4- Ejderhanın Kalbi

154 23 112
                                    

Ghostly Kisses-Heartbeat

Prens Jimin, günler öncesinde ölümüne kavuşmak için atladığı terasında yalnızca gökyüzünü seyretmek için oturuyordu şimdi. Gözleri bulutların üzerinde alışık olduğu bir hevesle geziniyor, ciğerleri temiz havanın tadını çıkarıyordu. Kollarından biri geniş terasın tırabzanına yaslıydı. Çene kemiğini kolunun üzerine yerleştirerek başını hafifçe omzuna doğru eğmişti. Kulaklarına dolan rüzgarın uğultusu altın sarısı saçlarını okşarcasına tutamlarının arasından geçiyor, yumuşacık tutamları özenle dağıtıyordu.

Günler öncesinin kaosu yerini müthiş bir sessizliğe bıraktığından genç prens kaybettiği huzurun bir kısmını yeniden bulmuş gibi hissediyordu. Elbette tüm bunların başına gelmesini bir talihsizlik olarak görmeye ve yaşadıklarının ağırlığını omuzlarında hissetmeye devam ediyordu fakat en azından bolca düşünüp bir şeyleri sindirebilecek kadar zamana sahip olmuştu. Hâlâ aklını kurcalayan soru işaretleri olsa da kendini öldürmek isteyecek kadar gözünü döndürecek seviyede değildi. Nihayet duygularından çok mantığıyla düşünmeye başlayabilmişti. Tabi bunun en büyük sebeplerinden biri Delta Kral'dı, zira onu kurtardığı günün devamında kendisiyle yaptığı o küçük konuşmayla bir şeyleri görmesine vesile olmuştu.

Park Jimin bir prensti. Babasından sonra krallığının başına geçecek omega statülü bir prensti hem de. Kral Jungkook'un dönüşü ve en güvendiği insanların kendisine söylediği yalanlar yüzünden kafası öyle çok dolmuştu ki Jimin elinden alınan krallığını umursayamamıştı bile. Sonrasında ise hiç tahmin edemeyeceği bir adamın gözlerini açmasıyla durumun ciddiyetini kavrayabilmişti. Aslında hakkı olan krallık elinden falan alınmamıştı fakat Jimin'in asıl üzerinde durması gereken gelecekte bir kral olacağı gerçeğiydi. Bunu öylece bir kenara atıp kendi sorunlarıyla ilgilenmekten bu gerçeğin önemini geç kavrayabilmişti.

Kral Jungkook'un gelişiyle omega bir prensin kral olma ihtimali giderek zorlaşıyordu fakat Jimin, o gün kendisine verilen sözleri hatırlıyordu. Her ne kadar, omegası ısrarla güven duyarken, kendisinin güvenip güvenemeyeceğini henüz kestirmese de sözlerini tutacağına inanmak istiyordu. Halkının da dediği gibi Jungkook merhametli bir kraldı. Onun merhametli kalbine sığınmaktan başka çaresi yoktu genç prensin. Sözünde durur, kendisine bağlılık yemini ederse halk zamanla bu durumu kabullenirdi. Jimin'in önceliği krallığını kaybetmemekti artık.

İşittiği seslerle gözleri yavaşça bulutların pofuduk görüntüsünden sarayın bahçesine indiğinde, beyaz renkli melek heykellerinden birinin önünde konuşan iki karaltı görmüştü. Terası oldukça yüksekte bulunduğundan karaltı olarak gördüğü o iki kişinin kim olduğunu anlaması için netliğe ihtiyacı yoktu. Tüm ihtişamlıyla siyahlar içinde dikilmekte olan ve etrafına buram buram güçlü bir aura yayan adam Delta Kral Jungkook'tan başkası değildi. Hemen yanında ise günler öncesinde yaşlı bir dede kılığında saraya giren, Taehyung'dan duyduğu kadarıyla Kim soyunun en eski ve en güçlü büyücülerinden biri olan alfa büyücü Kim Namjoon duruyordu. Bir alfa olduğunu, onu gördüğü ilk gün sarayın bahçesinde kendisine doğru yürürken etrafına yaydığı keskin feromonlarından anlamıştı. Omega yanı alfa olduğu için sevinirken bu sevincin kendisine eş bulduğunu düşünmesiyle uzaktan yakından alakası yoktu.

Çünkü biliyordu, sevincinin altında yatan asıl neden bir alfanın deltanın dikkatini çekme ihtimalinin düşük olmasıydı. Jimin içindeki sahte statüsüne gözlerini devirirken omegasının deltayı bu denli hızlı benimsemesine akıl sır erdiremiyordu.

Şu an bile yalnızca varlığını hissederek heyecanlanan omegası Jimin'in gözlerini karaltıların üzerinden ısrarla ayırmamasına neden olurken, aralarında ne konuştuklarını anlamayacağını bile bile izlemeye devam ediyordu. Dakikalar sonra Kral Jungkook arkasını dönerek bahçenin içinde adımlamaya başladığında Namjoon'un olduğu yerde beklediğini görmek Jimin'i meraklandırmıştı. Başını yasladığı kolundan hızla kaldırıp aşağıya doğru sarkıttığında Jungkook'un devasa heykellerin hemen arkasında kaybolarak bir toz bulutu oluşturduğunu görmüştü. Gözlerini olabildiğince kısarak toz bulutunun içini görmeye çalışırken düşme ihtimaline karşı küçük parmaklarını terasın tırabzanına tabiri caizse zamk gibi yapıştırmıştı.

Fire Dynasty | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin