Her Şey Buraya Kadarmış

26 3 11
                                    

*********
Hellooooo!! Naber gençlik? Kaç gündür bölüm atamıyordum. Siz bana daha fazla kızmadan bölüm atayım dedim. Her neyse umarım beğenirsiniz :) <333
*********

Chris'ten

   O gün Pranpirya'nın doğum günüydü birlikte kutladığımız ilk doğum günü o uyanmadan kalkıp pasta almaya gittim. Pasta, mum, süsler ve hediye olarak da bir kolye aldım. (Bunları hâlâ yurttan aldığım parayla almıştım.) Eve döndüm, süsleri astım ve Pranpirya'yı uyandırdım. "Hadi kalk üstünü değiştir dışarıya gel" dedim. Uykulu bir şekilde sadece başını sallayabildi o hâli çok komikti. Onu öyle bırakıp dışarı çıktım. Tabiki yemek yemeden pasta yedirmezdim ona. Masaya evde olan kahvaltılıkları çıkardım. Mumları yakıp Pranpirya'ya seslendim. Geldiğinde pastayı ve süsleri görünce çok mutlu olmuştu. Öyle şaşkınlıkla durmasına dayanamayıp "Hadi üflesene neyi bekliyorsun?" dedim. Bunun üzerine gülüp düşünmeye başladı. "Şimdi ne oldu?" dedim. "Dilek tutuyorum." dedi. Bu benim için alışılmadık bir şeydi "Dileğini bana da söyler misin?" şeklinde sorularımı sürdürdüm. "Hayır. Söylersem gerçekleşmez." deyip mumları üfledi. Alkışladım ve hediyesini verdim. Ona elimde olan parayla küçük gümüş ucunda kar tanesi olan bir kolye yaptırmıştım. O kolyenin bir eşi daha yoktu. Sadece ona özeldi.

  Kutuyu açtı mutlulukla bana sarıldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


  Kutuyu açtı mutlulukla bana sarıldı. "İyi ki doğdun bir tanem. Nice mutlu yıllara. Bu kolyeyi asla boynundan çıkarma. Ben yanında olmadığım zamanlar beni yanında hissedebilirsin o zaman." dedim kolyeyi boynuna takarken. Neredeyse ağlayacaktı. "Asla çıkarmayağım. Söz veriyorum. Teşekkür ederim abi." diyerek masaya oturdu. Kahvaltı yaptıktan sonra Pranpirya'nın pastayı kesmesine izin verdim. Pastayı güzelce dilimledi ve ikişer dilim yiyip sokakta yaşayan diğer insanlara dağıttık özellikle çocuklara....

Pranpirya'dan

   Abimin elindeki kutuyu bana uzatışı, o kolyeyi gördüğümdeki mutluluğum, abimin kolyeyi boynuma takışı daha dün gibi. Hiç beklemiyordum. O pasta o süsler zaten yeterdi ama o kolye benim için çok değerliydi. Hayatımda aldığım ilk doğum günü hediyesiydi.  Ne diyeceğimi bilemiyordum ve çok duygulanmıştım. İlk verdiğim tepki ona sarılmak oldu. "İyi ki doğdun bir tanem. Nice mutlu yıllara. Bu kolyeyi asla boynundan çıkarma. Ben yanında olmadığım zamanlar beni yanında hissedebilirsin o zaman." dedi. Gözümden istemsizce bir damla aktı. Asla çıkarmaycağıma söz verirken bir yandan da elimle kolyeyi okşuyordum.

3 YIL SONRA

Pranpirya'dan

    O gün her zaman olduğu gibi kalkıp okula gittim. Her zamankinden farklı olan tek şey yeni gelen beden eğitimi öğretmeniydi. Okula biraz geç kalmıştım. Direkt olarak spor salonuna girdim çünkü ilk iki ders beden eğitimiydi. Girer girmez yeni gelen hoca bana baktı ve "Derse gireli kaç dakika oldu? Nerdesin bu saate kadar?"  diye çıkıştı sadece 3 dakika geçikmiştim. "Hemen üstünü değiştir ve buraya gel." emrini aldıktan sonra soyunma odasına yöneldim. Diğer okullarda ilk ders bedense okula serbest gelmenize izin verirler ama bizim okulda buna izin yok.
   Soyunma odasına girip bir yandan söylenirken bir yandan üstümdekileri çıkarmaya basladim. Tişörtümü çıkardığımda birden kapı açıldı. O yöne doğru baktığımda yeni beden eğitimi öğretmenini gördüm. "Ne işiniz var burada?" dedim titreyen sesimle. Kapıyı kilitleyip üstüme doğru yürümeye başladı. Bir yandan yürüyor bir yandan üstündeki kıyafetleri çıkartıyordu. Yanıma geldiğinde kendimi korumaya çalışsam da pek başarılı olduğum söylenemez. Bana tecavüz etmişti. Okul müdürü kapıyı kırıp içeri girdiğinde her şey için çok geçti.
    Üstümü giyip abime haber gönderdim. Okula geldiğinde nefes nefeseydi. Hemen yanıma gelip bana sarıldığında ikimiz de ağlıyorduk. O gün bana  söylediği ilk ve son şey "Özür dilerim prensesim... Seni koruyamadım..." oldu. Benden çok korkmuştu. Benden çok ağlıyordu. Kendimi berbat hissediyordum. Yaşamak istemiyordum. Abime yeterince yük olmuştum zaten ölmem herkes için daha iyi olabilirdi. Abim beni okuldan alıp eve getirdiğinde ikimizinde keyfi yoktu. "Prensesim ne olursa olsun bir şeyler yemelisin. Ama evde..." sözünü bitirmesine izin vermeden "Evde bir şey yok gidip bir şeyler çalman gerekiyor. Değil mi?" dedim. Utanarak başını salladı. Hâlâ ağlıyordum. Onay verircesine başımı salladıktan sonra abim çıktı. Elime geçen ilk kağıt kalemle abime bir mektup bıraktım.

*********
Mektup

Sevgili abiciğim,
Beni ne kadar çok sevdiğini biliyorum ve benim de seni ne kadar sevdiğimi bildiğini düşünüyorum. O gün seni savunduğum ve seninle yaşamaya başladığım için hiç pişmanlık duymadım ve duymayacağım. Bugüne kadar sana yük oldum. Evet her zaman beni ölen kardeşinin yerine koyduğunu söyledin. Sana bu acıyı ikinci kez yaşattığım için çok özür dilerim ama bugün yaşadıklarımın üstesinden gelebileceğimi sanmıyorum. O şerefsiz cezasını çekene kadar mezarımda rahat olamayacağım gerçi Han Nehri'nde olacağım için büyük ihtimalle bir mezarım olmayacak. Seni bu şekilde terk ettiğim için özür dilerim. Lütfen bana kızma. Beni er ya da geç affedeceğini biliyorum. Ama bana olan kızgınlığın asla geçmeyecek onu da biliyorum. Seni çooooooooooook seviyorum. Kendine iyi bak... Beni özleyecek olursan Han Nehri'ne gel ve içindekileri söyle ben seni dinleyeceğim...
Seni çok seven kardeşin Pranpirya

********

   Mektubu masanın üstüne bırakıp Han Nehri'ne doğru yürümeye başladım. Bir yandan ağlıyor bir yandan da kolyeme bakıp neler olacağını düşünüyordum...

Chris'ten

   Pranpirya'yı o halde görünce ne yapacağımı şaşırmıştım açıkçası çok korkmuş olmalıydı. Onu koruyamadım. Bu benim hatam değildi evet ama başkasını suçlamak yerine kendinizi suçlamak daha kolay oluyor bazen. Eve yiyecek bir şeyler almak için para çalmak zorundaydım. Bunun için evden çıktım. Bir şey çalmama gerek kalmadan mahalle marketinin sahibi olan   Seon-moo amca bir aylık erzak tutuşturdu elime. Ne kadar kabul etmek istemesem de verdiği erzakları alıp evin yolunu tuttum.
    Eve girdiğimde Pranpirya'yı göremedim. Doğal olarak endişelendim masanın üzerindeki notu görmemle dünyam başıma yıkıldı. Kardeşimi bir umut kurtarabilmek için Han Nehri'ne koştum. Tabiki doğal olarak kimse yoktu polisi aradım. Arama çalışmalarına başlayacaklarını ama Han Nehri'nde olan cesetlere ulaşmanın çok zor olduğunu söylediler. Ceset... Kardeşime ceset denmesi çok ağırıma gitmişti. Onu şimdiden özlemiştim...

2 HAFTA SONRA

Chris'ten

   Pranpirya beni ve bu hayatı bırakıp gideli tam olarak iki hafta oldu. Onu çok özlüyorum. O günden sonra her gün abartmıyorum gerçekten her gün Han Nehri'ne gitmeye başladım. Nehire küfürler ettim kardeşimi benden kopardığı için... Ve işte geldim yine buradayım. Her zaman olduğu gibi Han Nehri'nin kenarındayım. Pranpirya'ya bugün olanları anlatmaya geldim. "Artık hırsızlık yapmıyorum güzelim. Evet sana hâlâ kızgınım ve sensiz nasıl yaşayacağımı bilmiyorum. Eğer bir ay sonra da seni bulamayacak olurlarsa yanına geleceğim prensesim..."

*******
(986 kelime)
Eeeeee... Nasıl buldunuz? Çok emin olmasam da paylaşmak istediğim bir bölüm oldu Pranpirya'nın intiharıyla Chan neler yaşayacak sizce? Tahminlerinizi merak ediyorum. Belki hoşuma giden olur ve onu kullanırım...
Neyse bir sonraki bölümde görüşmek üzereeeeee... See you later :) <33333
*********

My TearsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin