-3-
Tattığım zevk duygusuyla kendimden geçmek üzereydim. Kucağında olabilecek en rahat pozisyondayken, onun parmakları çıplak vücudumda dolaşarak daha aşağılara iniyor ve kalçalarımda duruyordu. Diğer yandan dudakları boynumda kendi izlerini bırakırken, "Hyung!" diyerek sızlanıyordum ben de.
Aceleciydim, bir an önce onu daha çok hissetmek istiyordum. İçimdeki omega tanıdık duygularla yanıp tutuşuyordu.
Beni bir anda yatağa fırlattığında, birbirimize olan temasımız kesildiği için huysuzlanıyorum. Ama o beni daha fazla yalvartmadan hemen üstümde yerini alıyor ve iki bacağımı da kaldırarak omuzlarına yerleştiriyor.
"Hyung... hadi..." diyerek sızlanıyorum tekrar. Nasıl göründüğüme dair hiçbir fikrim yok.
Zorlukla gözlerimi aralayıp üstümde duran kişinin suratına baktığımda ise beklediğimden farklı birisi karşımda duruyor. Büyü bozulmuyor, aksine daha da güçleniyor.
Esmer teni, masum ama aynı zamanda hiç de öyle olmayan siyah gözleriyle üstümde duran kişi Taehyung. Bana tüm bunları yapan oydu. Ve diyor ki: "Şimdi ne yapmamı istiyorsunuz, Bay Jeon?"
Bunu yadırgamadan, hatta daha büyük bir istekle onu kendime çekmeye çalışıyorum. "Hyung, ben..."
Gülümsüyor bu hareketime ve kalın alt dudağını yalıyor yavaş bir şekilde. "Şimdi...?"
Evet, şimdi! Bunu söylemek için kurumuş dudaklarımı araladığımda, tüm o dokunuşlar yok oluyor aniden ve Taehyung karşımdan siliniyor.
Yatağımda, neredeyse güneş doğmak üzereyken uyandım. Sadece alt iç çamaşırım üstümdeydi ve buna rağmen terle kaplanmıştım. Nefes nefeseydim. Bir süre boş gözlerle tavanla bakışarak kendime gelmeye çalıştım.
Ellerim korkarak iç çamaşırımın üzerinde dolaştığında, tıpkı ergenler gibi ıslak rüyası yüzünden boşalmış halde kendimi buldum.
Dün gece Taehyung ile öpüşmüş, şimdi de onunla ilgili rüya görmüştüm. Ne halt ediyordum ben?
Geri uzanıp başımı yastığa koyduğumda, delirecekmiş gibi hissediyordum. Pencereden güneşin doğuşunu izlerken, bana eşlik eden ve neredeyse başımı ağrıtan gürültülü düşüncelerim vardı yanımda. Kendimden utanıyor ama bunu yok sayamıyordum. İşin en kötüsü de buydu ya zaten, ne olursa olsun kendinden hiçbir zaman kaçamıyorsun. İyi ya da kötü taraflarında yüzleşmek zorunda kalıyorsun, diğer insanlara göstermek istemediğin yanlarını tüm çıplaklığıyla sen izliyorsun.
Şu an kendimi yastığımla boğmam hiçbir işe yaramıyordu mesela, biraz sonra duş alıp kafeye gitmem gerekecek ve onunla aynı ortamda bulunmak zorunda kalacaktım.
Hastayım deyip bugün kaytarsam? Bir an bu bahaneyi kullanmak istesem de artık küçük bir çocuk gibi hoşuma bir şey gitmediği zaman saklanamayacağımın bilincindeydim. Her ne kadar kulağa çok iyi gelse de bu sadece bir günlüğüne yüzleşmeyi ertelememe ve üstelik bir gün daha anksiyete bozukluğuyla evde durmamı sağlayacaktı. Bu meseleyi ne kadar erkenden halledersem, bu dağınıklığı çok daha fazla kurcalamadan düzeltme şansım vardı.
Evet, olmam gereken buydu. Korkarak yatağında saklanmak bir Jeon Jungkook'a yakışmıyordu.
Bu kararlılığımın bana yardımcı olacağına emindim.
Yolda gelirken birçok senaryoyu kafamda oynatmış ve birbirimizi gördüğümüzde nasıl davranmam gerektiğini düşünmüştüm.
Hemen konuyu açacaktım, müşteriler gelmeden bir yetişkin gibi olgunlukla bu meseleyi halledecek ve böylece rahat bir şekilde aynı ortamda çalışabilecektik. Buna gerçekten inanmıştım ama gerçeklik hiç beklemediğim bir yerden beni vurdu ve tam olarak bu gerçekleşemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙎𝙤𝙢𝙚𝙩𝙝𝙞𝙣𝙜 𝙅𝙪𝙨𝙩 𝙇𝙞𝙠𝙚 𝙏𝙝𝙞𝙨
Fanfiction"Daha önce hiç kimseyi öpmedim... Bu yüzden bana yardım et. Lütfen?" [SUMMER SOLSTICE POINT isimli webtoon'dan uyarlanmıştır.] *Tamamlandı. Bu hikayenin yazarı 'byyumii' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.