Ben kimim?Neredeyim?
Onu tanıdığımdan beri ne yerdeyim ne gökteyim.
Tüm ihtişamıyla dünyanın bir ucunda, her şeyden habersiz yaşamını sürdüren o güzel adam beni benden almıştı sanki.
Kendimi istemsizce, adımı unutturacak hislerin tam ortasında bulduğumda mucizelere inanan çocuk yanım benden bağımsız bir şekilde sadece fotoğraflarından aşina olduğum bir yüzün peşine düşmüş gibiydi.
İncinmenin ne olduğunu en acı şekillerde tecrübe etmiş olmasına rağmen bu yeni hissin peşinde durmaksızın koşmayı kendine görev bilmiş gibiydi.
Uzunca bir süre hislerimi görmezden gelebilmek için elimden geleni yapmıştım. Ama hislerim ne geçiyor ne de azalıyordu.
Sevilmeyi bilmeyen çocuk yanım, geliştirdiği bağımlılık benzeri toksik duyguları aşk sanıp durduğundan birçok kez kendimi anlamsız hislerin tam ortasında bulmuştum.
Bir noktadan sonra yaş aldıkça insanlarla arama koyduğum soğuk mesafe duvarları aşılmaz olduğunda duyguları anlayabilmek de birilerine karşı hisler besleyebilmek de benim için imkânsız bir hâl almıştı sanki.
Aynada kendime bakarken, aylardır aklımı meşgul edip duran o güzel gözleri düşündüm. Nereye bakarsam bakayım, zihnimde onun üzerine vuran spot ışıkları yüzünden gözlerim kamaşıyordu sanki.
Görebildiğim tek şey o olmuştu. Geri kalan her şey anlamsız bir biçimde onun türevleri haline gelmiş gibiydi.
Yan tarafımda duran telefonumu elime alıp, benden daha fazla fotoğraflarının olduğu galerime girdim. Rastgele bir fotoğrafını açıp nasıl hem böyle soğuk hem de böyle sıcacık hissettirebildiğini merak ettim.
Beslediğim duyguların en başta hayranlıktan öteye gitmeyeceğini düşünmüştüm ama şimdi düşünüyorum da ne hissettiğimi ben bile bilmiyorum.
Bilinmezliğin sebebi belirsizlik değil aslında. Bilinmezliğin sebebi bu duyguları tanımlayamıyor olmam...
Elimdeki telefonu yan tarafıma bıraktığımda ekranı kilitlemek yerine kendi kendine kapanmasını istemiştim. Amacım birkaç saniye daha bana huzur veren o güzel gözleri görebilmekti.
Aynadaki görüntüme yeniden bakmaya başladığımda soluk tenimin ve mor göz altlarımın sebebini merak ettim.
Uykusuzluktan mı bu hâle gelmiştim? Yoksa başka bir şey miydi bu hâlimin sebebi?
Onun daima kusursuz görünen güzelliğine karşın ben sanki daima kusuru temsil ediyor gibiydim.
Bunca imkânsızlığa bir de benim kusurlarım karışıyordu sanki.
Yetmezmiş gibi...
Başımı iki yana sallayıp musluğu açtığımda aniden üzerime sıçrayan soğuk su nedeniyle irkilmiştim. Günlerdir düşüncelerimi toparlayabilmek için kendimi lavabonun önünde yüzümü yıkarken buluyordum.
Buraya nasıl ve ne zaman geldiğimi bile bilmezken ona dair hiçbir düşünceyi engelleyemiyor gibiydim.
'Haksızlık' diye düşündüm.
Varlığımdan bile haberi olmayan bir adamın, bunca zamandır benliğimi bile aşarak zihnimin en kuytu köşelerine yerleşmiş olması büyük bir haksızlıktı çünkü.
Beni hiç sevmeyecek, hiç görmeyecek bir adamın dünyanın bir ucunda varlığımı fark etmesini bekliyordum. Aptal çocuk yanıma söz geçiremiyor olmak beni oldukça zorlamış olsa da bu hissin de her zamanki gibi tuhaf bir hayranlıktan öteye gitmeyeceğine inanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AETERNUM | (ChanHun One Shot)
FanfictionEğer seni çok seversem, hayat seni bana getirecek tesadüfleri kucağıma bırakır mı?