'Söz'

340 38 13
                                    





'Ruh ikiziyiz.'

Namjoon başından beri kaçındığı şeyin önüne geleceğini biliyordu ama bu kadar kısa sürede değil. Alfası başından beri Jimine karşı farklı tepkiler veriyordu ve onun kokusunu aldığı zaman işlerin farklılaşacağını hissetmişti. Zaten en büyük örnekleri en yakınındayken kaderinden kaçmayı düşünmek salaklık olurdu. Sadece denemek istemişti çünkü Jimin onun öğrencisiydi ve olmamaları için bir sürü neden vardı. Ama kaderin farlı planları vardı, şimdi kalbinin atışını kendi kalbin yanında hissederken korku duygusu alınmış gibiydi. Sanki iki kayıp yapboz parçaları birleşmiş gibi her şey yerli yerine oturmuşken kulaklarına gelen sesle Jimin Namjoonun yanından uzaklaştı.

"Ders bitti mi Bay Kim?"

"Aah evet evet bitti bende gidiyordum."

Mingyu başını sallayıp Namjoona kapıya kadar eşlik etmiş ve ayak üstü sohbetten sonra vedalaşıp kapıyı kapatmıştı. Jimin hala olayın etkisinden çıkamamış ve odasında ayakta dikili kalmıştı. Gözleri hala yüzük parmağındaydı o gördüğü kırmızı ip hala orada gibi hissedebiliyordu. Omegasının sonunda ulaştığı zafere karşı sevincini hissediyorken bir anda gülmeye başladı. Odasını turlayıp koşturmaya başladığında yatağına çıkıp yastıkları bir yerlere fırlattı ve yüzünü yatağa gömüp çığlık attı.

"Jimin ne yapıyorsun sen?"

Yüzünü çarşaflardan kaldırıp babasına baktığında duruşunu düzeltip yatağın üstünde bağdaş kurmuştu.

"Ödevleri nasıl yetiştireceğim diye düşünüyordum.."

"İki gün gezip dolaşmak yerine evde ödevlerini yaparsan yetiştirirsin beyefendi."

İki gün iki gün boyunca okul olmayacak ve Namjoonu göremeyecekti!
Tanrım bu duruma üzüleceği kırk yıl düşünse aklına gelmezdi. Hızla yataktan kalktı ve çantasında ki kitapları çıkartıp ödevini şimdiden yapmaya başladı. Mingyu şaşkınlıkla onu izlerken kafası karışmış bir şekilde mutfağa girdi. Oğluna şu iki haftada neler olmuştu böyle?

Tüm gece ödevlerini yapıp bitirdikten sonra günün en sevdiği aktivitesini yapmak için yatağının içine girmişti. Eline günlüğünü alıp yazmaya başlarken yüzünde ki gülümseme gitmiyordu.

'Düşündüğüm şeyin gerçekleşmesi beni deli gibi mutlu ediyor şu an dışarı çıkıp çocuklar gibi gülüp bağırmak istiyorum. İçimde atamadığım bir heyecan var hala, ve namjoonun da bunu görüp bilmesi daha da heyecanlandırıyor beni. Alfası omegamı kabullendi tanrımmm benden köşe bucak kaçan adamla öpüştük! Dudaklarımız değdiği anda ki hissiyatı hiç bir zaman unutmayacağım. Onu sonsuza kadar seveceğim...'

Sabahın ilk ışıklarıyla Jimin ailesine kahvaltı hazırlayıp masaya not bıraktıktan sonra evden çıkmış ve koşarak Jungkookun evine gitmişti. Evin bahçesine girip arkadaşının penceresine tırmanmaya başladığında saat daha dokuzdu. Jungkook tabi ki de şaşırtmamıştı ve ölü gibi uyuyordu. Pencere açık olduğu için kolayca girmiş ve sessizce yanına yaklamıştı.

"Pişttt"

Uyanmadığını görünce üstünde ki battaniyeyi çekmiş ve iç çamaşırıyla yattığını görünce gözlerini kapatıp arkasını dönmüştü.

"Ne oluyor be?!"

Jungkook uyku sersemi kalktığında Jimini görmesiyle gözlerini büyütmüş ve aceleyle yerde ki şortunu giymişti.

"Sen nasıl girdin içeri tanrım!"

Jimin omuz silktiğinde çantasını yere bırakıp yatağa oturdu. Jungkook kapısını kitleyip yanına geldiğinde gözlerini zar zor açabiliyordu.

With You ☽ NamMin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin