1. °•POŘŚĆHË •°

15 1 0
                                    

İyi Okumalar🍃🌼

"Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
[- Nazım Hikmet Ran]

Ve ardında bıraktı adam; sevdiği kadını... Bir küçücük notla terk etti.
Herşeye rağmen, yarım kalacağını bildigi halde, saksılarda çürümeye yüz tutmuş çiçekler gibi bıraktı sevdiği kadını...
Yarım kaldı hayaller.
Ve gitti adam.
Ve öldü kadın..."

Okuduğum her bir cümle içimden bişeyleri alıp götürüyor. Yine aynı hüzünlü bir son. Ve yüzümde bıraktığı ıslaklık. Okumaya başladığım an kendimi içinde yaşıyormuş gibi kaptırıyorum.

Aslında kitaplara bu yüzden aşığım; nasıl bir ruh halinde olursam olayım başka bir dünyaya gidip bambaşka insanlarla yaşıyordum.

Vakit bulduğum her an elime bir kitap alıyordum ve acaba bugün kime aşık olucam diye sırıtıp kendi halime gülüyordum.

Her zamanki -hüzünlü ve mutsuz sonlu- kitaplara yaptığım gibi bu kitaba da kendi dokunuşumu yapıcaktım.

Kitabı elime aldım ve sonuncu bölümü yaklaşık 6 sayfasını bir tuttum ve alt kısmını katladım. Sonra bir ataç takarak dağılmamalarını sağladım.

Kitaplarımın üstünde duran küçük bir postiş aldım ve üstüne "Ve adam geri döndü, hayatına, mutluluğuna en çokta sevdiği kadına... "

Yazdıktan sonra katlamış olduğum kağıdın üstüne, düşmeyecek bir şekilde koydum.

Derin bir nefes aldım ve halâ gözlerimden firar eden yaşları ellerimin tersiyle sildim.
Işte şimdi oldu. Bir kitap daha mutlu sonla bitmişti. En azından benim için.

Kitabı okunmuş kitaplarımın arasına yerleştirirken her ne kadar mutlu sonla bitirmiş olsamda yakın bir dostumu kaybetmiş gibiyim.
Derin bir nefes aldım ve gülümsedim. Işte bu şekilde kendimi motive edebilirdim.
Gözlerimi ovusturdum.

Komodine doğru ilerledim ve telefonumu elime aldım.
Saat tam olarak 06:57' di.
Normal her insan bu saatte uyurken ben zombi gibi ayaktaydım. Elimde olan bişey değildi.

Özel günlerde uyku tutmazdı. Telefonumu bırakıp dolabının kapağına aşkıyla tutturdugum elbiseme ilerledim.
Elim üstünde gezinirken ağlamamak için gözlerimi kapattım.
Bir süre bekledim ve gözümü açtım. Yaşların gözündem akmasına mani olamadım, bu sefer usulca gözlerimden dudaklarıma doğru köprü çizen yaşların akmasına müsaade ettim.

Gözümde yaş vardı ama dudaklarımdan tebessüm eksilmiyordu.
Onu hatırladığım her zaman böyleydi.
Zar zor hatırlıyordum ya...

Yaşlar köprü çizmeyi bırakırken bu seferde zihnim onunla ilgili daha çok şey hatırlamak ister gibi kendini zorlamaya başladı bile.

Zihnim adeta koca koca beton yığınlarının altında ezilir gibi can çekişirken kalbimde bu acıdan nasibini alıyordu.

Kafamı sağa sola salladım ve ellerimle şakaklarımı ovuşturdum kendime gelmeye çalıştım.
Evet burda olsaydı kim bilir beraber ne kadar mutlu olurduk.

Külden' Kalanlar  #İlmelistan #ilmelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin