sapan bir gülümsemenin yerleşmesine izin verdi. "Seninle ne yapacağımı bilmiyorum," İtiraf edercesine Felix'e yaklaştı. Felix hala zıplayıp hayali rakibiyle boks turnuvasındayken kollarını sabitlemek için etrafına sardı. Felix durduğu yerde zıplamaya devam ediyordu.
"Hyung ben biliyorum-"
"Sadece bir saniye işleri çirkinleştirme tamam mı aşkım?"
Felix çağrılma şekliyle eridiği için dudaklarını anında mühürledi. Changbin'in kollarına doğru dramatik bir şekilde bayıldı.
Changbin güldü. "Salak çocuk!" Dedi. Ardından bir şey hatırlamış gibi, "Ah, sana bir şey aldım!" diye ekledi.
"Hediye mi?" Kollarının arasındaki sahte baygınlıktan ayılan Felix anında kocaman gözleriyle Changbin'e baktı. "Pahalı bir şey mi?"
"Eh, pek değil."
"Kime göre pahalı değil? Sana mı bana mı?"
Changbin kaşlarını çattı. "Bunun ne önemi var."
"Hyung, çok önemli. Eğer sana göreyse benim için hala pahalı bir hediye anlamına geliyor olabilir."
"Bilmiyorum, bekle burada, getireceğim." Changbin yerinde duramıyormuş gibi zıpladı ve eve girdi. Saçları zıplayışıyla havada hafifçe sektiğinde Felix gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
favori komünistin kim? | changlix
Fiksi PenggemarChangbin sarhoş olduğu bir gece okulun popüler çocuğunu favori Hyung'u sanarak kazayla mesaj atar.