Hongjoong rüyadan uyanır gibi farkındalıkla geri çekilmişti. Artık gitme vaktiydi çünkü. Biri de girebilirdi.
"Teşekkür ederim prensim. Bana bu kadar iyi geldiğin için. Yarın çok dikkatli bir şekilde geleceğiz. Hyungumu da bizim için ikna edeceğim."
Hwa koca bir gülümseme ile karşıladı. İçi sevdiği için endişe dolu olsa da sevgilisini rahatlatması gerekiyordu.
"Sana güveniyorum çiçeğim. Bunu da beraber atlatacağız endişelenme. Bumjoong senin için kötü olan bir şeyi yapmaz. Şimdi git güzelce dinlen."
Saçlarının kokusunu içene çekip bir öpücük bırakmış ve sevgilisini yollamıştı. Birinin görme ihtimaline karşı kapıya yaklaşmamıştı. Yerine oturduğu an açılan kapıyla kaşlarını çattı. Kapı çalınmamıştı.
İçeri girenin 1. prens Sungwoo olduğunu görünce siniri yerine endişe almıştı. Yanlış bir şey yapmamasına rağmen şeker çalan çocuklar gibiydi şu an.
"Prensim, hoşgeldiniz. Bir sorun mu var?"
Sungwoo kardeşine karşı olgun (biraz da alaycı) bir gülümseme vermiş ve büyük olduğu için izin almadan koltuğa oturmuştu.
"Kardeşimin odasına gelmek için sorun olması gerekli mi?"
Kralın iki eşinden olan bu kardeşler annelerinden dolayı biraz soğukluk yaşasalar da ilişkileri normaldi.
Hwa onu reddetmek amacıyla kafasını sağa sola salladı.
"Hayır hyung. Sadece saat geç olduğu için bir şey olmasından endişelendim. Elbette istediğin vakit gelebilirsin"
"Bir bakıma haklısın buraya gelmemin bir sebebi vardı. Kraliyette gözün olmamasına rağmen neden hemen izdivaç başlattığını merak ediyorum. Tek şansının benden önce erkek bir evlat vermek olduğu apaçık ortadayken izdivacın sebebini başka bir şey olarak düşünemiyorum."
Hwa duyduklarıyla şok yaşadı. Bunlar onun için saçmalıktı. Kraliyette gözü yoktu. Hatta bir an önce abisinin geçmesini ve çiçeğiyle beraber buralardan kaçmayı istiyordu. Annesi bundan nefret etse de kraliyeti istemediğini her konu açıldığında söylerdi. İzdivaç saçmalıktı.
"Hyung ne izdivacı ne diyorsun? Kraliyeti falan istemiyorum. Bunları nereden çıkarıyorsun?"
Sungwoo bir açıklama beklerken haberi bile olmayan kardeşine karşı şaşırmıştı. Kendi annesi duyduğuna emindi. Hemen göndermişti Sungwoo'yu.
"Hizmetliler konuşuyorlarmış. Kuzey ülkenin kralının kızıyla beraber senin için geleceğine dair. Hatta sen değil kız tarafı geldiği için gülüyorlarmış."
Seonghwa sinir dolmuştu. Nasıl bir hadsizlikti bu? Kendisi hakkında dedikodu çıkarıp bunu yayma cürretini nasıl gösterirlerdi?
"Hyung buna inandığını söyleme bana. Kuzey kralının kızı olduğunu bile bilmiyordum. Yine uydurmuşlar işte bir şeyler. Ben boşlık vaktimde ilgileneceğim"
Hizmetli kısmının olmayan şeylerin dedikodusunu yapmaları ilk değildi. Bunu bazen yapar sarayda olmadık sorunlar çıkarırlardı. Çok fazla insan olduğu için bunu durdurmak mümkün değildi.
Hyungu direkt rahat bir gülümseme vermişti. Kendisinin aksine o kraliyet için her şeyi yapardı. Kardeşinin rakip olmaması işine geliyordu.
"Oh, bunu duyduğuma rahatladım. Bir an bana yalan söyleyip kraliyeti istediğini düşündüm."
"Merak etme hyung. Öyle bir isteğim hiç olmadı. Sen kral olduğun anda sevdiğimi alıp gideceğim"
Abisi sevdiğim lafını duymasıyla yan bir gülüş sundu.
"Kimmiş bakalım o şanslı kız?"
____________________
Merhaba👋Aklımdakiler yazıya dökmek zormuşşş. Halledicem ama
Umarım seversiniz endişe doluyum bunun hakkında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkımızın Şarabı / Seongjoong
Fanfiction"Sen içemiyorsan bu meyve suyu bizim aşkımızın şarabı olur çiçeğim."