güçlü, sarsıcı ve oldukça yıkıcı⁶

266 32 44
                                    


İyi Okumalar

Yazarın Anlatımından:

Donghyuck, elini sıkı sıkıya tuttuğu ufak beden ile ilerlerken içine çektiği sayısız titrek nefesten bir tane daha çekti en derinlerine.

Aradan geçen onca günden sonra tekrar o kalabalık şehire dönmüşlerdi ve bu onlar için demek oluyordu ki, yaşadıkları sadece bir fragmandı ve film henüz yeni başlıyordu.

Agnes sırtında ki çantasının düşen askısını düzeltip yüzünün önüne düşen saçlarını geriye itelerken gözlerini babasından asla çekmiyordu. Günlerdir her hareketini en ince ayrıntısına kadar izleyip, inceleyip ona göre davranmıştı babasına.

Amacı belki de babasına iyi hissettirmekti ancak içinde ki o 'beni bırakmamaları için her şeyi yaparım' düşüncesi onun bütün hareketleri de dahil bütün düşüncelerini olgunlaştırıyordu.

Ve o an, o ufak çocuk duygusal yönden sömürülmekten ileriye gidilmeyen bir nesneden farksız hâle geliyordu.

"Babacım," dedi iyimser sesiyle, "evimize mi gidiyoruz?" Donghyuck ise o kadar dalgındı ki sadece başını sallamakla yetindi. Evlerine gidiyorlardı, günler sonra gülücükleri ile inleyen dört duvar arasının artık göz yaşları ile ıslandığı o eve gidiyorlardı ve her ne kadar istemeseler de, orasının iyi geleceği düşüncesini aşamıyorlardı.

Agnes geçtikleri gişeden sonra çıktıkları geniş kapının karşılarında ki yolda bekleyen Johnny amcasını gördüğünde kocaman gülümsedi. Günler sonra belki de en samimi gülümsemesiydi bu. Babasının elini bırakıp ona doğru koşarken Donghyuck bunun farkında bile değildi üstelik, önceden olsa sıkıca tutardı kızının elini. Kendisini bırakıp izni olmadan koşup gitmesine de asla izin vermezdi. Şimdi ise o kadar dalgındı ve kafası o kadar doluydu ki bunu umursayamadı.

"Amca!" Johnny dizlerinin üzerine doğru eğilip kendisine koşan bedene kollarını açtığı sırada, hızlıca üzerine atılan Agnes ile kahkaha atmadan edemedi. Uzun kollarını ufak bedene sarıp sıkıca sarılınca haftalar önce kendilerini ziyarete geldiğinde ki kadar sağlıklı olmadığını fark etti. Hem onun, hem de gözlerinin değdiği bedenin. Agnes'ı kucağına alıp ayağa dikeldiğinde yanında duran bedene yaklaşıp onu da çekti kendine.

Johnny Donghyuck'a asla kıyamazdı. Herkesten ziyade o, onun için bir kardeşten ibaretti ve canı yandığı zaman, o güzeller güzeli gülümsemesi yüzünde solduğu zaman içi gidiyordu. Bu her zaman böyle olmuştu, en ufacık olayda bile sırf onun için tepkisini ortaya koyardı ve şu an ki olay o kadar can sıkıcıydı ki herkes için, Johnny tarafını kimse düşünmek bile istemiyordu.

"Hoşgeldiniz," Donghyuck yüzünde ki ifadeyi bozmasa da sırf abisi için gülümsemeyi denedi ve kızına döndü bir kaç saniye. Johnny'e sıkı sıkıya sardığı kollarını ile göğsüne sindiğini gördüğünde günlerdir alamadığı uykusunu alması adına çabucak eve gitmek istedi o an. Çünkü kızı tıpkı Minhyung babasının göğsüne sığındığı gibi duruyordu amcasının göğsünde.

Ancak ardından, eve giderlerse eğer asla uyuyamayacağı aklına düştü. Çünkü evlerinde kendilerini bekleyen beden, hesap sormadan asla durmayacaktı.

"Hyung," dedi çatallı çıkan sesi ile, "yurda gidebilir miyiz? Agnes'ın uyuması lazım, hiç uyuyamadı." Johnny onu başıyla onaylayıp arkalarında ki arabanın kapısını Donghyuck için açıp binmesini sağladıktan sonra da Agnes'ı kucağına bırakarak ön tarafa geçti.

O an belki de verdikleri en iyi karar yurda gitmekti çünkü Johnny'nin Taeyong ile olan konuşmalarını duyan Mark evde bekliyordu onları. Ancak içinde patlak veren hislere engel olamadığından mıdır bilinmez yerinde duramıyor, son günlerde elinden eksik etmediği birasını yudumluyordu.

baby, this for you° markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin