1. Bölüm

176 49 60
                                    


Bir okul çıkışı akşamı sevinçle annesinin elinden tutup eve dönmek için yola koyulan küçük kız cıvıl cıvıl sesiyle annesine gün boyu ard arda sıralamak için sabırsızlıkla beklediği kelimelerini nefessizcesine anlatmaya başlamıştı.

"Anne biliyor musun bugün arkadaşlarım aileleriyle birlikte lunaparka gidip gün boyu eğlendiklerini ve evlerine dönerken pamuk şekeri yediklerini söylediler. Hata kimisi okuldan eve dönerken babasıyla yarış yaptığını anlattı." Kısa bir duraklama ile annesinin elini tutan minik eli annesini de durdurmuştu. Harelerini kaldırıp buruk bir tebessümle devam etti.

"Anne, ben babamla hiç yarış yapmadım değil mi? Ya da seninle hiç pamuk şeker yemedim?" Sorusuna karşılık kızının boyuna gelerek onun tebessümünü dudaklarına yerleştirdi.

"Yarın sana iş çıkışında pamuk şeker alırım güzel kızım, ama şimdi evimize gidip güzelce karnımızı doyuralım." Diyerek ayağa kalkmış ve tekrardan yürümeye başlamıştı. Az önceki hevesinden geriye zerre kadar bir kırıntı kalmamış, aksine havalara uçarak giden kız çocuğu ayakkabısının tabanlarını yere sürte sürte yürüyordu. Ne annesi ne de babası ile işlerine olan ilgilerinin bir parçası kadarını kızlarına ayırmadıkları için vakit geçirmemişti. Arkadaşlarının anlattıklarına her zaman imrenmiş ve bir gün belki bende bunları ailemle yaparım diyerek her okul çıkışında heyecanla annesinin onu almasını bekliyordu. Ama bir gün bile annesine anlattıklarına 'tabiki annecim bu hafta sonu bizde gideriz' cevabını alamamıştı. Yine o günlerden birini daha eklemisti takvim yaprağına küçük kız...

O takviminde yazmayı öğrendiği günden beri ne hayal kırıklıkları biriktirmişti. Her gün yenisi yazıyor ve ertesi sabah o sayfayı koparıp anı kutusuna atıyordu. Evlerine gelmiş yemeğini yemiş ve yine babasının çıkmak bilmediği çalışma odasından seslenmesiyle yetinmiş, görmeden odasına ödevlerini yapmak için gitmişti.

Yatağının altında sakladığı kutusunu alıp yatağına oturmuştu. Birbir tuttuğu tüm notları oradaydı arasından biri gözüne çarpmıştı... sayfanın yarısı ıslandığı için yıpranmıştı. Her şey canlanıyordu satırlarda gezindikçe gözleri...

"Eylül 12 günlerden çarşamba; ve ben unutuldum! Hemde ailem tarafından... okulun bahçesinde tek başıma karanlıkla baş başa bırakıldım, unutuldum, terk edildim. İşlerini evlat edinen iki ebeveyn ve evlatlarını iş edinen iki ebeveyn. İş edindikleri evlatlarını ertelemeyi tercih etmiş, evlat edindikleri işlerini ve onun getirisi olan paralarını sarıp sarmalamıştı ailem... evet onlar benim ailem ve ben onların erteledikleri işiyim."

Bir kez daha ıslanmıştı o takvim yaprağı hemde küçük bir kızın mutsuzluk göz yaşlarıyla yine ve yeniden ağlamıştı bir çocuk yine batmıştı umut gemisi. Tuttuğu ıslak yaprağı yerine koyup sinirle yatağının altına fırlattı kutusunu ardından hızla sildi göz yaşlarını yorganını kaldırıp sığındı içine. Ağlaya ağlaya uykuya daldı yorgun bedeni taa ki gece yarısı duyduğu çığlık ve bir çift silah sesine kadar.

Yerinden sıçrayıp hızla annesinin odasına giderken ayağına bulanan sıcak, kaygan sıvıyla yere düşmüştü. Kalkmak için yerden destek almıştı ki aynada kırmızıya bulanmış üstünü görmesiyle çığlık atması bir olmuştu. Saniyeler sonra gözleri önünde duran kanlar içerisindeki annesinde takılmıştı. Gözleri doluyordu ama izin vermiyordu akmasına. Yanına düşmüş elini tuttu annesinin saçlarını okşadı onun; kızıl saçlarını... kelimeler sitemle ve göz yaşıyla buluştu dudaklarında.

"Anne! Lunaparka gidelim mi?" Duymadı annesi cevap vermedi bu defa ona tekrar sordu "Anne! Pamuk şeker yiyelim mi?" Yine duymadı ve yine cevap gelmedi. Tutamadı kendini döküldü yaşlar sel olurcasına yanaklarından.

"Ama biliyorum sen yarın bana getirirsin işten dönerken." Annesinin soğumaya yüz tutmuş elini dudaklarına götürüp küçük bir buse kondurdu.

Sonrası boynunda hissettiği bir sıcaklık ile ufak sızı ve de geride kalan, gittikçe kısılan siren sesleri olmuştu...

Aralık 2015

Günlerden: bir aile katliamı...

BEYAZ LOBELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin