Bazı zamanlar olur da insanın içi kararır. Derki bu benim yapacağım bir iş değil ben bu olamam. Hani hatırlıyor musunuz size birinci bölümde şöyle yazmıştım. "Eğer en başta kararmassanız aydınlığın ne demek olduğunu bilmezsiniz, ama bir kere kararırsanızda o karanlığı eviniz bilirsiniz..." demiştim. İşte hayat böyleydi. Bir kez kararan ne kadar aydınlanırsa aydınlansın hep bir yerlerde karanlık olurdu. İşte bu karanlık yeraltıydı. Kararan herkes yeraltındaydı. Çünkü artık sadece vicdanları değil hayatlarıda kararmıştı...
Şuan öylece birbirimize bakıyorduk. Çarpışmamızın üzerinden 2 dakika falan geçmişti. O kahverengi olup elaya çalan gözleriyle bana öldürücü bakışlar atıyordu. Ne yapabileceğini kestiremiyordum. Sonra dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı:
"Bana bak prenses, bu seninle son konuşmam olsun istiyorum. Başkasına yapmam bunu ama sen saf bir şeye benziyorsun."deli cesaretiyle lafa atıldım.
"Sadede gel ne istiyorsun benden?"
"Sadece bir daha karşıma çıkma, bana yeter. Şimdi git burdan ve bunlar hiç yaşanmamış gibi davran."
"Ama o adam?"
"O adam bunları hakkediyor prenses. Şimdi siktir git buradan, hadi..."
"Ama-"
"Lafımın ikiletilmesinden hoşlanmam, şansını fazla zorlama bence." Daha fazla dayanamayıp arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Artık bu çocuğa tahammülüm kalmamıştı. Arkadan bir ses duyuldu.
"Yanlış yön prenses. Gel seni çıkarayım burdan." Evet arkadaşlar maalesef benim gururum tuttu ve ona dönmeden cevap verdim.
"Ben kendim çıkarım yardıma ihtiyacım yok benim yanlışım bir cadının doğrusundan her zaman daha iyidir."
"İyi kaybolda göreyim seni." Bir an duraksadım çünkü bedenimi bu seferde göt korkusu sarmıştı. Bu ormanda kaybolursam geriye kalan hayatımla alakalı iki seçeneğim olurdu. Yani leşim ya bir çöp konteynırında yada bu ormanlıkta bulunurdu. Çünkü ben genç bir kızdım ve maalesef bazılarının sonu hep böyle bitiyordu. Arkamı döndüm ve ona seslendim.
"Dur tamam, buradan çıkmama yardım et, lütfen..."
"Gel prenses bu taraftan." Bana ormanın çıkışına kadar eşlik etti. Ormandan tam olarak çıktığımızda ona döndüm.
"Teşekkür ederim." dedim ve konuşmasına izin vermeden ona arkamı döndüm ve okula doğru yürümeye başladım. Hava soğuktu ve ben hızlı hızlı yürümeye başladım. Okul yeni açılıyordu. Hemen sınıfıma çıktım ve en kuytu yerden bir sıra seçtim. Derslerim iyiydi. Ama geldiğim lise bana önlerde olmamam gerektiğini güzelce anlatmıştı. Hayalimde ya hukuk ya da psikoloji bölümü okumak vardı. Bu sene 3. sınıfım. İki bölümden birinde olsun okuyabilmek için bu sene çok çalışmam lazımdı...
Bir 10-15 dakikadır sınıftaydım ve öğrenciler yavaş yavaş toplanmıştı. Daha sonra istiklal marşı töreni falan oldu ve hepimiz sınıflara dağıldık. Biz girdikten 5 dakika falan sonra bir öğretmen girdi. Çocuklardan duyduğuma göre edebiyat öğretmeniydi. Defteri doldurduktan sonra ayaklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ
De TodoBir süre vardır hayatta; ömür... Kimin süresi dolarsa ona öbür dünyadan bir yer ayarlanır. Peki ölümsüz birileri var mıdır dünyada. Evet ölümsüzlerde vardır bu dünyada. Arkasında daha devam edilecek bir hayat bırakan ruhu daha eskimeyen ve keşkelerl...