Umut kırıntıları

10 0 0
                                    

*Üstümde bir başkasının ceketi, yine de tanırsın biliyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*Üstümde bir başkasının ceketi, yine de tanırsın biliyorum...*

🔮
Hazar'ın söylediği şeylerle iliklerime kadar üşüdüm. Ankara ayazı diye sundukları tamamıyla bir mazeret olsa gerek. İnsanı asıl düşünceleri üşütür. Aklındaki, kalbindeki şeyler üşütür.

Beynime nüfuz eden düşüncelerim, mümkünmüş gibi dondurdu beni. Elim dondu, ayağım dondu, zaman dondu, yer mekan, kişi farketmeksizin yaşam dondu.

Tek akışına devam eden şey ise kalbimdeki kabuklu yaranın kavlayan kenarından sızan kan oldu. Her şeyin aksine sıcacıktı. Sanki herşeyi tekrar çözebilecek gibi sıcacıktı.

Ne kadardır nefesimi tutuyordum hiçbir fikrim yoktu. Fakat içime koca bir soluk çektiğimde aldığım nefes yetmedi, dahası içimde değindiği her yeri yakıp kavurdu.

Gözlerim bir yabancıdan emir almış gibi doldu. Sağanak başlamıştı, sel olup taşmak üzereydi.
Arka planda bir çok şeyin uğultusu geliyordu. Radyodan sesi gelen adamın feryadı, Hazar'ın telefonda ikna etmeye çalışan sesi, poligonun önünde birbirine giren insanlar ve daha fazlası...

Fakat hiçbir ses kalbimdeki acı çığlığı bastıramıyordu. Almıyordu içim artık, en ufak umut kırıntısını almıyordu. İstemiyordu, boşa çıkacak, sonu hüsran olacak hiçbir hevesi istemiyordu.

Çünkü artık o da yorulmuş, ufak bir şüphenin peşine büyük umutlarla gitmek ağır geliyordu. Tüm heyecanıyla gidip, koca bir hayal kırıklığıyla dönmek ona yara olmuştu.

Elim benden bağımsız havalandı. Yüzüm ekşi bir tat almışım gibi buruşmuş, beynim her an bir atak gelebilirmiş gibi tetikteydi. Yavaşça uzandı elim, yavaşça ulaştı, ağır ağır. Kalbimin üzerindeki yerini aldığı an o sızı gösterdi kendini. Sanki koca bir orman yanıyor, her yer ateş, kor ama ona hiçbir şey olmuyor. Etrafı yanıyor, o sıcaklık her yerine vuruyor fakat tutuşamıyor.

Daha da baskı uyguladı elim. Ona dokunmak ister gibi. Olmayan toprağı orada gibi. Sanki gidecek mezarı olmamasına rağmen onu kalbime saklamışım, ruhunu ruhuma misafir etmişim gibiydi.

Onun kapısını çaldım. Misafirleri geri çevirmezdi, beni içeri almalıydı. O beni sol tarafımdaki evine buyur etmeliydi. Aksi halde kimse onun hala bir yerlerde nefes aldığına inandıramazdı beni.

Ve o an, kalbim büyük bir acıyla tekledi. Ben o umut kırıntısını almaya o kadar muhtaçtım ki, bu acıyı bile bir hoşgeldin algılamıştım. O nefes alıyordu! Almalıydı!
Bu işin sonu da boş çıkarsa işte o zaman bu soruşturmada yakmadığım kişi kalmazdı.

Transtan çıktığım an tüm sesler benim konuşmam için susmuş gibiydi. Boğazımdaki yumruyu yutarak Hazar'a cevap vermek için hareketlendim.

"Bir saat içinde emniyette olacağım."

SORUŞTURMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin