( Ufak bir bilgilendirme , medyadaki resim benim tarafımdan çizildi arkadaşlar. ^_^ İyi okumalar :3 )
Karanlık ve ıslak ara sokak Sarah'nın cep telefonunun ekranı ile hafifçe aydınlanmıştı, nereye gittiğini görmek için bir kaç saniyeliğine açıyordu. Gözleri karanlığı taradı, ve çılgınca titredi. Dün gece ona olanlar bir gizemdi. Geçmişi düşündü, bara gittiği zamanı. Bir kaç arkadaşla beraber içeri girmişti, eğlenceli bir geceydi. Hiçbir şey olamazdı, ya da o öyle düşünmüştü. Şimdi ise sabahın üçünde,binadan binaya yürüyüp titriyordu. Tekrar düşünmeye çalıştı, ama her şey bulanıktı. Eski,köhne bir moteli ve bir meyhaneyi geçti.
Sarah yaşadığı mahallenin yakınlarına doğru yöneldi, sık ağaçlı bir yer. Yürüdü, arada bir gözlerini sıkıca kapıyordu. Sonsuza dek yağacakmış gibi duran soğuk yağmur onu kaplarken ceketinin sıcaklığına sokulmuştu. Tam da göz kapakları kapanırken, görüş açısının kenarında bir şey parladı. Hemen gözlerini açtı, ve gözbebekleri büyüdü. Etrafına bakındı. Karanlık ve yağmurdan başka bir şey yoktu. Eve gidebilmeyi umut ederek döndü ve yoluna devam etti. Çevresine göz atarken küçükken arkadaşları ile saklambaç oynarken kullandığı kestirme yolu hatırladı.
Ağaca tırmanmayı da içeriyordu. Üşümüş kadın tereddüt etti, ancak onu sıcak evine en çabuk götürecek yolun en iyi yol olduğu sonucuna vardı. Ormana doğru yöneldi. İçeri girdiğinde gördüğü ilk ağaç işaretlenmişti. Ağacın üstündeki işaret kafasını karıştırmıştı, içinde X olan bir yuvarlağa benziyordu. Kökenini ya da anlamını bilmiyordu,bu yüzden işaretin bir tür çete sembolü olduğunu varsaydı. Küçükken yaşadığı eğlenceli zamanları hatırladı. Sesli bir şekilde düşündü.
"O zamanları özlüyorum. Eskiden dünya kö-"
Sesi kesildi. Arkasında bir yerde yüksek bir kırılma sesi duymuştu. Dehşete düşerek ağaçların arasına doğru koşmaya başladı, ve kısa sürede kayboldu. Yine de çıkış yolu bulmayı umut ederek devam etti. Dikkat eksikliği ayağının yakınlarda bulunan bir ağaç köküne takılmasına sebep oldu, ve yere düştü. Ayağa kalkma çabası daha fazla acı verdi. Bileğini burkmuştu.
"Birisi lütfen...yardım etsin!" diye bağırdı.
Yaprakların hışırtısı tekrar kulağına geldi. Bir kez daha kalkıp koşmayı denedi ama yarası yüzünden kıpırdayamadı. Korkudan gözlerini sıkıca kapadı, ve tekrar açtığında önünde uzun, takım elbiseli,beyaz bir adamın durduğunu gördü. Adamın görünüşü karşısında fark edilir bir şekilde zayıf düşmüştü. Dehşet içinde çığlık atmaya başladı ama karanlıkta önünde duran ince, solgun adam tarafından susturulmuştu.
Saat 4. Eskiden küçük biri olan çocuk, şimdi soğukkanlı bir psikopattı. Jeff "Günlük iş" olarak adlandırdığı işleri bitirmişti. Masum insanları kesmek neredeyse Jeff'in aklını dolduran tek şeydi. Ayaklarını sürüyüp ıslak çimentonun üstünden geçerek yıllarca ev olarak gördüğü yere girdi. Elinde 2 viski şişesi tutarak trajik hatıralar dünyasına adım attı. Jeff sarhoş bir ölüm makinesine dönüşmüştü. Beyni ölüm kokusuyla dolmuştu. Psikopat aklından geçen bir düşünce ilk günden beri oradaydı. Yağmur damlaları eski eve çarparken, Jeff bütün ailesini kestiği o geceyi hatırladı. Bu düşünce ile kıkırdadı. Eğer deliliği yüzünden yapmamış olsaydı, pişman olmayı düşünebilirdi. Sevdiği insanların canını almasının pişmanlığını. Ama bu noktada mümkün değildi. Jeff tek bir şeyi düşünebiliyordu. Ölüm.
Sabahın 6'sı. Alkolden bir yudum daha aldı.
"Ne halt yemeye burda oturuyorum ben..." diye fısıldadı.
Geceye adım atmak için ayağa kalktığında vazgeçti ve viskiden başka bir yudum aldı. Alkol onun sıcak, kanlı dudaklarına ulaştı ve Jeff garip bir şey hissetti. Ani bir dürtü gelmişti. Ayakta durup evin ötesindeki ormana baktı. Ceplerini kontrol etti- sigaralar, çakmak ve tabi ki bıçağı vardı. Jeff bir şeylerin yanlış gittiğini biliyordu. Hissettiği duygu öldürme dürtüsü ve daha önce hiç hissetmediği garip bir şeyin karışımıydı.
Evden dışarı, ıslak karanlığa fırladı. Jeff şimdi tek ışık kaynağının bir ampul olduğu karanlık bir sokaktaydı. Hala sel gibi yağan yağmur Jeff 'in arkasına vuruyordu. Ormanın olduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Girmeden önce sol tarafına hızlı bir bakış attı. Mezardan fazla uzakta değildi. O tarafa döndü. Aklına bir düşünce esti, neşeli bir öğleden sonra rüzgarı gibiydi. Ailesinin son parçası sadece bir kaç adım ötedeydi, ve onu çağırıyordu.
Ormandan uzaklaştı, ve mezarlığa doğru yöneldi. Jeff yavaşça yürüdü, yine de bir kaç kez takılarak kısa mesafeyi uzattı. Bir mezara yaklaştı. Mezarı ölümün çürümüş kokusu ile şereflendirdi, ceketi kurbanlarının kanı ve parçaları ile doluydu. Jeff bir süre granit parçasına baktı. Görüşü kelimeleri okuyamayacağı kadar bulanıktı. Bu yüzden sadece baktı. İçinde bir huzursuzluk hissi oluştu, ve boğazı kurudu. Bir kaç dakika önceki garip histi bu.
Tekrar ormana doğru yöneldi. Ağaçlık alana doğru yürürken gözü diğer ağaçlardan bir kaç adım uzakta olan bir ağaca takıldı. Üzerine küçük,grimsi bir kağıt tutturulmuştu. Gözleri bulanık olduğu için okuyamıyordu. Okuma çabasına da girmedi, ve yavaşça karanlığa süzüldü. Sanki bu yeri biliyormuş gibi, sanki burası eviymiş gibi.
İki viski şişesini sıkıca kavrayarak sarhoş bir belirsiz hali ile ormanı inceledi. Karanlığa hayran kalmıştı, ona kimse görmeden kurbanlarının boynunu kesebileceği karanlık bir koridoru hatırlatıyordu. Yürümeye devam ederken, Jeff delicesine aşık bir hale düşmüştü. Boş karanlık etrafında dönüyordu. Kendine kendine anlaşılmaz ve hızlı bir şekilde fısıldayarak yoluna devam etti. Bir şey garip hissettiriyordu. Yaprakların ezilme sesleri bir insanın çıkarabileceğinden daha fazlaydı. Jeff bir şeyin görüş açısında gizlendiğini gördü.
"Kim var orda?" diye homurdandı.
Sesin fazlalığı duyulabiliyordu, ama olağan dışı bir şey yoktu. Jeff etrafını kontrol ederken cırcır böceklerinin sesleri arttı.
"Gel buraya tavuk, oyunları gerçekten de sevmiyorum, saklambacı da."
Jeff bunu söylerken yakınındaki çalılıktan gelen bir hışırtı duyuldu. Ses kesilmeden önce bıçağını oraya savurdu. Ardından bütün bir zaman boyunca saklanan şeyi gördü.
Bir kemirgen yaprakların arasından kaçarken "Lanet olası kemirgenler, sadece işe yaramaz bir kaç haşeresiniz." dedi.
Çalılıkta ne saklandığını gördükten sonra, gece yarısı gezisine devam etti. Sırtına vuran yağmur yavaşlamıştı. Görüşü daha da bulanıklaşıyordu ve kafasının içinden yüksek bir ses geliyordu. Duyulan ses Jeff 'in çılgın hayal gücünün bir ürünü olabilirdi, çünkü ağaçlık alan sessizdi. Ayaklarını sürüyerek dayanılmaz sese lanetler savuruyordu. Daha önce hiçbir ses kulaklarını bu kadar rahatsız etmemişti.
Jeff'i boğan ses yavaşça dindi. Acıdan dolayı Jeff bir ağacın dibine yığıldı. Elindeki iki şişe yere düştü. Bir tanesi ağaç kabuğuna çarparak parçalandı, ve her yere yayıldı. Camın kırılma sesi Jeff'in bilincini şiddetli bir şekilde geri getirdi. Gözleri karanlığa tekrar alışırken, bulanıklık Jeff yukarısında duran beyaz renkli oval bir şey görürken arttı. Gözleri şok yüzünden aniden odaklandı, ama bir kaç saniye önce önünde olan şey şimdi görünürlerde yoktu.
"Bu da neydi?"
Jeff kendi sözüne güldü. Aklı ona oyunlar mı oynuyordu?
"Şimdi o şeyin lanet bir kemirgen olmadığını biliyorum."
Jeff aniden bir şeyin karanlıkta süzülerek belli bir mesafeden onu takip ettiğini düşündü.
Bir cevap alma umudu ile "Bu kadar, oyun oynamayı bırakıyorum. Ne cehennemdesin, seni lanet pislik?!" diye haykırdı. Beklenmedik bir şekilde cevaplanmıştı. Tekrar yürümeye başladığında, boynunda hafif bir karıncalanma hissetti.
"Az önceki lanet hava değildi, pislik. Seni becermeyi düşünmeden önce o lanet çalılıklardan çıksan iyi olur!" Jeff bu noktada vahşileşmiş hissediyordu. Bu yer ile ilgili hiçbir şey düzgün değildi, ama her dakikadan zevk alıyordu. Parlayan bıçağını ceketinin cebinden hızlıca çıkardı, ve karanlıkta ağaç dallarını kesmeye başladı.
"Dışarı çık seni s*rtük!" diye bağırdı "Artık saklanmak yok, boğazını kesmek için bütün dalları keseceğim!"
Jeff bıçağını görüş açısının sol tarafını kapayan dala doğru çevirdi, ve sapladı. Doğrudan temas ile ağaç olduğunu düşündüğü şeyin karanlıkta saniyeler içinde yavaşça kaybolduğunu görünce afallamıştı. Ne yapacağını bilemez bir halde hızlıca sağ tarafına baktı ve bıçağını gecenin karanlığına sapladı. Ağaçların arasına baktı, ve beklemediği bir şey gördü. Psikopat gencin önünde duran şey son derece uzun, ince, temiz ve siyah bir takım elbise giymiş bir adamdı. Bunlar Jeff'in o an görebildiği ilk şeylerdi, yağmur bakış açısının bozulmasına neden oluyordu.
Jeff'in bakış açısı tekrar düzeldi ve hızlıca adamı incelemeye başladı.Bir deri bir kemikti, yüzü solgun, neredeyse beyaz bir renkteydi. Jeff yüzünü incelerken, adamın yüzündeki eksiklikleri fark etti. Bu "Şeyin" yüzü tamamen boştu, gözleri,burnu ya da ağzı yoktu. Sadece beyaz,boş bir kafa. Bu Jeff'in biraz huzursuz hissetmesine neden oldu, ve sonra gülme krizine girdi.Hayretler içerisine olsa da, önündeki figürle konuştu.
"Beni ağaçların arasında takip eden pislik sendin demek ha?"
Jeff boşluğa bir kez daha baktı.
"Ne halt olduğunu bilmiyorum, ama bana kendimi hatırlatıyorsun. Güzel,beyaz bir yüzün var ama tek eksiğin bir gülümseme!"
Fark ettiği şey yüzünden kontrolsüz bir şekilde gülmeye başladı. Ama durdurulmuştu, kulakları parazitlenme sesi ile saldırıya uğramıştı.Yere düştü. Rahatlamak için kulaklarını kaparken karanlık etrafını sarmıştı. Az önce Jeff'in sorguladığı figür şimdi ona dayanılmaz bir acı veriyordu.Gözlerinin olması gereken yer ile doğrudan Jeff'e bakıyordu. Bir noktada, Jeff sınıra geldi. Acıdan kurtulup, bıçağını bir kez daha havaya kaldırdı, ve kesmeye başladı. Her hareketi sonuçsuzdu, adam zaman yokmuş gibi hareket ediyordu, saldırılardan kaçmak için ışınlanıyor gibiydi.
Uzun adam karşılık vermeye başladı. Jeff ona saldıran kişinin arkasından çıkan dokunaçları yeni fark ediyordu. Jeff'i sarmışlardı, karşılık olarak bıçağını yanına yaklaşan her bir dokunaca savurdu. Kola benzeyen bir şeyi kesmeyi başardı. Aynı anda, kesilen uzuv bir anda tekrar büyüdü. Az önce olan şey Jeff 'i şaşkına çevirmişti. Sanki adam uzun bir ağaçmış gibi hissetti, dokuncaçları da dallarıydı. Jeff orayı kendisine ev edinmiş bu düşmanla savaşamayacağını bilerek ormandan dışarı kaçtı.
Saldırgandan kaçarken kendini ormana girdiği yerde buldu. Sağ tarafında mezarlık vardı. Açık bir alan. Ağaçların arasından koşarken sol tarafta diğerlerinden uzakta duran ağacı fark etti. Bu önceki ağaçtı. İçgüdüsel olarak ağaca koştu, ve daha önce uzaktan gördüğü notu okudu.
"Bu ağaçlığa karanlıkta girmeyin, son zamanlarda burada uzun bir adam görüldü, bazıları ona Slenderman diyor.Dikkat edin, girerseniz kendi sorumluluğunuz."
Ağaçların arasında onu takip eden şey Slenderman olarak adlandırılmıştı. İsim uzun,beyaz figüre çok iyi uymuştu. Jeff aceleyle kanlı bıçağını kullanarak düşmanını bekleyeceği mezarlığa doğru koştu. Jeff'in dileği yerine gelmişti, Slenderman ağaçlardan çıkıp yaklaştı. Evini bırakmakta tereddüt ediyor gibiydi. Tereddüt etmesine rağmen yine de çıktı ve hızlıca Jeff'e yaklaştı. Psikopatın içgüdüleri geri gelmeye başladı, ve uzun adamın üstüne atladı. Jeff düşmanı tarafından tutulup yakındaki bir ağaca fırlatılmıştı.
Onu saran dokunaçları bıçaklamaya devam etti. Slenderman'in kollarından birini kesmeyi başarmıştı. Derin kesikten kan akmaya başladı. Beyaz figür hiçbir ifade göstermedi, ve Jeff'i tutup ağaçlara ve taştan döşemelere fırlatmaya devam etti. Jeff'in bıçağı tutuşundan kaydı ve onunla beraber yere düştü. Yerle çarpışan bıçak bir kaç saniyede Jeff'in karnına girdi. Yaradan kan fışkırdı, ve zemin kırmızı sıvıyla kaplandı. Sallanarak ayağa kalktı.
"Yapabileceğinin en iyisi bu mu Slendy? Babam kemeriyle bana senin ince,zayıf dokunaçlarından daha çok çok zarar vermişti!"
Slenderman sessiz kaldı, ama dövüşmeye devam etti. Adam mezarda bulunan bir taşa uzandı, ama daha onu tutamadan, Jeff bıçağı karnından çıkararak onu doğrudan Slenderman'e fırlattı. Jeff'in hedeflemesi kusursuzdu, bıçak adamın uzuvlarından birini kesti. Slenderman'in sol kolu tamamen gitmişti, kol tok bir ses ile yere düşerken omzundan çıkan yoğun kanla birleşmişti. Slenderman karanlığın içinde hızlıca kayboldu, ama Jeff'in arkasında ortaya çıktı. Sağ elinde kırılmış bir granit taş tutuyordu, onunla Jeff'in kafasına vurdu. Jeff bir kez daha yere düştü, bilinci az kalsın kapanıyordu.
Saldırganı tarafından ele geçirilip bir mezara doğru fırlatılması uzun sürmedi. Mezar taşı çarpmanın etkisi ile parçalandı. Bir kez daha ayağa kalktığında Jeff'in gözleri mezar taşındaki isme odaklandı. Taştaki ismi okurken siyah gözleri iyice açıldı. Gri parçaya yazılmış isim Jeff tarafından hemen tanınmıştı. Kardeşinin ismiydi,Liu. Bir şey Jeff'in içine akıyordu. Aniden içi öfke ile doldu, ve acayip bir hızla Slenderman'e doğru koştu. Jeff'in bıçağı derisiyle birlikte takım elbisesini de parçalara ayırıyordu. Slenderman ormana doğru ışınlanmaya başladı.
Jeff "Hadi ama pislik, seninle işim daha bitmedi!" diye bağırdı. "Uykuya gitmene yardım etmek istiyorum Randy! Acayip yorgun görünüyorsun!"
Jeff'in içine akan şey deliliğinin aşırı derecede artmasına neden oluyordu.Tekrar ormanın içine,Slenderman'e doğru koştu. Ağaçların arasından geçti, hala adamı takip ediyordu. Slenderman ormanda hareket etmeye devam etti. Jeff'in dikkat eksikliği yerde duran bir dala takılmasına neden oldu,cam parçaları ona saplandı ve cebindekiler dışarı saçıldı. Jeff karmaşık bir ifade ile kanlı yüzünü kaldırdığında alkolün kokusu burnuna geldi. Jeff daha önce burda olduğunu biliyordu, aynı dala takılıp şişeyi düşürmüştü.
Yerdeki bıçağını umutsuzca aramaya başladı. Elinin bıçak olmasını umduğu ılık bir şeye geldiğini fark etti. Çakmağını tutmuştu. Küçük ateşin biraz da olsa aydınlatması için çakmağı ateşledi. Kanlı elleri plastiği tuttu. Bir kaç sonuçsuz çabadan sonra, küçük, turuncu bir alev çıktı. Yakınlarda duran bıçağını bulmak için çakmağı önüne tuttu. Başka bir hareket yapamadan, Slenderman önünde belirdi. Daha önceki pürüzsüz beyaz yüzü çizikler ve kanla kaplanmıştı. zarar görmüş görünse de Slenderman güçlü kalmayı başarıyordu.
Jeff'in çakmağı tutan eli gevşedi, kanı eliyle çakmak arasındaki sürtünmeyi azalttı. Küçük alev yere düştü. Çakmak yere değer değmez yoğun bir ateş ortaya çıktı. İki düşman ateşten uzaklaştı, ikisi de ateşle aralarına mesafe koyamadan yerdeki alkol yüzünden ateş büyümüştü. Bir kaç saniye içinde, orman yerden yukarı doğru yanmaya başladı. Jeff kendini güvenceye alacak bir şey için bakındı, ama alevler arasında hiçbir şey görünmüyordu. Slenderman hiçbir şey düşünmeden Jeff'e saldırdı. Jeff etrafını saran aleve aldırmayarak karşı koydu. Uzun canavar Jeff'i yakaladı. Jeff bıçağını aldı ve atladı.
Yararı yoktu, Jeff Slenderman tarafından geri çekilmişti, ve şimdi onun tutuşundaydı. Slenderman Jeff'i sağa sola sallamaya başladı, bunu yaparken, Jeff onu ısırdı ve kemiğin kırılan sesi gürültülü bir şekilde duyuldu. Slenderman'in acısı arttı, şok içinde Jeff'i büyük bir ağaca fırlattı. Ağaca uçarken,Jeff arkasında keskin bir acı hissetti. Gövdesine bir ağaç dalı girmişti, daha sonra ağacın köküne çaptı. Uzun bir ağacın dalı tarafından kazıklanmıştı.
Acı içinde bağırırken ağzından ve açık yaralarından kanlar fışkırdı. Slenderman kaçarak ateşin ulaşamadığı güvenli bir yere gitti. Jeff'in kaçma çabalarını izledi. Böyle bir durumda kaçışın imkansız olduğunu Slenderman biliyordu. Beyaz canavar uzun mesafeden bile Jeff'in çığlık attığını duyabiliyordu. Bölgeden uzaklaşıp Jeff'i alevlerle baş başa bıraktı.
Yangın daha da parlaklaştı, ve Jeff'in etrafını sardı. Yoğun sıcaktan kaçmak için vücuduna saplanmış ağaç dalını çıkardı. Ateş onu yuttu, her şey etrafında dönüyordu. Alevler onu sararken, Jeff için hiç umut yoktu. Aklını uzun süre önce yitirmişti, ama bu farklı bir şeydi. Sınıra ulaşmıştı, ve aklı da orman gibi yandı.
------------
"Sarah Burgess isimli genç kızın kayıp olduğu bildirildi. En son akşam saat 9 sularında Drop In Bar&Grill'de görüldü. Sarah Burgess'ın nerede olduğu hakkında bir bilginiz varsa lütfen 404-835-4357 polis merkezini arayın. Başka bir haber, yerel alandaki büyük ormanda bir yangın başlamıştı, nedeni hala öğrenilemedi. İnceleme ekipleri kalıntıları inceliyor. Yangın söndürüldü. Bu yoğun ağaçların arasında yaşayan hayvanlara zarar verecek. Gelen bilgileri sizinle paylaşacağız."
Mark televizyonu kapadı ve koltuğa çöktü.
"Hey balım, gidip ormanı görmek istiyordun, geriye ne kaldı acaba? Ateşi başlatan lanet şeyi yere koymuşlar. Ayrıca kayıp bir kız var, belki oraya gidersek kızı da görebiliriz."
"Bunu başka bir zaman yapabilir miyiz? Şu an meşgulüm Mark. Ve eğer polis bile bulamıyorsa biz o kızı hiç bulamayız!" diye itiraz etti Julia.
Mark cevap verdi "Hadi ama, bir zararı olmaz. Sadece 5 dakikalık bir yürüyüş!"
"Tamam,ama sadece 5 dakika!"
Adam ayakkabılarını giydi ve karısıyla birlikte evden çıktı. Yanmış ormana doğru ilerlerken, ters yöne doğru bir şeyin hareket ettiğini görebiliyorlardı. İnsana benziyordu. Yaklaştıkları zaman, yüzündeki yanık benzeri izleri gördüler. Yaratığın göz kapakları tamamen gitmişti, ve yüzünde doğal olmayan bir gülümseme vardı. Tamamen beyazdı, yanmış gibi görünen yerler ise grimsi. Uzun,siyah saçları kavrulmuştu. Daha da yakınlaştılar ve Mark bağırdı.
"Hey dostum, yardıma ihtiyacın var mı?"
Julia korkmuş bir şekilde fısıldadı "Mark dur, kim olduğunu bile bilmiyoruz! Lanet olası bir katil olabilir!"
Adam çifte hızlıca yaklaştı. Yaklaşırken kanla kaplanmış kalın bir bıçak çıkardı.
"Benim yok, ama uyumak için yardıma ihtiyacınız olduğunu görebiliyorum."
Jeff adamın boynunu çapraz bir şekilde kesti, ve adam yere düştü. Karısı sesli bir şekilde çığlık atmaya başladı. Sıradaki o olduğu için bağırmaya devam edememişti. Bıçak doğrudan kalbine saplanmıştı.
"Benim için endişelenmene gerek yok. Sadece uykuya git."
Çeviri: Rei Shizuka
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CREEPYPASTA
HorrorHanımefendiler ve beyefendiler. Cidden artık özelden gelen "Creepypasta kitabını neden kaldırdın? Ben daha okuyamamıştım. Tamamen mi sildin? Geri yüklesen olmaz mı?" gibi mesajlardan sıkıldım. Ve nedense size "Onları aldığım yerden okuyabilirsiniz."...