3. Bölüm: Hayal Kırıklığı

51 8 45
                                    

                                         Merhaba!!!

                                Nasılsınız çiçeklerim?

                   Bölüm şarkılarını buraya bırakıyorum.

          Dedublüman & Çağrı Çelik; Fikrimin İnce Gülü,

                              Tom Odell; Another Love.

                            İyi okumalar diler ve kaçarım.

                                Yorumlarda görüşelim.

                                   🤍🖤🤍🖤🤍🖤

Gözümüzden ne kadar yaş akarsa aksın acılarımızı hafifletmez, aksine daha da çok ağırlaştırır ve uyuyarak o ağırlıktan kurtulacağımızı düşünürüz.

Eğer imkanım olsa, ağlamak yerine sadece uyurdum. O ağırlığın bıraktığı yüklerden kurtulmak için gözlerimi dâhi açmazdım ama demekle olmuyordu. Yıllarca göz yaşı dökmüştüm ve kendime söz vermiştim. Ağlamayacağıma dair kendime söz vermiştim. Sözümü de tutmuştum elbette.

Benim gibi duygusal biri için iki yıl ağlamamak tebrik edilesiydi. Bugün kendime bir söz daha veriyordum. Bu insanların beni üzmesine ve yıkmasına asla izin vermeyecektim.

Çünkü Fahral'ın gözlerinde gördüğüm o duygular beni boğacaktı. Acıtıyordu, evet onun gözlerinde gördüğüm o yabancı duygular acıtıyordu. Ama denerdim, denemeden asla başarılı olunmazdı zaten.

Bu oda beni boğuyordu, içindeki insanlar, o insanların bakışları nefesimi kesiyordu. Birinde nefret vardı, diğerinde ifadesizlik, bir diğerinde kırgınlık vardı, hüzün vardı ama hiçbirinde mutluluk yoktu.

Burnumun sızlamasıyla onların gülüşlerine buruk bir tebessüm ettim. Mutlu değildim evet ama hüznümü belirtmeyi sevmezdim. Kimsenin beni böyle görmesini istemezdim.

Nefes almaya ihtiyacım vardı, bu odadan çıkmaya, o insanlardan uzaklaşmaya ihtiyacım vardı. Buraya gelmem hataydı, bu şehire gelmem hataydı.

Pembe abla kına için gerekli konuşmayı yapıyor diğerleri de konuya uyum sağlıyordu. Sabahtan beri Saye'nin iğneleyici ve nefret dolu bakışlarına maruz kalmak canımı sıkıyordu. Fahral yanındaki arkadaşı ile bir şeyler konuşuyor Elis ve Alaz'da Pembe ablanın gereksiz heyecanına söyleniyordu.

Duyuyordum ama hiçbir konuşmaya dahil değildim. Yok gibiydim. Buna alışmıştım elbette ve bunu yargılayıp alınmam saçmaydı. Sonuçta yedil yıldır onlardan uzakta bir şehirdeyim ama yine de insanın içi acıyordu.

Hele ki İlkim ve Saye'nin gülüşerek konuşmasına şahit oldukça sözümü bozup gözyaşlarımı serbest bırakasım geliyordu. Gözlerim bir anlığına onu bulduğunda bana baktığını gördüm.

Sertçe yutkunurken ayağa kalktım. Zaten kimsenin farkında değildim, bu yüzden onlara cevap dâhi vermeden odadan çıktım. Dış kapıyı açarak kendimi sokağa attığımda sokak lambasının cızırtılı sesi kulaklarıma doldu.

Yemekten sonra herkes kendi köşesine çekilmişti ve o andan sonra onlar için unutulmuştum. Çocuk gibi alınıp üzülüyordum belki ama bu yine de kırıcıydı. Yıllar sadece ben de değil, onlarda da çoğu şeyi değiştirmişti.

TUTKUNUN ESARETİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin