-16-

300 33 9
                                    

-16-



Taehyung

Bay Jeon'dan hoşlanıyorum. Birisini beğenme duygusunun ne anlama geldiğini bilmediğim zamanda bile ondan hoşlanıyordum.

Yaz tatilinden hemen önceydi. Okul, lise son sınıf öğrencilerinin bazı üniversiteleri ziyaret etmesi adına bir program oluşturmuştu. Havanın oldukça sıcak olduğu bir gündü ve ilgilenmediğim bir üniversiteyi ziyaret ediyorduk. O gün ki ruh halim iyi değildi hatırladığım kadarıyla. Tek başıma aylak aylak dolaşırken diğer yandan arkadaşıma ulaşmaya
çalışıyordum. Her ne kadar onu arasam da telefona cevap vermiyordu. Arkadaşımın zamanında buluşma yerine gelmemesi de sinirlerimi iyice germişti.

"Neden telefonunu açmazsın ki?" Kendi kendime söyleniyordum. En sonunda mesaj atacağım sırada telefon ekranım karararak kapandı. Tüm bunların üstüne bir de telefonumun şarjı bitmişti.

Hayatımın en kötü günü, diye düşündüm.

"Belki de internet kafeye gitmeliyim..."

Yazlık okul üniformasına rağmen terden sırılsıklam olmuştum. Serin bir yere gitme ihtiyacı ile etrafıma bakındığımda, arkamda duran kafe görüş alanıma düştü. Aklımda hala internet kafe vardı. Orada istediğim gibi takılabilirdim. Ama buna rağmen o kafeye gitmeye karar vermiştim.

Normalde arkadaşlarımla internet kafelerde takılırdım. Normal bir kafeye sadece bir iki kez gitmiştim. O yüzden tek başıma kapıdan içeriye girerken biraz çekingendim. Birilerini görmeyi bekliyordum fakat içeriye girdiğimde kimse yoktu. Terk edilmiş bir yere benziyordu adeta.

"Merhaba?" diyerek seslendim boşluğa doğru. Eğer birisi cevap vermeseydi hemen çıkıp gidecektim. Neyse ki sesime karşılık biri duyup gelmişti.

O gün o kafeye neden yalnız gitmeye karar verdiğim hala belirsizdi benim için. Tuhaf bir içgüdüyü takip etmiştim sadece.

Ortalık oldukça dağınıktı. Kafenin tam olarak açılmadığını o an anlamıştım. Ve karşıma çıkan o kişi de düşüncelerimi doğrularcasına, "Daha açmadık," dedi.

Ses tonu vücudumda tuhaf bir karıncalanma etkisi yaratmıştı. Benden biraz daha uzun bir erkekti ama ince bir yapısı vardı. Kahverengi saçları kulağının altına gelecek kadar uzundu. Beyaz tenliydi. Üstündeki beyaz tişörtle kıyaslayabileceğim kadar açık teni biraz onu dikkatli incelememe sebep olmuştu.

Normalde erkeklere bu kadar dikkatli bakmazdım ama karşımdaki adam oldukça yakışıklı olduğu için bunun normal olduğunu düşündüm.

Yüz hatları keskin ve sivriydi. İnternet kafede oynadığım sanal karakterlerden birinin gerçek insan haliymiş gibiydi. Bu sebeple kalp atışlarım hızlandı diye düşündüm. Gece gündüz oynadığım oyundaki en sevdiğim karaktere benziyordu.

"Oh, girmemem mi gerekiyordu içeriye?" diye sordum mahçup bir tavırla. Ama o küçük bir gülümsemeyle başını iki yana salladı. Gülümseyişiyle keskin ve soğuk gibi görünen yüzü bir anda sımsıcak olmuş ve oldukça sevimli görünmüştü. Değişik bir deneyimdi benim için.

"Hayır, sorun değil. Aslında camdan seni izliyordum. Güneşin altında çok uzun süredir dikiliyordun, hatta bu yüzden seni içeriye davet edecektim."

Utandım, neden utandığımı bile bilmiyordum ama yanaklarım ısınmaya başlamıştı çoktan. "Arkadaşımı bekliyordum..." diyerek açıklamaya çalıştım. "Ama ona ulaşamadım ve şimdi de telefonumun şarjı bitti." Kanıtlamaya çalışır gibi telefonumu kaldırıp ekranı ona gösterirken, "Senin için şarj edebilirim," dedi bir anda. Tüm ilgisi üzerimdeydi. Gözlerinin benim üstümde olması hoşuma gitmişti. İçimdeki diğer ve daha mantıklı olan ses, kafede zaten benden başka kimse olmadığını bana hatırlatıp duruyordu.

𝙎𝙤𝙢𝙚𝙩𝙝𝙞𝙣𝙜 𝙅𝙪𝙨𝙩 𝙇𝙞𝙠𝙚 𝙏𝙝𝙞𝙨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin