de nouveaux sentiments partie 4

513 63 12
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın<3

Minho cuma akşamı konuştuğu jisungtan iki gündür haber alamıyordu. Felix önümüzdeki hafta yoğun kar yağışlı olacak bu hafta dışarıya çıkalım dediği için beraber kaykay pratiği yapabileceklerini düşünmüştü. Bu yüzden felixten aldığı numarayla jisunga ulaşmaya çalışıyordu.

Bir süre sonra bunun faydasız olacağını düşünmüş olacak ki kalın ancak rahat eşofman takımını ve üzerine ceketini giymiş kaykayınıda koltuk altına sıkıştırıp daha önce gittiği evin yolunu tutmuştu.

...

"Aç değilim dedim! Niye ısrar ediyorsunuz ki!"
Jisung sinir krizi geçirmek üzereydi.
Cuma akşamı gelen ilhamla bir şarkıya başlamış ancak devamını getiremeyence evi belediği falezlere gitmişti. Karşılaştığı minho ile sohbet etmiş şarkısını tamamlamış ve beraber oradan ayrılmışlardı.

Cumartesi sabahı uyandığında changbinin çamaşırlarını telefonu ile beraber yıkadığını öğrenmiş ve her zaman ki rutinin aksine kovalanan ve kovalayan kişi yer değiştirmişti.
Sonunda ise cumartesi açık bir tamirciye vermişlerdi. Tamirci ise pazartesi alabileceklerini söylemişti.

Hava soğuk olduğu ve üşengeçliği yüzünden iki gününü evde geçirmişti
Ancak başında onunla uğraşan iki büyüğüne artık daha fazla katlanamıyordu.

"Dün sabahtan beri yemek yemediğin halde nasıl aç olmayabilirsin. Hadi en sevdiğin kreplerden yaptım."
Chan küçüğü için iyice endişelenmeye başlıyordu. Yemek yemiyor ilaçlarını aksatmaya başlıyordu yeniden.

Chanın konuşmasına herhangi bir yanıt gelmeyince Changbin mutfaktan çıkıp odasına doğru ilerlerken çalan zille geri dönüp kapıyı açmıştı.

Minho bu kadar hızlı açılan kapıyla aniden irkilirken changbin karşısındaki turuncu saçlı ya bakıyordu. Kahvaltıyı daha yapmamış olsalar bile küçük beyleri geç saate kadar uyuduğu için öğlen olmak üzereydi.

Minho öğretmeninin evine gelme garipliğini tekrardan yaşıyorken konuştu.
"Günaydın Bay Seo."

"Günaydın minho. Bir sorun mu var?"
Changbinin arkasından beliren Chanla beraber neden buraya geldiğini unutmuştu bile. Geçen sefer ki karşılaşmaları pek hoş değildi sonuçta.

"Bir sorun yok aslında. Biz daha önce jisungla plan yapmıştık. Onu aradım ama açmadı o yüzden merak ettim."

"Oh, jisungun telefonu cumartesi günü bozulmuştu. Şimdi tamircide o yüzden ulaşamamışsındır. Geç içeriye."
Minho başını salayıp ayakabısını çıkartıp içeriye adımlarken Changbinin jisungu çağırdığını duymuştu tekrar.

"Jisung ! İçeri gel !"
Turuncu saçlı bir süre gelmesini beklediği kişi gelmesede sesi kulaklarına ulaşmıştı.
"Changbin rahat bırak beni. Sizinle uğraşmak istemiyorum."
Sesi sıkkın geliyordu.

Chan istemsizce kıkırdamıştı. Çünkü Changbin sinirlenmişti ve turuncu saçlı çocuk burda olduğu için birşey yapamıyordu.
Changbin sonunda dayanamamış olacak ki gür sesiyle tekrar çağırmıştı.
Jisung pes edip yatağından kalkıp içeriye doğru ilerlerken de rahatça duyulacak bir şekilde konuşuyordu.

Minho o gelirken duyduğu cümleler ile dudaklarını birbirine bastırmıştı. Okulda
öğrencileri bakışıyla korkutan Bay Seo'ya karşı bu kadar rahat olması onu şuan kahkahalarla boğabilirdi. Ancak içeriye pembe dağınık saçlı , bol yaka siyah tişörtlü ve çıplak bacaklı bir Jisung girmesini beklemiyordu.

Söylenerek içeriye girdiğinde gördüğü bedene doğru cümlelerini değiştirip konuşmuştu.
"Amcık ağızlı madem bir derdin var gel söyle ne köpek gibi havlayıp duruyorsun.
Ayrıca turuncu saçlı kuyruğumun burda ne işin var?"

Changbin küçüğüne sinirlendiği için sesizce bir kaç küfür ederken jisung oturan Chanın yanına sokulmuş dudaklarını büzmüştü.
Minho gittikten sonra changbin onu mahvedecekti.

Ortamda gözle görülen bir gerginlik olurken minhonun gözleri sürekli jisungun çıplak, hafif kavruk bacaklarına değiyordu. Bunu fark eden Chan elini jisungun bacağına atıp okşadığı an ortam daha fazla gerilirken jisung minhonun ayağının dibindeki kaykayı ortamı yumuşatmak için kullanmıştı.

"Kaykayınla mı geldin?"
Minho gözlerini ince bacakları okşayan hafif damarlı elden çekmiş ve jisungla birleştirmişti. Hani sevgili değillerdi. Kendisi bunu daha önceki hiç bir sevgilisine yapmamışken sevgilisi olmayan biri bunu nasıl rahatça ona yapabiliyordu. Minho için asıl konu ise pembe saçlı çocuğun bacağını okşayan elin neden kendi eli olmasını istiyordu ki.
Aklına gelen jisungun sorusu ile ona cevap vermeyi unuttuğunu hatırladı.

"Evet Felix önümüzdeki hafta karlı olacak bu yüzden bu hafta dışarda eğlenip sonra kapalı mekanlara gidebileceğimizi söyledi. Seni çok aradı ama açmayınca evinide tek ben bildiğim için geldim."

Uzun uzun yaptığı açıklamaya jisung göz devirmiş ve konuşmuştu.
"Tamamdır beş dakikaya hazırım. Sen ayakabını giy." hızla yerinden kalkıp giderken chanın belinden tutup kendine çekmesiyle tekrar oturmuştu ancak bu sefer büyüğünün kucağına.
"Hop kahvaltı etmeden bok çıkarsın bu evden. Arkadaşın bekler biraz. Sen hazırlan bende masayı tam hazırlayayım."
Jisung onu onaylamış ve kucağından kalkarak odasına ilerlemişti.

Üçü içinde alışa gelmiş durum minhonun her seferinde daha çok garipsemesine neden oluyordu. Etrafında eşcinsel olarak adlandırabileceği çok kişi olmuştu. Öncelikle dört yakın arkadaşı vardı. Ama onların hiç biri diğeri ile yakın olmasına rağmen bu kadar çok temaslarda bulunmuyorlardı. Felix sadece hyunjine sırnaşır ve Hyunjin ise sadece felixi kucağına kabul ederdi.

Kendi sevgili olduğu kişileri düşündü. küçükte olsa daha önceki kız arkadaşlarıyla öpüşmüştü.
Ancak bu tarz bir temas için hiç birini kendine yakın görmemişti.
Sonra düşüncelerinde jisungun herkesle bu kadar yakın olma olasılığı belirmişti.
Ancak hemen başını iki yana savurup düşüncelerini dağıtmak istedi. Yanındaki iki kişi dışında ona bu denli yakın olabilecek kimse yoktu ki bunu günlüğüne bile yazmıştı. Uzun zaman onlarla yaşadığı için artık aile olduklarını bu yüzden bunu normal olarak gördüğünü düşünmüş ve diğerlerine göre daha yaşlı olana bakmıştı.

Jisung onu ailesi yerine koymuşsa bu adamda jisungu ailesi, kardeşi yerine koymuş olması gerekirdi değil mi? Peki minho neden bunun doğru olmadığını ve Chan denilen adamın jisunga ilgisi olduğunu düşünüyordu.

Düşüncelerini dağıtan içeriye Jisungun yırtık bol kot pantolon ve üzerinede aynı şekilde bol siyah bir sweet giyip elinde çoraplarla girmesiydi. Sıcak evde çıplak , küçük ayaklarını yere vura vura yürümüş ve minhonun önünde durmuştu.
"Ben kahvaltı yapıcam ve sende ben kahvaltı yaptığım için kahvaltı yapacaksın."

"Çok fazla kahvaltı dedin."
Gözlerini ne zaman mutfağa gittiklerini bilmedikleri ikilinin oturduğu boş yerlerde gezdirmiş ve omuz silken jisungla yerinden kalkmıştı. Kaykayını da eline aldığında jisung elindeki kaykayı almış ve kapının önündeki dolapta duran kendi kaykayının yanına koymuştu.

Kahvaltı sessiz ve minhonun meraklı gözlerle etrafını gözlemleyerek ağzına atığı bir kaç lokma ile biterken hazırlanmaları jisungun hızla kalkıp çorabı beraberinde siyah conwerselerini ayağına geçirmesi ve minhoyla kaykayları alıp kendilerini dışarıya atmaları ile sonlanmıştı.

"Diğerleriyle nerde buluşuyoruz?"
Minho felixin gönderdiği konumla kendisine sorulan soruya cevap vermişti.
"Felixin evinin yakınında büyük bir park var orada buluşmayı teklif ettiler. Senden haber alamayınca ben de kabul ettim şimdi oraya gidiyoruz."

Jisung söylediklerini onaylayarak önüne dönmüş ve bir iki adım ilerisinden yürüyen turuncu saçlı çocuğu takip etmeye başlamıştı.
Umarım gün onlar için güzel geçerdi.

------------------
10.59

nepenthe MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin