-21-

259 28 4
                                    

-21-








Verdiğin kararın arkasında durmak bu durumda yapılabilecek tek şeydi. Ben de bunu sürdürmeye çalışıyordum.

Jimin'e Taehyung'un artık burada çalışmayacağını söylediğimde şaşırmış olsa da bir şey söylememişti. Ama mesai saati bitiminde beni kolumdan tutup en yakın bara götürmüş ve neler olduğunu öğrenmek istemişti. Elbette ona her şeyi anlatmamıştım. Fakat Jimin neden ayrıldığımızı cidden merak ediyordu.

Üçüncü içkimi içerken ona, "Birlikte olduğumuzu nasıl anladın?" diye sormuştum. Barda oldukça hareketli bir şarkı çalıyordu bu sırada. İnsanlar dans ediyor, eğleniyordu. Buradaki her şey benim ruh halime oldukça zıttı ve bencilce bundan nefret etmiştim.

Sanki ben üzgünsem herkes de benim gibi üzgün olmak zorundaymış gibi hissediyordum. Burası hariç herhangi bir yerde olmak istiyordum.

Daha sessiz ve ağladığımda garipsenmeyecek bir yer...

Taehyung'un kollarında olmak mesela...

Boğazımı yakan sıvı Taehyung'un yanında olma isteğimi arttırıyordu her geçen saniyede. Hatta neden yanında olamadığımın nedenini bile bana unutturacaktı neredeyse.

Jimin ise bu halime gülüp omzunu silkmişti. "Göz göze geldiğiniz her an birbirinizi yiyecekmişsiniz gibi bakıyordunuz. Fark etmemek zordu," demişti soruma cevap vererek.

Dışarıdan nasıl göründüğümüzü hiç düşünmemiştim. Taehyung yanımdayken, onun gözlerinin içine bakarken, başka şeyleri düşünmek zor oluyordu zaten.

Taehyung daha önce hiç sahip olmadığım bir hazineydi. Parlaklığı gözlerimi kamaştıran, sıcaklığıyla beni ısıtan ve dokunuşuyla alev alev yanmama sebep olan bir hazineydi. Bu hazineye zarar vermek işlenebilecek en büyük günahtı. Ve ben bu günahı işlemiştim. Bilerek ya da bilmeyerek onun ışığını çalmak istedim. Onun sadece bana ait olmasını istedim. Onu yavaş yavaş sömürüp tüm enerjisini emdim, ondan geriye bir şey bırakmamaya kararlıymışım gibi.

Taehyung'u sevdim, tüm kalbimle.

Ama aynı zamanda da Taehyung'u kıskandım, tüm kalbimle.

Sahip olamayacağım, geriye döndüremeyeceğim yılları bana açık bir tepside sunuyordu çünkü. Bu yüzden ona hiç adil davranmadım. Son ana kadar da bu konuda hiç kötü hissetmedim.

Taehyung'a karşı olması gerektiği gibi yetişkin davranmamıştım. Şimdi davranmam bir işe yarayacak mıydı? Bu sorunlu kişiliğimin rahat bir nefes almasını sağlayacak mıydı?

Ben daha fazla içki siparişi vermek için elimi kaldırdığımda, Jimin koluma uzanıp geri indirdi.

Ona göre daha fazla içmeye devam edersek pişman olacağım şeyler yapabilirmişim. Onun sözünü dinlemek istemeyen tarafım bir süre buna karşı çıksa da en sonunda pes edip bardan ayrıldık. Sarhoş değildim, istemediğim kadar kendimdeydim hatta.

Kafayı dağıtmayı, her şeyi unutmayı beklerken tam tersi başladığım noktaya geri dönmüştüm. Her şeyi olduğundan daha çok düşünüp gözümde büyütmeye devam ediyordum. Ama yine de Namjoon'a bol küfürlü bir sesli mesaj gönderdiğimde kendimle gurur duydum. Bunu uzun zamandır o kadar çok yapmak istemiş ama her seferinde bahanelere sığınarak yapmaktan vazgeçmiştim. Halbuki ne kadar da kolaymış yapmak...

Ne kadar da önemsizmiş benim gözümde büyüttüğüm şeyler.

Gerçek hislerimi ve düşüncelerimi saklamaya çalışmak yorucuydu. O kadar yorucuydu ki bana verdiği zararlar ruhumda telafisi olmayan boşluklar yaratmıştı.

𝙎𝙤𝙢𝙚𝙩𝙝𝙞𝙣𝙜 𝙅𝙪𝙨𝙩 𝙇𝙞𝙠𝙚 𝙏𝙝𝙞𝙨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin