Jennie kararlıydı, artık buradan kaçıp, ailesinin yanina gidecekti.
Hazırladığı planı şöyle bir evirdi, çevirdi. Öyle karisik yazmıştı ki artık kendi de anlayamaz hale gelmişti.
Lisa'nin iç camasirlarini gördü. Bunlar neden buradaydı.
Kıyafetleri, esyalari... Neredeyse her şeyini burada unutmuştu. Neden olduğunu anlamayan Jennie, hızla aklına gelen fikri uygulamaya koyuldu.
Lisa'nin hemşire kıyafetlerini hızlıca giydi. İlk seviyeyi atlatmisti. Simdj sıra ikinci seviye, yani en zor seviyedeydi.
Kapı kilitli değildi. Kafasına göre girip çıkabilirdi. Ama görevlilerin onu duymasindan supheliydi.
Burası gelişmiş bir akıl hastanesi değildi. Kamera takılmamış, güvenlik önlemleri alınmamıştı. Garip. Belki Jennie'nin yillardir hala iyilesememesinjn nedeni de buydu, kim bilir...
Kapıyı yavaşça açtı. Ses çıkarmamaya özen gostererek dışarı çıktı. Lisa'nin odası, Jennie'nin odasının tam carpraziydi.
Lisa odasinda yoktu. Ne olmuştu bu kadına.
Odaya girdi. Lisa'nin rozetini takip, onun gibi davranmaya başladı.
Şizofreni hastalığına sahip olan Jennie, karşısına bir müşteri yaratıp onunla konuşmaya başladı.
Baya baya diyalog kuruyordu. O buna sasirmamisti.
Biri onu duyar diye sustu. Gözlerini kirpistirdiginda zaten gitmişti.
Bir dakika o da ne. Neden odada kan vardı. Hem de baya bir kan.
Jennie şüphelendi. Korkmadı. Asil korkulmasi gereken kişi zaten ta kendisiydi.
Kan izlerini takip etti. Arada bir seyreklesiyordu izler. Bu Jennie'ye engel değildi. O, artık işin uzmanı haline gelmişti.
Izler son bulmak bilmiyordu. Uzandı. Bir- iki- üç şıp uyuyu vermişti.
Kimse onu görmemişti. Jennie akşama kadar orada uyuklamis, saat 11.11 p.m'de ayağa kalkmisti.
- " A ne güzel melek rakamı"
Alemsin Jennie. Saatlerce uyuduğunun farkına bile varmayip tek dikkatini çeken şeyin melek rakamı olması, onun hayata dair hala bir umudunun olduğunu gösteriyor.
Jennie yavaşça ayağa kalktı. Yine terlemisti ve üstü pis kokuyordu. Neyse ki yanında daha önce çok pahalıya aldığı parfümü vardı.
Birkaç fıs parfüm sıktı.
Koku gitmişti.Acikmisti. Yemek her sabah odasına gelir, ona özel servis yapılırdı.
Ama şimdi ne yapacaktı. Odaya girip odanın boş olduğunu gören çalışanlar bir hayli endiselenecekti elbette.
Bu onun umtumda değildi. Hizmetlilerin hastalardan haberleri bile yoktu.
Tek yapacağı şey odasının üstünde yazan "KIM JENNIE" yazısını çıkarmak olacaktı.
Kimse bu değişikliğin farkına bile varmayacak.
Kan izlerini takip etmeye devam etti. Bir son bulmuyordu bu kan izleri. Nereye kadar devam edecek, Allah bilir.
Jennie artık yorulmuş ve açlıktan kafası donmuş bir halde yere oturdu. Sansjna bak!
Yolun sonuna gelmişti. Kan izleri bitmiş, artık sonuca varmıştı. Ama gördüğü şey hiç de tatmin edici degildi.
Güzel ve çekici psikoloğu Lisa yerde kanlar içinde yatıyordu. Jennie en baştan beri ondan hoşlanıyor, ama bunu ona belli etmiyordu.
Ağladı. Onu kaybetme korkusu günden güne artıyordu. Nabzını ölçtü, atmiyordu.
Doktorlsrdan birinin yanına gitti. Tabi çalışanlar gibi doktorların da birbirlerinden haberleri olmadığı için rahatlikla Lisa'yi goturebilmisti.
Doktor baktı.
- "Ölmuş"
Jennie göz yaşlarını zor tuttu. Inanamiyordu. Hoşlandığı kişinin gözleri önünde ölü olduğunu öğrenmek acı vericiydi.
Tek sorun bu olmadığı gibi artık hastanede "Pranpriya Manobal" olarak tanınmıştı.
Jennie'nin başı dertteydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren /Jenlisa/
FanficPsikiyatrist Pranpriya Manoban, odasından kaçan şizofreni hastası Jennie Kim'i hemşire kıyafetleri ile görmeyi beklemiyordu.