la douleur de l'amour partie 9

574 71 2
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın <3

Akşam geldikleri yerde biraz daha didiştikten sonra jisungun sıkılacağı saati beklemişti büyük olan ancak daha bir saat bile dolmadan kulağındaki anlamadığı yabancı şarkılarla beraber mırıldanan bedenin huzurlu sesi ile gözlerini kapatmıştı. Sabah okulda olduğu gibi  yumuşak ses onu tekrar mayıştırmıştı.

Jisung onun çok çabuk pes etiğini düşünmüş sonrada işine devam etmişti.
Defterine geçirmediği taslakta duran beş şarkının sözlerini telefonda  tamamlamıştı. Saat beşe geliyor ve karanlık hava parlak güneş ile turuncuya dönüyordu.

Güzel manzarayı görmek için sığındığı ağaçtan ayrılıp  bacağındaki turuncu saçlının kafasını yere koyarak falezin kenarına geçmiş ve tamamen doğan günün sıcaklığına bırakmıştı kendini.
"Ah sırtım kopacak. Yemin ederim felix bir daha istediğini yap-
ÇEKİLSENE ŞU UÇURUMUN KENARINDAN."

Aniden gelen sesle  irkilen jisung ağacın  dibinde hala uyuklayan bedene baktı.
"Ne bağırıyorsun be sabahın köründe  it herif."

Minho uçurumun kenarındaki beden için endişelenmişti. Çok korkardı yükseklikten ve yanlış bir hamle ile aşağı  düşme ihtimali daha da korkunçtu.

"Uçurumun kenarından çekil."
Jisung ona göz devirmiş  ve kendini geriye iterek ayağa kalkmıştı.

Önündeki beden  de tamamen ayılıp yerinden doğruldu.
Yeni uyandığı için sesi biraz hırıltılı çıkmıştı.
"Saat kaç?"
Telefonu cebinden çıkararak eline alıp bakmıştı küçük olan. Ve bütün akşam mırıldandığı sözler yüzünden yorgun sesi ile konuştu.
"Saat altı. Hadi ben gidiyorum."
Arkasındaki bedenin onu takip edeceğine nedense çok emindi. Verdiği sözleri tutacak birine benziyordu.

"Siktir altı mı? Benim sekizde okulda olmam lazım. Nasıl gidicem okula. Senin yüzünden dışarıda uyukladığıma inanamıyoruma. Bok vardı da burda sürtün. "
Küçük olan büyüyüğüne küçümser gözlerle bakmıştı.

"Amcık, akşamın on biri peşime takılan sensin. Git dediğim halde gitmeyen sensin. Başımı konuşarak şişiren sensin. Saat on iki olmadan uyuyan sensin. Şimdide gelmiş senin yüzünden. Ulan Amın evladı sözde beni korumak  için peşimde dolandığını söyleyip geldiğimizde yarım saatte uyuya kaldın.
Siktir git."
Elindeki telefon ile hızlıca uçurumdan uzaklaşıp ara sokaklara ilerlerken arkasındaki beden söylene söylene devam ediyordu.

"Felixe seni eve bırakacağımı söyledim  ve ben sözümü tutarım. Ayrıca dün neden öyle söylediğini anlamadım. Merak ediyorum ne demek istediğini."
Sesini  sonlara doğru biraz daha kısarak konuşmuştu.
Söylediklerini duysada onunla hiç ilgilenmeden devam etti küçük olan. Kendi fark etmeliydi.

Jisung  dün girdiği ara soklarda telefon ile birilerini aramaya çalışıyordu şimdi.
Sonunda istediği kişiyi bulmuş ve telefonu kulağına götürmüştü.' Ceo min yongi'

"Alo  min hyung günaydın."

"Günaydın jisung. nasılsın ?"

"İyim hyung sen nasılsın?"

Minho karşı tarafın kim olduğunu yada ne konuştuğunu anlamıyordu ve jisungu tanımak için konuşmasını dinlemeye çalışıyordu malum kendisi  pek düzgün konuşmuyordu. Ancak istemsizce onu tanımakta istiyordu. Felixin dediği gibi arkadaş olabilirlerdi. Belki

"iyiyim bebek. hayırdır bir sorun mu var erkenden aradın."

"Hayır hyung seni özledim."

Minho bir kaşını kaldırdı sevgilisimiydi telefonda konuştuğu.
Acaba sevgilisi başka bir erkekle bütün akşam dışarda olduğunu öğrense ne düşünürdü.

nepenthe MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin