Bazı şeyler vardır ki onlar bu dünyadan değildir, bazı sorular vardır ki dünyada ki cevaplar yanıtlayamaz, bazı yerler vardır ki asla keşfedilmemelidir. Ama elbette bunları deneyecek insanlar her zaman çıkar. Bunları deneyenler ölümden çok daha korkunç acılarla yüzleşirler, insan aklının düşünmeye bile yetmeyeceği acılar, işkenceler, cezalar...
Böyle yerlerden biri toprağın çok altında gizleniyor. Bir mağaranın çok derinlerinde. Bu mağaranın girişi görünmezdir... tabi sadece birkaç kişi hariç... mağaranın karanlık lanetiyle kutsanmış insanlar...
Bir süre sonra mağara da oluşan patlama sonucu kayalar yerlerinden oynadılar ve mağaranın giriş kısmı değişime uğradı. Mağaranın girişi kaya parçalarıyla kapandı. Kayaların arasından mağaraya doğru soğuk hava dalgası giriyor, aynı aralıklardan mağarayı demet demet aydınlatan ışıklar doluyordu.
Bomboş, büyük bir alan ve boşluğu bozan tek şey bir sütun mezar. Mağaranın tam ortasında korkuluk gibi dikilen bu mezar bir krala adanmışçasına heybetli büyüklüğe ve güzel bir işçiliğe sahipti. Mezara yaklaşıp bakınca bir takım işaretler göze çarpıyordu. İşaretler açıkça bir kapıyı resmediyordu, ama bunlar deşifre edilmesi imkansız işaretlerdi çünkü bu dil insanoğlundan çok öncesine aitti.
Bu sembolik kapının erdemlerinden geçen hiç kimsenin kurtulma veya uzaklaşma gibi bir şansı yoktur. Kapının ne anlama geldiğini merak edenler zindanlarda kurban ediliyor. Onları birer kurban haline getiren mezarın güçlü lanetinden başka bir şey değil. Onları lanetten kurtarabilecek tek şey, önemsedikleri şeyleri unutmaları...
Tek dokunuşuyla mezar yerle bir oldu, taşlardan çıkan dumanlar mağarayı gün ışığına rağmen kapkaranlık yaptı. Güneşten gelen ışığı arkasına alan yıkık mezar, gölgesi sayesinde arkasının görünmesini olanaksız kılıyor. Mezar yıkılırken, mağaradaki tüm meşaleler sönüyor, içerisi bir anda daha sıcak oluyor, içeriye kum tozları giriyor, işkencenin kurbanları daha da acı çekmeye başlıyorlar, işkenceciler daha da şiddetleniyor.
Birkaç dakika sonra buradaki yaşamından ayrıldığını hissediyor ve lanetli ölümünün onu sarmaya başladığını hissediyor. Mümkün olabilecek en kötü lanet başına geliyor. Zihninin boşaldığını hissediyor. Boş bir bedene dönmeye başlıyor. Efendisinin emirlerine sonuna kadar itaat eden boş bir kukla.
Tamamen boşlukta, hiçbir şey algılayamıyor. Acı yok, mutluluk yok, üzüntü yok, öfke yok. Hiçbir şeyi hissedemediği sonsuzluğun içinde. Tek hissedebildiği varlığı sadece kendini hissedebiliyor ve orada kalacağını, sonsuza kadar...
Bir süre geçtikten sonra uyuştuğunu hisssediyor, vücudunu da hissedememeye başlıyor. Aklı artık bu olanları kaldıramıyor, delirmeye başladığnı hissediyor. Eğer yeterince şanslıysa bir kurbana dönüşmeden önce, acılarını hissetmemesi için, delirmesinin bile bir çözüm olacağını biliyor. Kurbanlar sonsuza kadar kalacakları bu zindanlarında, hergün sonsuz farklı acılarla yüzleşiyor. Kimisi hiç delirmiyor en kötü yanı da bu. Sonsuza kadar hissedecekleri akıl almaz acılar ve işkenceler.
Aniden bir ses duyuyor, bir insan sesi değil... Ses ona özgürlüğe ulaşmasını vaat ediyor. Bir anlaşma karşılığında... İki kişinin ismini söylemesi gerekiyor. En çok sevdiği, onun için en değerli iki kişinin ismi... Özgürlüğü karşılığında, onlar için hayatını bile verebileceği iki kişinin ismini söylemesi gerekli. Ses, onları alıp sonsuz acıların olduğu zindana kapattıktan sonra, onu serbest bırakıyor. Canını verebileceği iki kişi, onun için canlarını vermişlerdi.
Ruhlarının işkencelere maruz kaldığı düşünceleriyle rahatsız olurken, aklı onu bulanık rüyasından uyandırıyor. Aslında isimlerini hiçbir zaman vermemişti. İşkenceden kurtulmak için de olsa sevdiklerine böyle bir şey yapamazdı. Nefret ettiği kişilerin isimlerini verdi. Sesin onları alacağını umut ediyordu.
Ama Ses yalanlarını çoktan anlamıştı. Bu sefer daha sıcak ve daha küçük bir zindana kapıtıldı. Buradaki işkenceler daha fazlaydı, çığlıklar sağır ediciydi, koku boğazını yakıyordu. Tekrar yalnız kalmıştı. Bu sefer çekeceği acıları tahmin etmesi de imkansızdı.
Ses ona hiç merhamet göstermeyecekti...
Çeviri: Ash Ketchum
ÇN: Sonsuzluk, uçsuz bucaksız tarif edilemeyen bir şey... Sizce sonsuzluk nasıl bir şey? :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CREEPYPASTA
HorrorHanımefendiler ve beyefendiler. Cidden artık özelden gelen "Creepypasta kitabını neden kaldırdın? Ben daha okuyamamıştım. Tamamen mi sildin? Geri yüklesen olmaz mı?" gibi mesajlardan sıkıldım. Ve nedense size "Onları aldığım yerden okuyabilirsiniz."...