2.7

520 39 49
                                    

Medyaya beni çok soft ve gençlik dizisinde hissettiren şarkıyı bırakıp hemen bölüme geçiyorum.

•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

"Soobin bak anlamıyorsun, gerçekten sinirden kafamı kemireceğim artık ya!" dedim tüm hıncımı kapıdan çıkarmak istercesine kilidi çevirerek.

"Yoora sakin ol lütfen, kapının suçu yo-"

"BANA SAKİN OL DEME VALLA ELİMİN TERSİYLE YAPIŞTIRIRIM BİR TANE GÖRÜRSÜN SAKİNLİĞİ!" diye bağırıp kapıyı açarak içeri daldım.

Arkamdan süt dökmüş kedi gibi Soobin de girdi içeri. "Ama bir tanem sen elinden geleni yaptın ki zaten. Şerefsiz hocalar takmış kafayı sana."

"Sorun da o zaten, neden taktılar kafayı bana ya? Benim suçum ne? Sabahlara kadar istedikleri zottirik maketleri yapıyorum, göz numaram oldu 4, uykusuzluktan gözlerimdeki torbalarda bir kilo pirinç taşınır. Bir de bu baş ağrılarıyla okula gidip jüriye maketi sunuyorum ve bana 5 üzerinden 1 mi veriyorlar. Bak 2 değil 3 değil ha, BİR LAN?? BİR! ONE! İSPANYOLCA DA DİYEYİM Mİ? UNO!" diyip kendimi koltuğa attım. Sinirliydim. Bu bölüm beni stres topuna dönüştürmüştü. Tıp okurken en azından sadece ezber yapıyordum. Şimdi saatlerimi ve el emeğimi verdiğim üç boyutlu şeyler ortaya çıkarmak zorundaydım, üstüne emeğimin karşılığını almak birkaç tane hocanın keyfinin kahyasına bağlıydı. Hoca sabah mantarlı yumurta istediyse ve evinde mantar yoksa bunun sonucu bana düşük vermek bile olabilirdi yani.

Ama kendi isteğimle bu bölüme geçtiğim için şikayet etmekten ve yaşadığım zorluklardan bile mutluluk duyuyordum, orası ayrı. Başkaları, ki bu başkası burada annem oluyor, için değil de kendim için seçimler yapmak pişman olabileceğim şeyler ortaya koysa bile en azından kendim istedim, kendim denedim ve pişman oldum diyebilmek çok güzeldi. Sonuçta bunun sonuçlarına katlanmayı da ben seçmiştim. Kendi hayatımı yaşamaya başlamıştım. Kendimi ilk defa bir birey olmuş gibi hissediyordum. Her ne kadar annem benimle yaklaşık bir yıldır konuşmamış bile olsa da, en azından kendim olmaya başlamıştım.

Soobin yanıma oturup kolunu omzumdan doladı ve beni kendine çekti. Ben de kafamı göğsüne yaslayarak söylenmeye devam ettim. "Kesin evde eşiyle falan kavga ediyor bu adam. Bu meymenetsizliğin başka açıklaması olamaz. Ya da psikolojik sorunları var. O kadar güzel yapmıştım ben maketimi, en azından 2 verirdi insan be!"

Soobin gülerek saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı. "Sinirlenince bile çok tatlısın sen ama."

"Sinirlenince çok pislik biri de olabilirim biliyorsun. Dua et sana sinirli değilim." dedim ben de hafif gülerek. Beni yumuşatabilen tek insandı kendisi.

"Aç değil misin? Yemek yapayım mı sana?" dedi Soobin saçlarımla oynarken. Bunu yapmasını çok seviyordum.

Ben de bacağının üstüne parmağımla daireler çiziyordum o sırada. "Ne o? Hayırlı sevgili modu mu açık kaldı beyefendinin?"

"Ben hep böyleyim kızım, sen fark etmiyorsun sadece."

"Ya ya ne demezsin, dün uyurken beni tekmeledin lan? Yere uçtum gecenin bi yarısı!"

"Ama şimdi Yoora'm, bir tanem, güzelim benim, her gece tekmeliyormuşum gibi konuşmasana sen de. Rüyamda ünlü bir futbolcuydum ne yapayım? Gaza gelmişim yani biraz..." dedi sesi sona doğru kısılarak.

Doğrularak ona baktım. "Ben de rüyamda ünlü bir boksör olayım da gör gününü."

"Kızmasana be! Gece yaptıklarımdan ben sorumlu değilim bir kere." dedi Soobin küçük bir çocuk gibi kollarını bağlayarak. Bu da sevgilisi olunca iyice hanımcı bir şey olmuştu ama neyse, hanımcılık kazanacaktı zaten. Bizim mottomuz buydu.

i guess that's love {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin