2."KARAR"

193 18 1
                                    

Kör bir noktadaydım, derin bir kuyunun dibinden yukarıya bakıyordum ama yukarısı dibinde olduğum kuyudan bile karanlıktı.

Karanlık ve berbat.

Bilincim kendini arındırıp aydınlanmaya çalışken yüreğimin üzerindeki ağırlık tekrar gün yüzüne çıktı. Her yutkunduğumda ağzımdan boğazıma doğru sanki bir alev topu iniyordu. Ağlamamak için sıktığım dişlerimin dibi sızlıyor, gözlerimin içi yanıyordu. Kapalı olan gözlerimi açmadan sessizce derin bir nefes aldım ve zihnimi kontrol altına almaya çabaladım. 'Lütfen sakin ol Mayıs, lütfen... Gözlerini aç ve her neredeysen içinde olduğun durumu hallet, yapabilirsin.' Yapabilirdim, çoğu zaman her şeyi yapmıştım ve bunu da yapabilirdim.

Gözlerimi açtığımda görüş alanıma bir masa girdi. Etrafı incelemeden uzandığım yerden kalktım, kalkınca üzerime örtülmüş bir ceket ayaklarımın dibine düştü. Yere düşen ceketi hafifçe eğilip alırken yattığım yere baktım. Deri bir koltuktu ve fazla büyük değildi, ceketi hemen yanıma koltuğun üzerine koydum. Duman altına bulanmış zihnimin ardında mantığımı arıyordum ve bunu yaparken sakin olmaya çabalıyordum. Ciddi bir panik ve bu paniği kontrol etmekte zorlanma problemim vardı. Bunun üstesinden sürekli kendimi telkin ederek gelmeye çabalıyordum ve o yüzden şuan en çok işime yarayan şey kendimle konuşmak olacaktı. Eğer ben sakin olursam her işin üstesinden gelebilirdim. Evet, başımın çaresine bakabilirdim çünkü yıllarca bunu yapmış bir insandım.

Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum, açıkçası bunun bir önemi yoktu, önemli olan Aksel'in beni düşürdüğü bu durumdan nasıl kurtulacağımdı. İstemsizce Aksel aklıma geldiğinde zihnimin içindeki tüm düşünceleri yıldırım hızıyla kovaladım. Şuan benim önceliğim farklı olmalıydı yoksa aksi durumda battığım bataklıktan asla çıkamazdım. Derin bir nefes aldım ve etrafımı inceledim, karşımda bir masa vardı, masanın önünde de direk benim oturduğum koltuk. Bu odada başka hiçbir şey yoktu, pencere bile yoktu bu odada ve odanın içerisini tepemde dikili beyaz bir ışık aydınlatıyordu. Gece miydi, gündüz müydü belli değildi ve resmen işkence gibiydi. Sağ elimi kaldırıp enseme götürdüm ve buraya geldiğim andan beri yapmak istediğim şeyi yaptım, sızlayan ensemi gergince ovaladım. Bir an için bile olsa vücuduma yayılan rahatlık, gevşememe sebep olmuştu. Dirseklerimi dizlerime dayayarak öne eğildim ve elimle yüzümü oflayarak sıvazladım.

Bileklerimde ki sargı dikkatimi çekince, ellerimi yüzümden çektim. İpten kurtulmak isterken olmuştu hatırlıyordum ama sarılmış olması tuhafıma gitmişti, açıkçası bu insanların hiçbirinde kibarlık ve iyilik yapacak insan tiplemesi yoktu. Sol elimle sağ elimin bileğindeki sargıyı hafifçe kaldırıp bakmaya çabaladım, sargının kenarından tutup kaldırdığımda gazlı bez yaraya temas etti ve dişlerimi birbirine bastırdım. İşte bu canımı cidden yanmıştı ve bu acı bezi geri bırakmama sebep oldu. Bakma işi sonraya kalsa da sorun olmazdı.

Ellerimle elbisemin etek ucunu düzelttiğim sırada kapı açıldı ve ben refleks olarak hemen ayağa kalktım.

"Sabahın köründe diktin bizi buraya. Sana diyorum ki; Ercan kızın kafasına düşmana vurur gibi vurdu abicim ya, uyanmaz daha o." Diye sitemli bir ses duydum, daha öncede duymuştum bu sesi ama kim olduğunu çıkaramayacak kadar az tanıyordum. Savaş olduğunu öğrendiğim adam odadan içeriye girdiğinde gözleri direk beni buldu. Arkasından Volkan ve Ercan da girdiğinde bu sefer herkesin gözü beni buldu. Hızlıca hepsini incelemeye çalıştım; üçünün de üzerinde siyah takım elbise vardı, Savaş hariç ikisinin gömlekleri siyahtı. Volkan ve Ercan olduğunu öğrendiğim iki adamın ceketleri üzerinde duruyordu ama Savaş'ın ceketi üzerinde değildi ve beyaz gömleğinin kolları bileklerini açığa çıkaracak kadar salaş bir şekilde katlanmıştı.

DÖNÜM NOKTASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin