Maskeli gittikten sonra uzun bir zaman geçti,ve ben karavanda fazlasıyla bunalmıştım.
Bütün çekmeceleri karıştırıp oyalanacak birşeyler bulmaya çalışıyordum fakat tek ganimetim paketli bir ramen oldu. Hem vaktin geçmesi için hem de karnımı doyurmak için pişirmeye karar verdim.
Öğlen olmuştu hatta öğleyi biraz geçmişti. Açıkçası biraz gerilmeye başlamıştım. Maskelinin işinin bukadar uzun sürmesi bana tuhaf gelmişti. Ayrıca o maskeyle bütün Busan'ı dolaşıyorsa dikkat çekme ve tanınma ihtimali daha fazla değil miydi?
Karamel yine koltuğa kıvrılmış uyuyordu.
"Keşke kedi olsam" diye düşündüm içimden onu görünce,huzurlu görünüyordu.
Ben küçük camlardan birinden dışarı bakarken maskeliyi gördüm fakat onu yüzünden değil dövmelerinden ve vücut tipinden tanıdım.
Ağzına hastalık maskesi ve kafasına da büyük bir şapka taktığı için yüzü neredeyse görünmüyordu.
Buraya doğru yürümeye devam ederken elinde poşetler olduğunu gördüm. Poşetleri tek bir eline alıp sırayla maskeyi ve şapkayı çıkardı.
Kolları ve vücudu cidden çekiciydi ayrıca bana direk baktığında bakışları, kalbime işleyecek kadar sertti.
Maske ve şapka olan elinde içeri gir anlamında elini salladı. Bende hemen camın kenarından çekildim.
Kilitlemiş olduğum karavanın kapısını açtım,o da ben açana kadar kapıya gelmişti bile.
Hızlıca içeri geçti ve eşyaları yere bıraktı.
"Düşmanlarımız benim kim olduğumu bulmuş gibi durmuyor, bugün evimde güvende oluruz."
"Afedersin?!"
Derin bir nefes alıp bana döndü ve yaklaşmaya başladı.
"Yine derdin ne?"
Normalde arkamı dönüp kaçmam gerekirken kendimi toparladım ve bulunduğum yerde sakince kalmaya devam ettim.
"Bak ucube, seni tanımıyorum, adını bilmiyorum ne oluyor hiçbirini anlamıyorum! Çok normal değil mi sencede?..."
Sesim yükselmeye başladığında maskelinin kaşlarının da çatıldığını farkettim.
"...Babama ulaşamıyorum, şu hayatta biraz olsun güvenebildiğim tek kişi, nasıl bir durumda olduğumu anlıyor musun? Gerginim, korkuyorum,belki birazdan böbreğimi falan alacaksın?!"
Ellerim titremeye başlamıştı,cidden sinirlenmiştim,iyi hissetmiyordum.
Sakinleşmeye çalışırken birden maskeli elimi tuttu.
"Dokunma bana!" diye bağırdım.
"Peki,peki..." dedi ve teslim olduğunu göstermiş şekilde ellerini kaldırdı.
"...Bana Kookie diyebilirsin,bu iş bittiğinde hayatta olursam tanışırız tamam mı?"
"Cookie mi?"
"Hayır 'Kookie' bir lakap gibi düşün,hem senin hayatın hem benim hayatım için böylesi daha iyi. Babanla babam arkadaşmış ve birbirlerine borçulular,bu yüzden sana yardım etmek istedim,benim babam malesef hayatta değil."
Konuşması bittikten sonra ona boş boş baktığımı farkedince ellerini indirdi ve tekini bana uzattı "Tanıştığıma sevindim Venuce."
Uzattığı elini sıktım "Seni birine benzetiyorum ama... Her neyse tanıştığıma sevindim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Same Masks | JJK
FanfictionJungkook aramızdaki mesafeyi kapatıp karşıma geldiğinde istemsizce gülümsedim,siyahı pek sevmesem de onun üstünde çok asil görünüyordu. "Günaydın." dedi ve gözlerine giren saçlarını geriye atıp gülümsedi. "Yanımda parlıyorsun, havanın bu kadar güneş...