Unutulmaz Bir Gün

30 6 3
                                    

Dolabın içinde eski hizmetçiye ait eşyalar vardı. Şimdi siz bunda ne var diyeceksinizdir ama elbiselerin çoğunda kan lekeleri vardı. İşler gitgide karmaşıklaşıyordu. Acaba benden önceki kişi şuan neredeydi? İşini mi bitirdiler yani öldürdüler mi yoksa bir yerlerde mi saklanıyor? Bence önceki hizmetçi çok şey biliyor. Onu bulmam lazım bu davada çok işime yarayacak. Bu kadının yaşayıp yaşamadığını bulmam lazım. Korumalardan birinin sesi ile kendime geldim. Koruma bana doğru bakarak

- Hanımefendi daha çok yapılacak iş var. Ellinizi biraz çabuk tutun lütfen.

- Tamam. Hemen hallediyorum.

Bana doğru biraz sırıtıp, yoluna devam etti. Adamın bana doğru neden sırıttı acaba. Neyse işimi aksatmamam lazım. Hemen hiç dokunmadan hemen elime eldiven geçirdim. Örnek bir kanlı bez parçası aldım ve kanıt poşetinin içine koydum, ek olarak ise dolabın kanlı kıyafetlerle olan fotoğraflarını koydum. Hemen bunları göndermem gerek ama nasıl?

Ben şimdi bunları göndermem için Perşembe gününü beklemem gerek ama daha bugün haftanın başı yani pazartesiydi. Neyse bana verdiği kutunun içinde saklamaya karar verdim. İlk kanıtlarım oldu hem de daha ilk günden bu bayabi iyiydi. Sizce de çok garip değil mi? Bu adam ünlü bir mafya ve arkasını temizlemiyor.

Bence bu işte bir terslik var. Ben bu kanıtları çok gizli bir yere saklamalıyım. Ben bu evrakları en sonunda yatağımın altında gizli bir bölme yapıp oraya koymaya karar verdim. Gizli kutu zaten çantamda olduğu için hemen içine evrakları içine koyarak, kutuyu yatağın altına sakladım. Yeniden o koruma bana doğru bakarak;

- Hanımefendi Oktay bey sizi aşağıda bekliyor. Yemek yeme sırasında servisi siz yapacaksınız.

- Tamam hemen geliyorum. Şeyy... Size bişey sorabilir miyim?

- Tabii ki de.

- Adınız neydi acaba yani size hitap ederken ne demem gerek.

Bana doğru bakarak hafif göz kırptı. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu. Altı üstü bir ad sorduk yani. Görende sanar belediye başkanından istifa etmesini istedim. Neyse aşağıya doğru indim, inerken yine gözüme o kapı çarptı. Oraya ne yapıp edip girmem gerekiyor. Aşağıya indim, yemek masasının oraya servis yapmaya başladım.

Ben servis yaparken içeriye iri yarı bir adam girdi. Oktay kafasını çıkın anlamında salladı. Ben de bişey demeden odama doğru ilerledim. Odama vardığımda kapıyı kapatıp gizli hattan karargahı aradım. Oradakilere araştırmaları gereken yani bulmaları gereken kişiyi söyledim. Kan örneğinden bulabileceklerini fakat onları bir eski evin orada buluşup bir adam ile deney yerine gönderebileceğimi söylediler. Kan tahlili 3 4 saate anca çıkarmış.

Hemen kıyafetlerimi giyip buradan çıkmak için yola koyuldum. Kutumu az kalsın unutacaktım. Kutumu kucağıma alarak kapıya doğru yöneldim. Fakat önümde kocaman bir sorun vardı. OKTAY BEY ondan daha büyük sorun yok zaten. Merdivenlerden aşağıya indim tam kapıdan çıkacakken, Oktay beni durdurdu.

- Nereye gidiyorsunuz? Elinizdeki o kutuda neyin nesi?

Offff yakalanmıştım, şimdi ne yapacaktım. Aklıma Meleğin evraklarında yazan bir bilgi geldi.

- Oktay bey biliyorsunuz benim annem hasta. Annem buraya tedavi için geldi. Ona yemek götürüyordum. Eğer bir sorun varsa bir daha götürmem.

- Yok ne sorunu olacak yalnız sizin buralarda tek başınıza gezmeniz doğru olmaz. O yüzden sizin yanınıza bir koruma vereceğim.

İsmini sorduğumda bana cevap vermeyen adam ben olurum diye söyledi. Bir anda modum düştü. Ne bilim yani böyle gıcık biri beni takip edecek, hem de görevimi riske atacak. Ne yapıp edip ondan kurtulmam lazımdı. Bir kaç dakika boyunca adama doğru daldım. Adam bana doğru bakarak;

Gizli Görev Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin