1875, Dracken
"Prensim, uyku vaktiniz geldi." Bayan Kim odaya girdiğinde prensi ve esmer arkadaşını tahta kılıçlarla birbirlerine saldırırken bulmuştu. Küçük çocuklar korkusuzca birbirlerine kılıç darbelerini savururken çarpan tahtaların sesine karışan minik kıkırtılar kolayca işitiliyordu. Bayan Kim onaylamazca başını iki yana salladı. Yine de dudaklarının içten bir tebessümle kenara kıvrılmasına engel olamamıştı.
Çocuklar koca odanın ortasına kadar yürüyen Bayan Kim'i fark ettiğinde kılıcını ilk indiren esmer olandı.
"Anne." dedi anında yüzünü kaplayan kare gülümsemesiyle. Göğsü şiddetle inip kalkarken elinde tuttuğu tahtadan kılıcı bir kenara atmıştı. Annesi aynı gülümsemeyle oğluna yürürken prens de kılıcını tıpkı esmer arkadaşı gibi öylece bırakıp kollarını iki yana açtı. Bayan Kim önce küçük prensi, ardından esmer oğlunu kucağına aldığında ikisini birden prensin bir çocuğa nazaran oldukça geniş olan yatağına bıraktı. Çocuklar anlamış gibi aynı anda yorganın altına girdiğinde kadının tatlı kıkırtısı odanın içinde duyuldu. Kadın, kıvrılan altın işlemeli yorganı düzeltip yatağın bir kenarına oturdu.
"Bize hikaye anlatacak mısın anne?" Bayan Kim esmer oğlunun yanağını yumuşakça okşarken diğer eliyle prensin küçük ellerinden birini kavramıştı. Bakışları prensi bulduğunda çocuğun gözlerinde gördüğü hevesli ifadeyle yüzündeki tebessümü büyüttü. Minik prens, oğluna göre fazla çekingendi. Tüm gün odasından çıkmaz, esmer oğlu dışında bir başka çocukla konuşmaktan ve oyun oynamaktan hoşlanmazdı.
Kadın bunu çocuğun yaşına ve mecburi statüsüne bağlasa da henüz küçük olduğundan hakkında kesin bir yargıda bulunmak istemiyordu. Daha şimdiden tahta kılıcı böylesine kuvvetli tutuyorsa, zamanla o tahta kılıçla kendi kabuklarını da bir bir kıracağına inanıyordu.
"Siz de dinlemek istiyor musunuz, prensim?" Prens hızlıca başını aşağı yukarı salladığında uzayan altın sarısı saçları alnına dökülerek minik gözlerini kapatmıştı. Kadın gülümsedi. Ellerinden biriyle saçlarını kenara çekerken başını sevgiyle okşamayı da ihmal etmemişti.
Kendi oğluna dönüp tıpkı prense yaptığı gibi ellerinden birini kavrayarak iki küçük ele birden sırayla tatlı birer öpücük kondurdu. Ardından dudaklarını aralayıp çocuklara sorusunu yöneltti.
"Pekâlâ, anlatmamı istediğiniz bir hikaye var mı?" Esmer olan konuşmaya fırsat bulamadan prens müthiş bir heyecan duygusuyla atıldı. Hızlı hızlı konuşurken yuttuğu birkaç harf ile kadının yeniden gülümsemesine neden olmuştu.
"Kral Jeon'un hikayesini yeniden anlatır mısınız, Bayan Kim?" Bayan Kim'in gözlerinde tuhaf bir parıltı belirdi. Kadın gururla küçük çocuğa bakarken kalbinin derinliklerinde kendini yoklayan vicdanını görmezden gelmek epey zordu fakat söz vermişti. Tüm ailesine, kardeşlerine, arkadaşlarına seneler öncesinde verdiği o sözü tutmak zorundaydı. Bu süreçte hem prensi koruyacak hem de ideallerine bir adım daha yaklaşacaktı.
"Evet anne, ben de dinlemek istiyorum. Herkes Kral Jeon'u kötülüyor ama sen farklı anlatıyorsun." Oğlu, alt dudağını sarkıtarak bu duruma olan üzüntüsünü kendince gösterirken annesi bu kez oğlunun avuç içinden öptü. Prens, minicik gözlerini beklentiyle kırpıştırdığında aynı şekilde onun da avucuna tatlı bir öpücük kondurup başlamadan önce çocukları bir kez daha uyarma ihtiyacı duydu.
"Anlatacağım ama kimseye bahsetmek yok. Anlaştık değil mi?" Çocuklar aynı anda kafalarını sallarken kadın ikisine birden gülümseyerek yeniden anlatmak için derin bir nefes aldı. Hikayeye başlamadan önce kısık sesle eşsiz kelimelerini fısıldadı, baş parmağı her iki çocuğun avuç içini usul usul okşuyordu. Çocuklar vücutlarında hissettikleri ani rahatlamayla kocaman esnedi. Kadın anlayışla her iki çocuğa birden baktı ve hikayeye başlamak için dudaklarını araladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire Dynasty | Jikook
FanfictionKendi ağzıyla mırıldandığı o şarkıyla çağıracaktı yıkımını kendi ayağına. Ve yine, kendi elleriyle teslim edecekti kalbini ateşin sıcaklığını taşıyan o simsiyah bakışlara. ♛ Jikook