Maskenin Altındaki Kız

36 5 1
                                    

Ben farkına bile varamadan cuma olmuştu. Yeni öğretmenlere ve arkadaş ortamına alışmak, derslere uyum sağlamak derken bir hafta geçmişti. Herkes ertesi gün olacak olan partiden bahsediyordu. Ben bizimkilere gelmeyeceğimi söylemiştim ama yeni ilgi alanım olan Algı'yı dışarıda da görmek için belki son anda bir değişiklik yapıp gitmeye karar verebilirdim. Bu bir hafta içinde, Tuna, Buse, Selin ve Güven'i evimde ağırlamıştım. Hepsi evime bayıldılar ve onlara alışmaya başladım.

Okulda ise, bir kulüp seçmem gerekiyordu. Ben de kitapları sevdiğimden dolayı kütüphanecilik kulübünü seçtim. Zaten kalabalık bir kulüp değildi, bazen okul çıkışlarında gidip kütüphanenin düzeniyle ilgileniyorduk ve bilgisayarlarda kitapların kayıtlarını yapıyorduk. Eskiden de 'babam' ortaya çıkmadan önce harçlığım için okuldan sonra ve bazen haftasonları bir kitapçıda çalışıyordum.

4. Dersin sonunda kendimi Buse'nin partide giyeceği ayakkabının modelini dinlerken buldum. Algı'nın gidip gitmeyeceğini merak ediyordum. Hafifçe Buse'nin kulağına yaklaşıp "Algı da geliyor mu?" Diye sordum. Kaşlarını hafifçe çatıp bana baktı ve "Dalga mı geçiyorsun?" Dedi. "O böyle şeyleri asla kaçırmaz." Hafifçe önüme döndüm. O halde ben de kaçırmıyordum.

Okul çıkışında kulaklığımı takıp yürürken bir yandan arabayı bekliyordum. Araba gelir gelmez binip Emre'yi aradım. Yarınki parti için alışveriş yapmaya gideceğimizi söyledim. Zaten birbirimizi özlediğimiz için Emre de dünden razıydı. Şoföre söyledim ve beni direk Emre'nin evine bıraktı. Yaklaşık kırk dakika Emre'nin hazırlanmasını bekledikten sonra en yakınımızdaki AVM ye gittik. Önce içerideki kuaförde saçlarımı kestirdim ve ardından şık bi mağazaya giderek takım elbise seçmeye başladık. Emre yaklaşık 7-8 askıyı kollarıma astıktan sonra kabinin karşısındaki koltuğa oturdu ve büyük bir sabırla giyinmemi bekledi. Tüm bu takımları denedikten sonra Emre Bey beyaz ceket, beyaz pantolon ve siyah gömlekte karar kıldı. Doğrusu ben de aynanın karşısında kendimi böyle şık görünce o aptal gülümsemem yüzümde yerini almıştı. Kıyafete uygun beyaz bir kravat seçtikten sonra kasaya gidip ödedim ve bir şeyler yiyip evlere dağıldık. Koltuğumda oturup yarınla ilgili hayaller kurarken bir an duraksadım. Bir gün önce umrumda olmayan şu parti, daha adı haricinde hiçbir şey bilmediğim bir kız için ne kadar da önemli hale gelmişti. "Kendine gel Ozan." dedim içimden. "O kız senin arkadaşın bile değil." Her ne kadar kendimi sakin ve havalı olmaya zorlasam da karnımdaki kelebekler bir türlü susmuyordu.

Sabah olduğunda içimdeki heyecanı bastırıp Buse'yi aradım. Balo için bana da bi maske ayarlamasını rica ettim. Sonuçta bu katıldığım ilk maskeli baloydu. Fiyakalı olmasını istedim. Akşama kadar evde uyuşup film izledikten sonra, hazırlanmak için meşhur koltuğumdan kalkıp banyoya sürüklendim. Duştan çıktığımda bi süre havlularımla yatağıma uzanıp Emre'yle mesajlaştım. O benden daha da heyecanlıydı. Beni hazırlamış olmanın gururunu taşıyordu. Buse'yi arayıp onu evinden alacağımı söyledim, Tunay da bizimde geliyordu. Beyaz pantolonu ve siyah gömleği üzerime geçirdikten sonra, büyük bir itinayla kravatımı bağladım. Aynanın karşısında kendime keskin bi bakış atıp altın sarısı saçlarımı geriye doğru taradım. Aynanın önünde duran parfümden iki fıs da boynuma sıktıktan sonra masanın üstünden telefon, cüzdan ve anahtarları aldım. En son askıda duran ceketimi de hızla kapıp evden çıktım ve taksiye atladım. Buselerin evini tarif ettim. Durduğumuzda Buse ve Tunay tüm şıklığıyla arabaya bindiler. Buse koyu kahve saçlarını ensesinde dağınık toplamıştı, önlere bukleleri düşüyordu. Tunay ise lacivert takımıyla gayet havalıydı. İkisiyle de selamlaştıktan sonra Tuna'yla göz göze geldik. "Gelmen bizi şaşırttı." dedi. "Son dakika yapılan bu karar değişikliğinin nedeni ne?"
"Senin tatlılığına dayanamamışımdır" diye karşılık verip güldüm. Bu esnada Buse araya girip "Unutma da..." diyerek siyah maskeyi ellerimin arasına tutuşturdu. Mekana vardığımızda hepimiz arabada maskelerimizi takıp araçtan indik. Yavaşça içeri yürürken kapıda Selin ve Güven'le selamlaştık.

Gelir gelmez, dans pistine yakın bir masa seçip etrafında toplandık. Güven eliyle Selin'in belini kavrarken Tunay da Buse'yi güldürmeye çalışıyordu. Bu esnada ben de gözlerimi kısıp etrafta Algı'yı arıyordum. Tam yanımdaki çiftlerin flörtleşmelerinden sıkılıp umudumu yitirirken, kapıdan o girdi. O ve onun iki adım ardından okulda gördüğüm şu sarışın çocuk. Birlikte bir masa seçip etrafı gözlemlemeye başladılar. Masalarına birkaç kız yaklaştı, hepsi de Algı kadar olmasa da göz alıcı kızlardı. Ama Algı, varlığını fark etmeyenleri dövecek güzelliğiyle ışıldıyordu. Uzun saçlarını arkadan dağınık toplamıştı. Bir iki tutam saç önüne düşüyordu. Beyaz mini elbisesi vücudunu sımsıkı sarmıştı ve bronz teni iyice ortaya çıkmıştı. Beyaz bir maskesi vardı.

Dakikalar geçmişti ama ben kendimi onu izlemekten alıkoyamıyordum. Yanındaki çocuksa koruması gibi yanında duruyordu. İyi anlaşamadıkları gayet barizdi ama yine de yanında o vardı işte. Algı'nın beni henüz tanımadığı barizdi, onu şaşırtmak istiyordum. Slow müzikler ardı ardına çalıyordu ama ben bir türlü cesaret edip onu dansa kaldıramıyordum. İki saniyeliğine Tunay'a döndüm ve kafamı geri çevirdiğimde orada değildi. Panik içinde şansımı kaybettiğimi düşündüm. Karanlıkta gözlerim bir türlü onu seçemiyordu. Yine gösterdi gizemini derken, sol omzuma birinin dokunduğunu hissettim. Hışımla arkama döndüm ve birden Algı'nın maskesiyle karşılaştım. Sonra dudaklarından şunlar döküldü; "Bu dansı bana lütfeder misin?"
Afalladım, belki de bir iki dakika cevap veremedim. Tam kız gitmeye hazırlanıyordu ki elinden nazikçe tutup omzuma yerleştirdim ve "Zevkle." diyerek karşılık verdim. İki adımda piste ulaştıktan sonra sağ elimle belinden sıkıca kavrayıp onu kendime çektim. Yüzlerimiz o kadar yakındı ki, neredeyse maskeler birbirine değecekti. Sol eli buz gibi soğuktu. Bir süre böyle devam ettikten sonra şarkının daha da yavaşladığı yerlerde konuşmaya başladı. "Seni fark etmediğimi mi sanıyorsun?" dedi ve çok az kıkırdadı. Tam mutlu olup yüzüme tebessüm yerleştiriyordum ki, bi anda yüzü kaskatı oldu. Sesini biraz daha yükseltti ve "Ne diye beni gözetleyip duruyorsun? İşin gücün yok mu senin? Gözlerini üzerimizden çekmezsen Görkem ve ben daha farklı düşünmeye başlarız. Biz farklı düşünürsek, sen de farklı görünürsün...Ozan."
Kaskatı kaldım. Yüzümü oynatamıyordum. Bir iki saniye sonra o sert ifadesini kırıp hafifçe gülümsedi ve ellerimden tutup pistten indi.

Bu sözler beni daha da meraklandırdı. Artık istesem de düşünmeden, araştırmadan duramazdım. Alnımdan terler akarken kimseye çaktırmadan bir taksiye atlayıp evin yolunu tuttum. Yol boyunca ise Algı'nın gizemini düşündüm.

Kirli KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin