İyi okumalar♡
Bir eliyle başındaki ağrının geçmesi için alnını sıvazlıyor, diğeriyle de viskisini yudumluyordu. Önündeki kadın ise direkten aşağı doğru dönerek inerken Minho'ya kalçasını sunuyordu. Aklında patronun emrettiği görev varken odaklanamıyordu. İlacını vermemişti. Başı çatlıyor ve bundan aşırı nefret duyuyordu. Elindeki bardağı kenara fırlatıp camların tuzlabuz olmasıyla kadın korkarak çığlık attı ve geriye kaçtı. Minho koltuktan kalkmış ve dışarı çıkmıştı.
Patronun verdiği görev, daha geçen cenazesine gittiği çocuğun katilini yakalayıp patrona getirmekti. O kişilerin insan olduğunu öğrenince bu işin boş olduğunu düşünmüştü fakat sorun bu değildi. Asıl sorun, Han Jisung ve diğerleriyle iş birliği yapmasını istemesiydi. Tek başına yapabilirdi bunu. Patronun, kendisine güvenmediğini biliyordu. Minho'yu tek başına bir yere göndermezdi. Bu yüzden Minho'nun nefreti gitgide büyüyordu. Güçlüydü ve bunun yeteceğini sanıyordu.
Dudaklarına bir sigara yerleştirdi. Rahatlamaya çalıştı. Ne kadar ölümsüz olsa da ilaçsız hiçbir şeydi. Bir ceza olarak bunu çekmek zorundaydı. Cebindeki titreşimi hissedip telefonunu çıkardı. Felix arıyordu.
"Ne var?" Dedi nefes verirken. "Ne zaman geleceksin, Minho? İlaçlarını da daha almadın. Bir yerde bayılacaksın diye endişeleniyorum" dedi Felix. Minho ise göz devirdi ve burun kemerini sıktı. "Düşünme beni, midem bulanıyor. Patronun dediklerini de yapmaktan sıkıldım. Kendime zaman ayırıyorum" dedi fakat iyi zaman geçirdiği söylenemezdi. "Bu kadar bencil olma Minho hyung. Eskiden böyle değildin. Önümde bu şekilde değişmen kötü hissettiriyor." Felix, onu gerçekten düşünse de Minho bunu umursamıyordu. "Ne zaman geleceğimi bende bilmiyorum" diyerek telefonu kapattı.
***
Araba sarsıldığı an Christopher ağzından küfür savurdu. Arabanın fenerleri açık ve gözlerini yoldan ayırmamasına rağmen sert bir şeye çarptığını hissetmişti. Arabayı kenara çekti ve inip arkaya doğru yürüdü. Çocuğun birisini yerde yatarken görünce ağzından tekrar bir küfür çıktı.
Baygın gözükmüyordu, yerinden doğrulup ayak bileğini tuttu. Chris, direkt yanina gidip eğildi. "İyi misin?! Bir yerinde acı hissediyor musun?" Diye sordu. Çocuk, "bileğim" diyerek inledi. Chris, ayak bileğine baktı."Seni nasıl göremedim? Önüm bomboştu oysaki" dedi. "Seni hastaneye götürmemiz gerek." Çocuk, gözlerini ona dikti. "Hayır, gerek yok! Ben iyiyim" derken ayağa kalkmaya çalıştı. Chris, ona yardım etmek istedi fakat ayağı burkulmuş gibiydi. Ayakta normal yürümesi imkansızdı. "Bu böyle olmaz. Hastaneye gitmen gerek" dedi. Onun kolunu omzuna atarak arabaya doğru ilerlediler. Çocuk, sendelese de Christopher'dan yardım alıyordu. Ön koltuğa yavaşça oturttu. Kendisi de hızlı adımlarla yanına oturup arabayı çalıştırdı.
Çocuk sanki görünmez bir şekilde ortaya çıkmıştı. Ona göz ucuyla baktı. "Adın ne?" Diye sordu. "Jeongin, polis bey" diye cevapladı. Chris, buna burundan güldü. "Bende Christopher. Böyle tanışmak iyi olmadı" dediğinde Jeongin ona dönüp şaşkın gözlerle baktı. "Yabancısınız ama Koreceniz çok iyi" dedi hayran kalırcasına. "O kadar övülecek bir özellik değil" diyerek geçiştirdi.
"Üniversitelisin değil mi? Otoyolda ne yapıyordun?" Sessiz kalmamak için onunla konuşmaya çalışıyordu. "Biraz dolaşmak istedim" dedi. Belki de başka bir şey vardı ama anlatmak istemiyordu. Hastaneye geldiklerinde sadece bakıma girdi. Ameliyatlık bir şey yoktu. Bileğini sarıp ilaç yazdılar.
"Evin uzak mı?" Diye sordu Chris. "Ben yurtta kalıyorum. Ailemde başka şehirde" dedi ve bileğine baktı. "Bu gece yurda dönemem. İyileşip iyileşmeyeceğimi tam bilmiyorum. Orada rahat duramam" derken duraksayıp Christopher'a baktı. "Benimle ilgilenit misiniz bu gece?" derken ciddi gözüküyordu. Chris, haklı olduğunu düşündü ve başını salladı. "O zaman bu gece misafirim olacaksın."
***
Her saniye daha da güç sarf edip kum torbasını daha da parçalıyordu. Yumruğu kıpkırmızı olmasına rağmen durmamaya gayret gösteriyordu. Sinirini atacağı tek şey buydu.
"Sen insan değilsin, Jisung. Bunu o kafana sok ve öyle yaşamaya çalışmaktan vazgeç"
Bu gerçek, onun yüzüne kurşun gibi çarpıyordu. Ne kadar çabalarsa çabalasın şırıngayla yaşamak zorundaydı. Yaşamının yarısı güçlerinden geliyordu ve onları canlı tutmak için ilaca ihtiyacı vardı. Her denek ayda bir kez bu dozu almak zorundaydı. Deneylerin üzerlerinde bıraktığı tek kusur buydu. Başkaları tarafından yeniden yaratılmışlardı. Jisung, normal bir yaşam istemişti. İnsanlarla düşman olmak istemiyordu. Güç savaşı yapmak istemiyordu.
Minho ise tam tersiydi. En güçlü ve en yenilmez olmak istiyordu. İnsanlardan ölümüne nefret ediyordu. Gerçi kendisi gibi denek olan kişilere karşı da aynı şeyi besliyordu çünkü aralarında rekabet olduğunu düşünüyordu. Oldum olası Jisung'u bu yüzden sevmemişti. Normalden daha fazlası ondaydı fakat bu onları kabul etmeyecek kadar insan olmak istiyordu.
Ellerindeki sargıları çıkartmış ve yere oturmuştu. Patronun verdiği görevi yerine getirmek istiyordu. Ölen arkadaşının katili bir insandı fakat insan hukukuna göre her türlü birisini öldürmek yasadışıydı. Jisung, bunu tutuyordu. Yaratıkların arasında hukuk yoktu, adalet yoktu, sadece yaşamak ve öldürmek vardı.
Telefonunun çaldığını duyup direkt masadan aldı. Seungmin'in olduğunu sansa da Felix yazısını görünce derin bir nefes aldı. Ya tehdit edecekti yada daha önemli bir şey olmuştu. Telefonu açtı. "Efendim?" Dedi. "Jisung, Minho hyung ölüyor" dediğinde Jisung, bir an afalladı. 'Umurumda değil' deyip telefonu kapatabilirdi fakat Felix'in sesi aşırı ciddi gelmişti. "Neden bahsediyorsun sen?" Dedi sesini yükselterek. "İlacını almadı ve nerede olduğunu bilmiyorum. Şu an bir yerlerde sürünüyordur. Kendisini öldürecek, aptal. Normalde seni aramazdım fakat durum ciddi. Ondan nefret ettiğini biliyorum ama ölmesine izin verme... lütfen" dedi. Son cümleleri yalvarır gibiydi.
Jisung iç çekti. "Bunu patrona söylemen gerek. Yardım edecek kişi ben değilim."
"Patron yüzünden bu halde zaten. Kompleksi olduğunu biliyorsun. Neden bilmiyorum ama Minho beni umursadığından daha çok seni umursuyor. Sen onu kavgaya çağırırsan koşarak gelir. Rekabeti seven birisi. Bu yüzden lütfen bunu yap" dediğinde Jisung birkaç saniye sessiz kalıp nefes verdi. "Tamam. Bana borçlusun" diyerek kapattı telefonu. Yere doğru yattı ve birazcıkta olsun özgür olmak istedi. "En zor hayatı ben yaşamıyorum sanırım" diyerek söylendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Critter " MinSung
Fanfic[+18] Bir el hareketiyle çocuğu tavana çarpmış ve tekrar yerle buluşturmuştu. Burnundan yeni yeni kan dökülmeye başlamıştı fakat bu onun için hiçbir şeydi. Minho, daha fazla dayanamayıp Jisung'un sırtını duvara çarparak bir göçük oluşturmuştu. "Ar...