Yazar'dan
İki hafta su gibi akıp geçmişti bu esnada olanlar ise sadece bellatrix'in sihir bakanlığında çalışması idi hermione ise ev cininin güzel yemeklerini yiyip odasında kitap okuyarak ve sahilde yürüyerek kaliteli zaman geçirmişti.
Ne zaman sahile inse inancı tazeleniyor tuz kokan bu su deryası ona cesaret veriyordu arada bir de okyanusun hediyelerine gebe kalan kumsalda çok ilginç deniz kabukları buluyordu onları kulağına yaklaştırıp annesinin sesini arıyordu.
şuan bir yetimden ne farkı vardı?
canının sıkılmasına izin vermeyerek başka şeyler düşündü misal elli yıl önce de hogwarts'ın müfredatı aynı mıydı yoksa daha pratik temelli ve tehlikelimiydi?
Binasının gryffindor olmayacağı kesindi binasındaki sıcaklığı özleyecekti dostlarının desteklerini ron'u Harry'i ama tüm bu geldiği nokta da zaten herkes için değil miydi? öyleydi şerefli işti doğrusu canını sıkmasına ne gerek var, sonuçta Tom riddle öldürmek için burada değillerdi en azından kendi için.Köşk'ün arkasında gittikçe gidilen ve ağaçlarla dolu bir düzlüğün tam ortasında iri bir köknar ağacının atında okuduğu kitabın kapağını 'pat' diye hızla kapattı. Yorgundu, inancı ipteki bir cambaz misali bir o yana bir bu yana kayıyor belirsizlikte alabora oluyordu.
Küçük bedeni şevkle ayağa kalktığında kahve tatlısı gözleri yaklaşık bir dakikadır kendisini izleyen ev cini plambick'i hedef aldı.
Plambick hermione 'Astrazano' için sadece ev cini değil aynı zamanda bakıcı niteliğinde bir hizmetçiydi. Hanımı bellatrix Astrazano bakanlıkta çalışmaya başladığında bu küçük kızın başına bir iş gelmemesi için ekstra dikkat ediyordu.
Kuru saz benzeri otların kümeleştiği yumrulu düzlüğü bırakıp köşk'ün arkasında görülen demir parmaklıklarından içeri özenle yapılmış küçük kapıdan girdiler.
İçeriden sesler yükseliyordu.
"Plambick seni küçük küflü yumurta misafirimiz için meyan kökü turtası ve çay servisi yap. Hemen!" Dedi bellatrix Astrazano.
Şu evde hermione için bellatrixle başbaşa kalmaktan daha da çekilmez olan şey ise ısrarlarına rağmen zavallı ev cinini aşağılamasıydı.
Yine gözlerini devire devire odasına çıkacakken, bellatrix avının kokusunu almış bir tilkin edasıyla bakmaya başladı kıza.
"Ah benim sevgili yeğenim gel ve misafirimize merhaba de." Dedi her zamanki şuh ve sarhoş karışımı edasıyla.
kırmızı, inek salyasını andıran sıvı ile kaplı saçları loş ışıkta sönük parıltıları yansıtırken, iri cüssesi oturmuş olduğu vailex marka koltuğu adeta göçürmüştü. Elinde incecik dizlerinin ortasına koyduğu kartal başlı bastonu, pek büyük bir göbeği ve orman kaçkını kaşları, sakalları vardı.
"Hoşgeldiniz." Dedi hermione bu adamda doğru bir şeyler olmadığına emin olduğu hislerle.
"Sevgili hermione'im bay hobulus fireborn, bay hobulus hermione astazano" diye ikiliye takdimde bulundu.
Sözlerine hermione'ye dönerek devam etti bellatrix.
" Bay hobulus fireborn büyük bir incelik göstererek evlat edinmem konusunda yardımcı olacağını söyledi muggle yetimhanelerine düşen nadir büyücü çocukları da denk geliyor ve yasaları çiğnemek de istemeyiz." Dedi genç kadın içindeki heyecanla.
Çünkü bay hobulus fireborn bakanlığın sihirli yaptırımlar dairesi onur üyesi ve kurucu başkanın amcasıydı.
Küçük kız içinden 'vakti geldi' diyor gümbürdeyen kalbi sık nefes almasına sebep oluyordu. Beyaz saçları kusursuz bir şekilde yanıyor gözlerindeki yarı endişe ve yarı korku bellatrix'i gülümsetiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mrs Astrazano 🫧 TOMİONE
Fanficyaşlı adam yılların tecrübesi ile cisimlenmiş ve hiçbir yan etki dahi hissetmemişti Azkaban'ın küf kokulu duvarlarının nedeni ise okyanus dalgalarının durmaksızın dövmesiydi. Bakanlıkta sözü geçen biri olmanın verdiği yetki ve bilgelikle istediği ye...