Vizyon

61 9 6
                                    


Yazar'dan

Tom Astrazano, içi çürümüş muggle yetimhanesinden yeni aile bireyleri ile uzaklaşmaya başlamıştı. Tanrılar kadar güzel bu insanlara bakmaktan kendini alamıyordu.

Bellatrix karşı caddenin tenha bir ucunda muggle'lar tarafından görünmediklerini kontrol ederek hermione'nin elinden tuttu, sağ elini de tom'a uzattı.

"Neden elini tutmalıyım? Gitmeyecekmiyiz?" Dedi, anlamsız gelmişti bu el tutma.

"Yapacağım şey buharlaşma denilen bir çeşit sihirli geçiştir, şimdi elimi tut." Tekrar uzattı elini, Tom'un hafif öfkeli bakışları ile elini tuttuğunda odaklandı ve malikanenin sahil tarafındaki dış avlusunu hayal etti.

Tam buharlaşmadan az biraz önce hermione tom'a " sakin ol ve sakın korkma." Dedi ilk defa buharlaşan Tom'a.

Şrakt!

Yol ve muggle dünyası, gri pis bir sakız gibi uzadı ve aktı etrafta şimşekler çakıyordu sanki, Tom'un kalbi deli gibi atıyor, bütün vücudu ağrıyla sızlıyordu midesinde iğrenç kıpırtılar mevcuttu ellerine de elektik verilmiş gibiydi.

Kapattığı gözlerini açamadan ayaklarının yumuşak kuma değdiğini hissetti. Sıcak hava dalgası ile ısınırken, midesinden ateş gibi bir sıvı yükseldi. Olduğu yerde çömelerek kustu, hızlı hızlı nefes alırken ensesinde ki ağrı giderek şakak kemiklerine ilerliyordu.
Yaklaşık bir dakika sonra kendine geldi.

"Buda neyin nesiydi." Dedi midesini tutarken, gümüş saçlı ikili ise gayet normal bir şekilde duruyorlardı, etkilenmedikleri aşikardı.

Bu durum biraz sinir bozucuydu, zayıf görünmesi bir yana iğrenç hissettmişti.

Bellatrix "Merak etme kendi başınıza yapmaya başladıktan sonra alışacaksınız, ilk buharlaşmalarınızda böyle olur zaten." Dedi

Bellatrix ve hermione önden gidiyor tom'da etrafını büyük bir hoşnutlukla seyrederek arkadan geliyordu.

Şuan aklından geçen ve ruhundaki his tam anlamıyla dinginlik'ti durgun bir deniz yumuşacık kumlar ve devasa bir malikane.

Artık denizin seslerini duymadığında daha farklı bir ses ile irkildi.

"Plambick, efendisine de-." Küçük ev cini lafını bitiremeden bölündü.

"Ah Mrs Astrazano görüyorum da neşeniz pek yerinde, ne müthiş çocuk oldukça iyi görünüyor." Dedi hobulus fireborn.

Küçük ev cinine ilgi ve biraz da uygunsuz bakışlar atıyordu Tom, ama konuşan bu adam ayaklı bir mahlukat gibiydi. Bu adamı sevmeyeceği aşikardı.

"Ne güzel süpriz böyle bay fireborn, keşke baykuş gönderseydiniz daha uygun bir vakte denk gelebilirdik." Dedi en iğneleyici ses tonuyla, fakat aptal bir adam olan fireborn azıcık utanmak bir yana gri'ye çalan dişleri ile gülümsedi.

Bellatrix fireborn ile arka bahçeye doğru yol aldı, amacı biran önce şu cadolozu def etmekti.

Hermione, Tom ile başbaşa kaldığında sessizce yürümeye devam etti.

"Hiç konuşmazmısın sen?" Hermione'ye garip bakışlar eşliğinde sormuştu bunu, çünkü daha önce sihir yeteneği olmasına rağmen ilk defa onun kadar ilginç bir çocuk görüyordu. Tom onun kendine benzediğini düşündüğünde, bu kanıdan vazgeçti. Kızın gözlerinde onda olmayan bir şey vardı; korku
Gördüğü şey buram buram korkuydu, kızın enerjisini hissediyordu, gözlerini kaçırıyor arada bir terli ellerini kazağına değdiriyor, parmakları ile oynuyordu.
Ah o gözler, Tom için her zaman özel ve gizemli kalacaklardı sonsuzluğa kapanana dek...

"Yalnızca önemliyse." Dedi tom'a onu geride bırakarak adımladı.

Kendisine nedenini bilmediği bir şekilde soğuk davranan bu kız sinirlerini biraz germişti.

Hermione'ye doğru koşarak onu omzundan yakaladı, ve ikisinin de anlamlandıramadığı bir şey oluverdi. Küçük kız'ın alnından beyaz saydam sicimler uçuşmaya başladı. Konfetiyi andırdığı kesindi, iki dakika boyunca bedeni kasıldı.
Tom sarsılarak geriledi, birilerine seslenmek istese de sanki sesini kaybetmişti.

Hermione ise zihninde belirenler ile mücadele ediyordu. Kalabalık, malikanede bir balo. Sweadeen horpkin adlı çocuk, kan, anahtar ve kanla kaplı siyah ayakkabılar, bir adamın çığlığı ve simsiyah bir gece.
Atıldığı zihin deryasından, hızla dünyaya geçiş yapan bilinci ile Tom'u rahatlattı.

Hızla soluklanıyor elleri kontrol edemediği biçimde titriyordu.

"Neydi o? Ne oldu sana?" Diye ardı ardına soru soruyordu Tom.

Gördükleri neydi neyin nesiydi bilmiyordu ama yanında bir cırcır böceği gibi öten tom'a bunları anlatamazdı. Bellatrix'e de öyle.

"Benim kraspatısı nöbetlerim var." Dedi çabucak.

"Neyin var neyin?" Dedi Tom şokla eğer bu bir hastalık adıysa böyle bir şeyi hiç duymaması normaldi.

"Endişe edilecek bir şey yok Saint mungo sihirsel hastalıklar Hastanesi'ne gitmem gerekir." Dedi son anda aklına uyan bir hastalık yalanı atarak.

"Ne mungu'ya." Demişti şaşkınca.

"Saint mungo sihirsel hastalıklar Hastanesi, bizim gibiler için bir hastane. Az önce olanları da mümkünse bellatrix halam bilmesin." Dedi

"Yani bu endişe verici bir şey değil muggle dünyasında su çiçeği çıkarmak gibi düşün geçici nöbetler. Halam oldukça endişelenir her zaman abartılı davranır." Dedi savsak kelimelerle.

Ayağa kalktığında, bellatrix arka bahçe'den geliyordu.

"Neden daha dışarıdasınız? Hadi içeri." Dedi çocuklara.
















Bölümü çok uzun tutmak istemedim çünkü çok vaktim yoktu fakat bir yandan da hikayeye devam etmiyormuşum gibi görünmek istemedim çerezin de kırıntısı bir bölüm olabilir 🙈 bunun için gerçekten üzgünüm ve iyi okumalar.
Daha sonraki bölümler Arap saçına dönecek daha onları kurgulamam lazım 🤦

Mrs Astrazano 🫧 TOMİONEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin