18: kahraman öldüğünde bile kalbi atmaya devam eder

50 7 3
                                    

insanoğlu yaratılmış, dünyaya adeta fırlatılıp özgürlüğüne tutsak edilmiş, ait olduğu yeri ararken olamadığı binlerce yerde binlerce kez, hepsinde biraz daha azalarak kaybolmuştu. ve dünyanın düzen görünümlü kaosunda kendini ararken insan, gün geçtikçe kendini daha da kaybediyordu. 

atsushi kara bata çıka, kaç saattir yürüdüğünü bilmiyordu. üstelik soğuk hava hiç de yardımcı olmuyordu. teçhizatlı gelse de kar fırtınası burnunun ucunu, yanaklarını, ellerinin parmak uçlarını uyuşturmak üzereydi. 

"atsushi-kun! dayan, az bir yolumuz kaldı!" 

kenji'nin nasıl böyle dayanıklı olabildiğini anlayamıyordu atsushi. diz kapaklarına kadar gelen kara rağmen suyun üstünde yürür gibi yürüyor, önlerine çıkan ağaçları basitçe köklerinden söküp atıyordu. böylece yürüyecek düz yol açıyordu kendilerine. 

atsushi birden durdu. ellerini diz kapaklarına koyarak bir müddet soluklanmaya çalıştı lakin lanet soğuk hava ciğerlerini de yakıyordu. kenji'nin elini omzunda hissettiğinde başını kaldırarak ona baktı. kenji atkısını yüzü görünecek kadar aşağı indirdi, ardından gülümsedi "endişelenme," diyerek. 

"boşuna gitmeyin!" 

yürümeye devam ediyorlardı ki arkalarından gelen ses ile ikisi de olduğu yerde kalakaldı. atsushi yavaşça arkasına döndü. bunu öyle yavaş yapmıştı ki o an onu gören herhangi bir yabancı ağır çekimde hareket ettiğini düşünürdü. sağ kolunu kaplana dönüştürüp metrelerce ilerilerindeki sigma'ya atılıyordu ki kenji ona engel oldu. ne olduğunu anlamayarak kenji'ye baktığı esnada kenji başıyla onlara yaklaşmakta olan sigma'yı işaret etti. sigma bayılmak üzere gibi görünüyordu. adım atarken bacakları titriyordu. atsushi kendini kenji'den kurtarıp kaplan koluyla sigma'ya okkalı bir yumruk savurdu. sigma'nın zaten zayıf bedeni yediği darbe ile yerdeki karda bir çukur oluşturmuş, yer yer kırmızı renklenmeler yaratmıştı. 

"sana güvenmiştim, adi herif!" atsushi sigma'yı yakasından kavradı, yerden kaldırdı. ikinci bir darbe savuruyordu ki sigma'nın çok güçsüz olduğunu fark etti. pekala, sinirliydi lakin sigma'yı öldürmek gibi bir planı var mı, emin değildi. öfkeyle dişlerinin arasından konuştu. "elimde kalmadan önce dostoyevski'nin planını anlatsan iyi olur!" dedi ve adamı serbest bıraktı. sigma dengesini sağlayamayıp yere düşmüştü, titrek kollarıyla yerden destek alarak güç bela doğruldu ve ayakta durdu. "zaten bunun için geldim," dedi tıpkı vücudu gibi titreyen sesiyle. "fyodor... hep, kartları açık oynar. sizin... bilmenizi istiyor."

kenji kaşlarını kaldırdı. "neyi bilmemizi istiyor?"

"istediği... arahabaki. sen, ben, dazai, nakahara, mori, verlaine... herkesi sadece piyonu olarak kullandı. sıra en büyük oyununda."

"ne demek şimdi bu!? arahabaki'yi istiyor da ne demek!?" atsushi söyledi. sigma derin bir nefes almak istese de nefesi soğuk yüzünden yarıda kesilmişti. 

"başından beri... amacı eski gücüne sahip olmaktı. arahabaki ona ait. almadan durmayacak."

"bunun akutagawa ile ne ilgisi var? onu neden öldürdün o zaman?" sigma atsushi'nin sorusuna karşılık burukça gülümsedi. "ben kitap tarafından yaratılmış... basit bir karakterim. sadece bana verilen görevleri... yapmam gerekiyordu. onları... yenemezsiniz." dedi ve öksürmeye başladı. etraf kan olmaya devam ediyordu. 

sigma'nın öksürüklerinin ardı arkası kesilmedi. öksürüyordu, ardından kan kusmaya başladı ve gücünü yitiren bedeni yüzüstü karlara gömüldü. kenji hemen ona koşup boynundan nabzını yokladı.

"ölmüş."

nihayet dostoyevski ve müritlerinin kaldığı evi bulduklarında güneş tepeye henüz varıyordu. dostoyevski planını anlatması için sigma'yı onlara gönderdiği yetmezmiş gibi malikanenin ikinci katının en büyük camının ardında, ellerini arkasında birleştirmiş onları izliyordu. atsushi öfkeyle soludu. kenji ile ayrılmışlardı, böylece malikaneyi farklı konumlardan inceleyebilirlerdi ve aynı anda yakalanma ihtimallerini azaltmış olurlardı. derken malikanenin arka kapısı açıldı ve içeriden gogol çıktı. 

l'ultima cena • soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin