2 yıl sonra.
"HYUNJİN NEREYE GİTTİN?"
"odadayıım."
"gel şuraya aptal, kravatını takayım."
"jeongin boynumu sıkıyor o benim, hem damat ben miyim sanki.?"
"on saniye içinde buraya gelmezsen damat olma şansın da olmayacak hwang hyunjin."
"GELDİM."
daha on saniye dolmadan yanıma koştuğunda kahkaha atıp kravatını boynuna bağlamıştık.
şu an ne mi yapıyorduk? tabii iki yıl boyunca çok şey değişti hayatımızda. bu şehir gerçekten de aydınlığıyla içimize güneş gibi doğmuştu.
önce küçük bir ev tutup hayalimizdeki gibi döşemiştik evi. paramız bununla birlikte çok hızlı bittiğinde kelimenin tam anlamıyla mal gibi kalıp iş aramaya başlamıştık.
her yere iş sorarken bir kafeye yönlendirilmiştik ve orada çok tatlı bir çiftle tanışmıştık.
minho ve jisung çifti.
kafeyi birlikte işletiyorlardı ve yaşlarımız yakın sayılırdı. bu onlar için gurur verici olmalıydı.
onlarla garip bir şekilde çok iyi anlaşmıştık ve ikimizi de işe almışlardı. aramızda çalışan-patron ilişkisinin aksine daha kardeşlik ilişkisi oluşmuştu kısa süre içinde.
hwang hyunjin'in hayatıma girmesiyle gerçek ailemi ve gerçek aşkımı bulmuştum.
ve yine hwang hyunjin'in hayatıma girmesiyle kardeşlik tanımının ne olduğunu öğrenmiş, iki kardeş bulmuştum.
hwang hyunjin gerçek anlamda hayatımı kurtarmıştı.
neyse neyse, konudan sapmayalım. işe girdikten sonra hayatımız daha da düzene girmişti. iş saatleri de çok sıkı olmadığından hem paramızı kazanıyor, hem birbirimize zaman ayırıyorduk. zaten çalıştığımız yer bile aynıydı.
şu an ise hazırlandığımız yer minsung çiftinin düğünüydü. bizi şahit yapmak istemişlerdi ve biz de kabul etmiştik. bu yüzden üstümde ayrı bir gerginlik vardı, dikkatler üzerimizde olacaktı.
"jeongin nereye daldın aşkım? KRAVAT BOĞDU BENİ, ÖLECEĞİM."
"ölmezsin sevgilim benim, çok yakıştı."
"gerçekten damat gibi hissediyorum, sağol gerçekten."
"şahit olacağız hyunjin, farkında mısın? hani damat yarısı gibi bir şey."
bunu dememle büyük bir kahkaha atıp dalga geçer gibi konuşmaya başlamıştı.
"oldu olacak kuma de aşkım, imza atacağız sadece ya."
"sus sen bilmiyorsun."
"evet aşkım bilmiyorum, çıkalım mı?"
"ÇIKALIM."
evden çıktığımızda minsung çiftinin bizim için ayarladığı arabaya binmiştik. henüz araba alamamıştık çünkü o kadar para alamıyorduk fakat bunun için biriktirmeye başlamıştık bile.
sonuçta önümüzde daha çok güzel yıllar vardı.
düğün salonuna gelince ben jisung'un yanına, hyunjin ise minho'nun yanına gitmişti. jisung cidden tam bir peri gibi gözüküyordu.
"JİSUNG, ÇOK GÜZEL OLMUŞSUN. şaka mısın ya? beklediğimden de mükemmel."
"sus jeong, utandırma. aşırı gerginim zaten."
"çok güzel olacak her şey, minho'yu da gördüm geçerken. çok heyecanlıydı. hyunjin onun yanında şimdi.
"yakında sizden de bekleriz hwang ailesi olmanızı."
"yang ailesi."
"buna sen inanıyor musun cidden?"
"sus jisung ya."
jisung'un hazır olduğundan emin olduğumuzda içerden onlara seslenilmişti. ben jisung'u, hyunjin minho'yu getirirken onları ortada buluşturmuştuk. biz de arkalarından el ele yürüyorduk. her şey çok güzeldi şu an.
"hyunjin çok heyecanlıyım."
"onlardan daha heyecanlı olduğuna eminim."
"sus ya, heyecanlan sen de."
"çok heyecanlıyım aşkım."
gülerek içeri geçmiş, kenarda bir masaya oturmuştuk. daha sonra dans etmeleri için stray kids - silent cry çaldığında hyunjin heyecanla bana dönmüştü, ben ise şokla bakıyordum.
"benimle dans eder misiniz bay hwang olacak yang?"
"teklifiniz kabul edildi bay hwang."
uzattığı elini tutmuş birlikte dans edilem yere doğru gidiyorduk. arkadaki şarkının sözleri ise bizi anlatıyor gibi hissediyordum.
"o nasıl bir seslenişti ya?"
"gerçekler işte jeong."
"sen yang olacaksın."
"rüyanda sevgilim."
"bak giderim."
"dur şurada, daha öpeceğim seni."
"öp bakayım."
"önce şarkı."
"ne?"
ben hyunjin'den cevap beklerken o gözlerime bakarak şarkıyı söylemeye başlamıştı bile. bu kadar önemli bir şarkıyı hem de.
"sessiz sesini dinleyeceğim."
"zihnimin diğer tarafında kayboldum, o yüzden artık yorulmuyorum."
"kapıdan içeri kilitlenen sensin."
"sadece sessiz çığlıkları duyabiliyorum. saklanıyordum, sessiz çığlıklar."
"bana sessizce sakladığın gözyaşlarını gösterebilirsin."
"kendi kendime konuşmaya alışkınım ve şimdi bana söyleyecek misin?"
"acı çeken bir tek sen olma, bana sessiz ağlamanı ver.
son cümleyi ikimiz aynı anda söylemiştik ve birbirimize bakıp gülmemize sebep olmuştu. hyunjin benim gerçekten sessiz çığlıklarımı duymuş, sessiz ağlamalarımı almıştı. acımı acısı olarak kabul edip beni gerçek bir birey gibi hissettirmişti.
"biliyor musun, minho'dan özellikle dans ederken bu şarkıyı rica ettim."
"sen ciddi misin?"
"çok ciddiyim."
hyunjin benim çığlıklarımı duyup beni hayatına almıştı. ve benim oradan çıkmaya hiç niyetim yoktu.
son.
merhabaa, acikcasi ne diyecegimi bilmiyorum ve cok uzatmak da istemiyorum.
jeongin karakteri tamamen kendimle bagdastirdigim bir karakterdi ve baslarda dedigim gibi yasadigim seyleri ele aliyordum.
kisa bir fic olacagini bastan soylemistim, amacı icimi dokmek olan kisa ama anlamli bir fic oldu.
tabii hyunjin'imi ben bulamadim.
umarim tum jeongin gibiler sessiz cigliklarini duyabilecek hyunjinlerini bulur.
sizi cok seviyorum, baska ficlerde gorusmek uzere!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
silent cry | hyunin ✓
Fanfic"bana sessizce sakladığın gözyaşlarını gösterebilirsin." tw: sh, intihar başlangıç: 22.06.2022 bitiş:18.12.2022